Bölücü terör örgütü PKK, 1 Mart'ta ateşkes ilan etti. Silah bırakma sürecinin nasıl devam edeceği tartışmaları gündemdeki yerini korurken DEM Parti, siyasi parti ziyaretlerine başladı. Bugün CHP Genel Merkezi'nde genel başkanlar nezdinde gerçekleştirilen görüşmenin ardından Özgür Özel ve Tülay Hatimoğulları ortak basın toplantısı düzenledi.
Hatimoğulları'nın açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
"Muhalefetin bugüne kadar verdiği olumlu mesajlar çok kıymetli. Toplumsal mutabakat açısından başta CHP olmak üzere muhalefet partilerinin verdiği mesajlar çok değerli. Sürece verdikleri olumlu mesajlardan dolayı kendilerine teşekkür ediyorum. Barış sürecinin hiçbir şekilde heba edilmemesi çok kıymetli.
CHP'nin bu görüşmemizde Kürt sorununun çözümünü içeren demokratikleşme hazırlıklarıyla ilgili bilgilendirdi. Çok önemli bir şey. Bu dönemde Meclis ve siyasetin, bütün demokratik zeminin inisiyatif alması gereken bir dönem.
Son olarak Suriye'de yaşanan Alevi katliamıyla sözlerimi tamamlamak isterim. Çok ciddi bir katliam gerçekleşiyor. Bizlere ulaşan rakamlar dehşet verici. Şu anda biz Türkiye'de ve bölgedeki en büyük Alevi katliamıyla karşı karşıyayız. Bugün HTŞ ile iletişim içinde olan başta Türkiye hükümeti olmak üzere diğer hükümetlere seslenmek istiyoruz. Bir an önce durdurulmasıyla ilgili görevlerini yerine getirmeye çağırıyoruz.
Hatimoğulları, konuşmasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı:
"Bahçeli'nin hukuki zemin vurgusu var. Öcalan yaptığı çağrıda da ifade etti. Bu sürecin ilerlemesinin en önemli sebebi yasal ve hukuki zeminin açılmasıdır. Biz aynı noktadayız. Nihai sonuç açısından da yasal, hukuki ve demokratik zemin çok önemli. MHP'den de bir görüşme talebimiz var. Bahçeli'nin sağlık durumundan dolayı kendisi olmayabilir ama MHP heyetiyle 17 Mart'ta görüşme yapacağız."
"Alevi katliamıyla ilgili... YPG'nin silah bırakıp bırakmamasıyla ilgili provokasyon oluşmasıyla ilgili yorum yapılması zorlama bir yorum. Katliam politikasını örten bir yorum. Böylesi devasa bir provokasyon olabilir mi? Orada gerçekleşen katliamda binlerin üzerinde Alevi öldürüldüğünden bahsediyoruz. Bir gerçeğin üzerini YPG ile ilgili tartışmayla örtmek mümkün değil."
DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan da SDG ile ilgili gelen soru üzerine şu cevabı verdi:
"SDG ile ilgili bir meselenin biz muhatabı olamayız. Suriye'de kurulmuş bir yapı. Onun silah bırakmasına DEM Parti'nin söyleyecek hiçbir şeyi yok. Çağrının kime yapıldığını görüyoruz. 50 yıllık çatışmayı ortadan kaldıracak sürece yoğunlaşmak en doğrusu. SDG kendsiiyle ilgili karar alır. Zaten bağımsız olarak değerlendiriyor kendisini."
Özgür Özel'in açıklamasından öne çıkanlar şöyle:
"Kürt sorununun ki varlığını hiç inkar etmedik. Bu konuda tarihsel bir tutarlılık ve son derece yapıcı bir tutum içindeyiz. Bu sorunun çözülmesi için gayret sarf edeceğiz. Zemin neresidir? Zemin parlamentodur. Bu konuda geçtiğimiz hafta grup toplantısında da Sayın Numan Kurtulmuş'a inisiyatif alması noktasında bir çağrıda da bulunmuştum.
Ve biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bunun neresindeyiz? Biz Kürt sorununu inkar etmeyen, Kürt sorununu dışlamayan, aksine Kürt sorununu da kapsayan ve çözecek olan bir demokratikleşme paketini üzerinde demokratikleşme paketinin üzerinde çalışıyoruz ve parlamento zeminine davet edildiğimizde parlamentoda bu sorunla ilgili çalışmalar başladığında biz kendi görevimizi yerine getirmiş, milletin bize verdiği görevi yerine getirmiş bir şekilde orada olacağız.
Görünen o ki ülkeyi yöneten iktidar partisi, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi'ni, muhalefeti dışlayarak ve onların görüşlerini değersizleştirerek yol alma niyetindeler. Buradan bir kez daha uyarıyorum ki kaybederiz. Bütün Türkiye kaybeder. Eğer 2013-2015 süreci olması gibi yönetilseydi o günden bugüne akan göz ve kan gözyaşı ve kan akmayacaktı.
4 ana tema üzerinde çalıştığımız, 20'den fazla kanunda daha doğrusu çok sayıda kanunda, 20'den fazla kısımla çalışmalar yaptığımız bir Demokratikleşme Paketi var. Bu paketin hayata geçmesi durumunda Kürt sorununda da çok önemli bir ilerlemenin kaydedileceği, hele hele Türkiye'nin dünyadaki algısı, ekonomisine yapacağı katkılar, şu anda en gerilerde olduğumuz tüm endekslerde bizi çok daha ileriye götürebilecek, Türkiye'yi demokratikleşme üzerinden yeniden bir kalkınma sürecine sokabilecek öneri setimizden kimse mahrum kalmayacak.
Aylardır bu iktidara Suriye'nin önce askeri, sonra siyasi istikrara kavuşması gerektiğini. Bunun için de Suriye'deki tüm grupların, Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların, Dürzilerin, Alevilerin, Sünnilerin birlikte temsil edildikleri bir geçiş hükümeti ve bu birlikte temsil edilecekleri bir anayasa ve seçime dayalı birlikte yönetecekleri Suriye'nin toprak bütünlüğüne saygılı bir demokratik Suriye öneriyoruz.
Onlar bunu bir aktörle, kravat taktıkları bir aktörle yapmaya çalışıyorlar ve bunun sağlıklı ilerleyeceğini taahhüt ediyorlardı. Bin tane veya işte yüzlerce, doğru rakam nedir? Keşke bu konuda herkesin itibar edebileceği sağlıklı kaynaklar olsa ama yüzlerce, binin üzerine çıktığını söyleyen sivil kayıplar ortadaysa bunun sorumlusu kim? Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak siz güvendiğiniz, iş birliği içinde olduğunuz, desteklediğiniz o aktöre emanet ettiğiniz... Türkiye'deki akrabaları, Hatay'daki akrabaları endişeyle 'can güvenlikleri yok' dedi. 'Siz merak etmeyin' dediniz. Katliam yaşanıyor. Bunun sorumlusu kim?
Suriye'de Aralık ayında büyük bir zafer elde etmişlerdi. Büyük bir başarıydı. Kimileri işte neredeyse uluslararası ödüllere layık görüyordu Erdoğan'ı. Bu mu sonu? Alevilerin katledilmesi mi? Ve buna engel olunamaması mı? Oradaki meşru muhatap gördüğünüz kişilerin bugün Lazkiye'de Aleviler katliama tabi tutuluyorken buna engel olabildiklerini mi söyleyeceksiniz bize? Ne yaptıklarını söyleyeceksiniz? Bu konuda Suriye'de akan her gözyaşından Suriye'nin bugünkü rejimine tam destek veren ve bu rejimi sanki meşru ve herkesi kapsayan bir geçiş hükümetiymiş muamelesi yapanlar sorumludur. Bunun da altını çizmek isterim."