Çiğdem Toker

"Zarar"ın kıyısında dolaşmak

Merkez Bankası zararını başka ülkelerin merkez bankası bilançolarına bakarak, pandeminin bıraktığı hasarı referans alarak izah etmek büsbütün yanlış olmayabilir belki. Ama eksiklik barındırdığı kesin. Hele ki aynı makalenin hemen başında


Çiğdem Toker


"Zarar"ın kıyısında dolaşmak

Merkez Bankası zararını başka ülkelerin merkez bankası bilançolarına bakarak, pandeminin bıraktığı hasarı referans alarak izah etmek büsbütün yanlış olmayabilir belki. Ama eksiklik barındırdığı kesin. Hele ki aynı makalenin hemen başında


Olağanüstü dönemlerde merkez bankalarının zarar açıklamasının "geçici ve istisnai" olduğunu kabul etsek bile bu tez ve bu tablodaki inandırıcılık, kaçınılmaz olarak, zararın ardındaki politikanın kimler için ve hangi talimatla üretildiği sorusunda düğümlenmektedir

Merkez Bankası'nın 2023 yılı için zarar açıklayacağı biraz daha önce; bu zarar tutarınınsa 818,2 milyar TL olacağı da geçtiğimiz haftalarda yayımlandı, duyuruldu. Konu kamuoyunda etraflıca tartışıldı. Bugün için Banka zararının önemli bir kısmının, Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına ödenen kur farklarından kaynaklandığı en azından, konuyla ilgili çevrelerde bilinmekte.

Gelgelelim bu gerekçe ile söz konusu devasa tutar, öyle bir iki kez konuşulup geçiştirilecek bir konu değil. Çünkü KKM bir vak'adır. Kur'an'ı Kerim'i, "Nas"ı referans gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanlış faiz politikasındaki ısrarı ve bu ısrar doğrultusunda ekonomi yönetimini de baskı altına almasının bir bedelidir. Nasıl bir "bedel" denildiğinde, son derece kendine özgü olduğunu söylemek zorunlu. Hâlihazırda varlıklı olan gerçek ve tüzel kişiler için bedel değil, olsa olsa nimetten bahsedebiliriz. Hesapları büyüdü çünkü.

Ama milyonlarca yoksul ve ülke ekonomisinin tamamı için bir bedel niteliği taşıyan politikadır KKM.

İşte bu eleştiriyi yapmadan, uydurulmuş bir politik tercih olan KKM'nin yanlışlığını vurgulamadan bu müthiş (!) buluşa hiç dokunmadan yapılan para politikası değerlendirmeleri de eksiktir, sorunludur.

Merkez'in günlüğü makalesi

Bu yanlışı bugün bu yazıda vurgulamamın nedeni de Merkez Bankası'nın dün yaptığı genel kurul ile zamanlaması örtüşen bir makale. Merkez Bankası bünyesindeki araştırmacı ve uzmanların analizlerine yer veren Merkezin Güncesi adlı blog sitesinde "Merkez Bankası Faaliyetlerinde Kar Zarar Olgusu" başlıklı bir makale yayımlandı. Pandeminin sadece kişiler ve hane halkları değil merkez bankaları için zorlayıcı bir deneyim olduğu kaydediliyor. Pandemi döneminde genişleyici parasal politikaların pek çok ülke Merkez Bankalarında zarara yol açtığının altı çiziliyor.

Merkez Bankası'nın 818,2 milyar TL'lik zararında KKM'nin payının olduğunu belirtilmekle birlikte şu ifade dikkat çekiyor:

"Kur Korumalı Mevduat giderleri hariç tutulduğunda da artan faiz oranlarının, faiz giderleri ve menkul kıymet değer azalışları yoluyla, kârı azalttığı görülmüştür."

KKM kamu yararına aykırıdır

Yani KKM olmasa da Banka kârını azaltan faktörler bulunduğu vurgulanıyor. Merkez Bankası zararını başka ülkelerin merkez bankası bilançolarına bakarak, pandeminin bıraktığı hasarı referans alarak izah etmek büsbütün yanlış olmayabilir belki. Ama eksiklik barındırdığı kesin. Hele ki aynı makalenin hemen başında; Merkez Bankalarının, ticari bankalardan farklı bir biçimde kamu yararını gözeten bir çerçevede faaliyet gösterdiği tezi savunuluyorsa, KKM politikalarının kamu yararını hiç gözetmediği, tersine bölüşümü bozduğu için kamu yararını ihlal ettiği konusuna girilmesi gerekiyordu. KKM ile kamu yararı ilişkisine girmeden yapılan analiz eksiktir.

Dolayısıyla olağanüstü dönemlerde merkez bankalarının zarar açıklamasının "geçici ve istisnai" olduğunu kabul etsek bile bu tez ve bu tablodaki inandırıcılık, kaçınılmaz olarak, zararın ardındaki politikanın kimler için ve hangi talimatla üretildiği sorusunda düğümlenmektedir.

* * *

1 Mayıs İşçi Bayramı kutlu olsun.