Yeni Yol Grubu Grup Başkanvekili ve Muğla Milletvekili Doç. Dr. Selçuk Özdağ, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) düzenlediği basın toplantısında kamuoyunda “11. Yargı Paketi” olarak bilinen yasa teklifine yönelik kapsamlı eleştirilerde bulundu.
Özdağ, Türkiye’de derin bir “adalete güven krizi” yaşandığını belirterek, “Adalet, iktidarın işine geldiğinde hatırladığı, işine gelmediğinde unuttuğu bir kavram olamaz.” dedi.
Adalet Bakanlığı verilerine göre yargı teşkilatında 12 milyonun üzerinde derdest dosya bulunduğunu hatırlatan Özdağ, bunun “birikmiş adalet borcunun somut ifadesi” olduğunu söyledi.
TÜİK’in Yaşam Memnuniyeti Araştırması’na göre toplumun yüzde 46,4’ünün yasaların adil ve tarafsız uygulanmadığını düşündüğünü belirten Özdağ, bu oranın 2008’den bu yana en yüksek seviye olduğunu vurguladı.
“Vatandaşın neredeyse yarısı hukuk karşısında eşit olmadığını hissediyor; bu, teknik bir düzenlemeden çok daha ağır bir krizdir.”
11. Yargı Paketi’nin gerekçesinde “yargı bağımsızlığını güçlendirme” gibi hedefler yer alsa da, teklifin bu hedefleri karşılamaktan uzak olduğunu ifade eden Özdağ, paketi “günü kurtarmaya dönük, baskıyı hafifletmeye yönelik, kısmi ve parçalı adımlar bütünü” olarak nitelendirdi.
Özellikle kamuoyunda “Kovid-19 düzenlemesi” olarak bilinen ve cezaevlerinden erken tahliyeyi öngören düzenlemenin kapsamının genişletilmesine dikkat çeken Özdağ, bu yolla 115 bine yakın kişinin tahliye edilmesinin beklendiğini söyledi. Ancak bu adımın, yapısal sorunlara dokunmadan sadece kapasiteyi rahatlatmaya yönelik olduğunu belirterek, “Bu yaklaşım adalet duygusunu daha da zedeleyebilir.” uyarısında bulundu.
6 Şubat 2023’teki Kahramanmaraş merkezli depremleri hatırlatan Özdağ, yakınlarını kaybeden ailelerin, depremle ilgili davalarda yargılananların bu düzenlemeden muaf tutulması yönündeki çağrılarını aktardı.
“Sırf cezaevleri rahatlasın diye, bu süreçte sorumluluğu bulunanların affa benzer düzenlemelerden yararlanması asla kabul edilemez.”
Yargı bağımsızlığına ilişkin yapısal sorunlara da değinen Özdağ, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun iktidarın gölgesinden kurtulamadığını, AİHM ve AYM kararlarının zaman zaman yok sayıldığını, tutukluluğun ise istisna olmaktan çıkıp “peşin ceza”ya dönüştüğünü ifade etti.
Teklifte Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na (BTK) verilen yeni yetkilere de dikkat çeken Özdağ, hesap askıya alma, belge sunmayan şirketlere para cezası ve hat sayısını sınırlandırma gibi düzenlemelerin “ifade özgürlüğü ve özel hayatın gizliliği açısından ciddi riskler taşıdığını” söyledi.
Özdağ, gerçek bir yargı reformu için HSK’nın yapısının değiştirilmesi, yürütmenin yargı üzerindeki etkisinin son bulması, AİHM ve AYM kararlarına uyumun tartışma konusu olmaktan çıkarılması gerektiğini belirtti. Ayrıca tutuklamanın istisna hâline getirilmesi, ceza düzenlemelerinde etki analizinin zorunlu tutulması ve cezaevlerinin insan onuruna uygun hâle getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Konuşmasının sonunda tüm milletvekillerine çağrıda bulunan Özdağ, deprem mağdurlarının sesine kulak verilmesini ve cezaevlerindeki doluluğun sadece tahliyeyle değil, adil ve ölçülü bir ceza politikasıyla ele alınmasını istedi.
“Bir ülkede adalet çökerse, ne ekonomi ayakta kalır, ne siyaset, ne toplumsal barış, ne de devletin itibarı… Adaletin olmadığı yerde güven olmaz; güvenin olmadığı yerde gelecek olmaz.”