G-XKX1J2WR62
"Seçimlerde, vasiyet olarak 'Kılıçdaroğlu'nu aileme emanet ediyorum' diyen milliyetçi ve vatansever diye bildiklerimiz işbirlikçi çıktı, onlara inandığım için hata ettim, bu kadar kötü olabileceklerini tahmin edemedim"
Eski CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında 'kamu görevlisine hakaret' suçlamasıyla siyasî yasak ve hapis cezası istenen davanın talimat duruşması bugün Ankara Adliyesi'nde görüldü. Eski CHP lideri, savunmasında 2023 genel seçimlerinde Millet İttifakı ortağı eski İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e göndermede bulundu, "Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, vasiyet olarak 'Kılıçdaroğlu'nu aileme emanet ediyorum' diyen milliyetçi ve vatansever diye bildiklerimiz işbirlikçi çıktı, onlara inandığım için hata ettim, bu kadar kötü olabileceklerini tahmin edemedim" dedi. Kılıçdaroğlu ayrıca, "Sanırım, açılan davaların ve mahkemeye çıkmamın nedeni; Erdoğan'a 'başçalan, hırsız ve baş hırsız' demiş olmamdır. Öncelikle ispatlarla sabit olan bu gerçekleri dile getirdiğim için hiçbir pişmanlığımın olmadığını söylemek isterim" ifadesini kullandı ve sözlerini tekrarladı.
Mersin 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nce açılan davada savunmasının talimatla alınmasına hükmedilen Kılıçdaroğlu, avukatıyla saat 14.00'te Ankara 57. Asliye Ceza Mahkemesi'ne geldi.
Kılıçdaroğlu’na destek için CHP lideri Özgür Özel, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce, 82 CHP milletvekili ve 11 büyükşehir belediye başkanı da adliyedeydi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yurt dışında olması gerekçesiyle duruşmaya katılmadı, daha sonra gönderdiği mesajda, "Bu duruşmada yanında olamadım başka birinde olurum, hiçbir genel başkanımızı yalnız bırakmayacağımızı bütün kamuoyu bilsin" dedi.
Duruşmanın büyük salonda yapılması talebi reddedildi. Küçük salona güçlükle girebilen Kılıçdaroğlu, yaklaşık bir saat savunma yaptı.
Kılıçdaroğlu, "Bu bir savunma değil, sözlerimi kanıtlama fırsatı bulduğum bir konuşmadır" diyerek sözlerine başladı.
Kılıçdaroğlu, savunmasında şunları söyledi:
"Sayın yargıç, konuşmama başlamadan önce iki hususa dikkat çekmek istiyorum. Birincisi, ben buraya işlediğim bir suçtan ötürü kendimi savunmak için değil, işlenen suçları kayıtlara geçirmek, hesabını sormak ve tarihe not düşmek için geldim. İkincisi, maruz bırakıldığım bu hukuksuzluğun öznesi ve sebebi olmadığınızı biliyorum. Söyleyeceklerimin hiçbirisinin şahsınızla bir ilgisi yoktur.
Ancak bilmenizi isterim ki sizinle ortak bir noktada buluştuk. Tarih, bana gerçekleri söyleme görevi verdiği gibi size de bu gerçekleri kayıt altına alma fırsatı sunmuştur.
Sanırım, açılan davaların ve mahkemeye çıkmamın nedeni; Erdoğan'a 'başçalan, hırsız ve baş hırsız' demiş olmamdır. Öncelikle ispatlarla sabit olan bu gerçekleri dile getirdiğim için hiçbir pişmanlığımın olmadığını söylemek isterim.
Ne mutlu ki bana, mahkeme karşısına, 'Rüşvet suçundan' çıkmadım. Ne mutlu ki bana, 'yetim hakkı yiyen zimmet suçlusu bir hırsız' olarak karşınıza çıkmadım ve yine ne mutlu ki bana Sayın yargıç, karşınıza 'vatana ihanetten' de çıkmadım. Karşınıza Sayın yargıç, hırsıza 'hırsız' dediğim için çıktım.
Sizlerin ve aziz milletimin huzurunda ve tarih önünde tekrar söylüyorum; 'Oğlum evdeki paraları sıfırladın mı' diyen adam hırsızdır. 'Bir tek yüzüğüm var, zengin olursam bilin ki çalmışımdır' diyen adam zengin olmuş ise buradan tekrar söylüyorum başçalandır, hırsızdır.
Sayın yargıç; ben Kemal Kılıçdaroğlu! Maliye Bakanlığında hesap uzmanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığında Daire Başkanlığı ve Genel Müdür Yardımcılığı yaptım. Bağ-Kur ve Sosyal Sigortalar Kurumunda Genel Müdürlük ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında Müsteşar yardımcılığı yaptım. Siyaset arenasına girmeden önce üniversitede ders verdim. Milletvekilliği ve Grup Başkan Vekilliği yaptım. Daha sonra üyesi olmaktan her zaman gurur duyduğum Cumhuriyet Halk Partisinde Genel Başkanlık görevini 13 yıl boyunca yerine getirdim.
Sayın yargıç, bütün görevlerim süresince çok büyük bütçeler yönettim. 10 binlerce memura amirlik yaptım. Ne beytü'l mal-ın bir kuruşuna el uzattım, ne de bir kişiye müsaade ettim. Çeteler, baronlar ve mafyalar hep karşımda olmuştur.
Tarih kadar uzun bir yolculuktan geldim sayın yargıç. 68 kuşağında Denizlere, Mahirlere ve Hüseyinlere yoldaşlık ettim. İdamlara tanıklık ettim. Daha sonraları anladım ki, Sağdan ve soldan idam edilenlerin aslında aynı hedefte yürüyen kardeşler olduğunu. Düşmanlarımızın ise tek olduğunu.
Aslında, bu ülkeyi bölmek ve bizleri kendilerine köle yapmak için amansızca çalışan emperyalistlerdi bizim tek düşmanımız. O kara günler geçtikten sonra, darbeler ve idamlar sürecini çok düşündüm ve tek bir şeye inandım. Biz; sağcı-solcu, seküler-dindar, Alevi-Sünni, Türk-Kürt değildik. Biz, dünyanın en güzel toprakları olan bu vatanda, barış, kardeşlik, huzur ve bereket içerisinde yaşama mücadelesi veren, ama işgalci güçler ve onların içimizdeki işbirlikçileri eliyle birbirini öldüren, gençlerini uyuşturucu baronlarının eline terk etmiş, çocuklarının eğitim-sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını karşılayamayan, gelişmiş dünyanın çoktan unuttuğu saçma konular yüzünden kutuplaşmış, emeklisi aç, hastası tedavi edilemeyen, sınırları korunamayan, emeği sömürülen, insanlık onuruna yakışan bir hayattan çok uzaklaşmış, ağız dolusu gülmeyi unutmuş, 85 milyon ve tek millet olan kardeşler olduğumuza inandım.
Anlatacağım sayın yargıç, siz de bunu aziz millet adına ve tarih önünde kayıtlara geçirin. Herkes iyi dinlesin! Bu sözlerime kulak versin!
Sayın yargıç bu anlatacaklarımın dava konusu ile ne alakası var demeyin! Bakın yolsuzluk ve hırsızlık, ülkenin başına ne işler açıyor! Yaptığı hırsızlık, yolsuzluk nedeniyle mal varlığının hesabını veremeyenler, egemen güçler tarafından teslim alınırlar. Ve bu sonuçta o ülke için felaketlerin kapısını aralar.
Bakınız, Büyük Ortadoğu Projesinin 2. Fazına geçildi! Emperyalistlerin, işgalcilerin ve vatanımızda-Çocuklarımızda-Geleceğimizde ve Canımızda gözü olan düşman cephesinin kurduğu planın ilk aşaması tamamlandı. Şimdi ikinci aşaması uygulamaya kondu…
85 milyon vatandaşımıza sesleniyorum; Büyük Ortadoğu Projesinin İlk aşaması şudur; rüşvet ve yolsuzluk yoluyla zenginleştirdikleri, teröre ve uluslararası suç teşkil edecek işlere girmesini sağladıkları, ülkeyi toprak tavizleri vermek zorunda bırakacak kadar borçlandıracak 'Tek Adam' rejimi kurmaktı.
Ve en önemlisi; ülkedeki bütün güçleri 'teslim alabilecekleri' bir tek adamda birleştirmekti. İlk faz tamamlandı. Teslim aldıkları ve bütün güçleri üzerinde birleştirdikleri 'tek adam ve saray rejimi'ni kurdular.
Hatırlayın! Çıkarlarımız gereği kabul etmediğimiz ilk tekliflerinde Trump , Erdoğan’a ne dedi? 'Mal varlığını araştırırım.' Teslim alınmış ve bütün yetkileri elinde bulunduran "saray" ne yaptı? İstediklerini derhal yerine getirdi.
Hatırlayın Sayın yargıç! 'Bu can bu bedende olduğu sürece o papazı vermem' diyen Erdoğan, ne oldu da bir anda çark etti? Henüz mahkeme saati dahi gelmemişken, Rahip Brunson'ı götürecek uçağı kapımıza yollamışlardı bile…
Sayın yargıç, Erdoğan ailesinin mal varlığı dolayısıyla dönemin ve şimdinin ABD başkanı Trump tarafından tehdit edildiğini ve Erdoğan'ın bu tehdide hemen boyun eğdiğini sadece biz değil bütün dünya biliyor.
Egemen güçler tarafından teslim alınan bir devlet başkanı ülkesine hizmet edemez.Bu da tarihin önümüze koyduğu bir başka gerçektir. IŞİD terör örgütü ile petrol alışverişi yapan damadına ait TIR konvoyunun uydu görüntüleri ve ticaret yaptıkları belgelerde bir başka devlet tarafından kullanılarak tavizler alınıyor.
Damadı üzerinden Putin'in, çocukları üzerinden Trump'ın, çeteleri yüzünden İsrail'in teslim aldığı bir Erdoğan ve ilk aşaması tamamlanmış bir B.O.P var karşımızda.
Hiç kimse unutmasın ki; yolsuzluklarla, devleti soyanlara suskun kalanlar onurlarını kaybederler. Biz onurlu insanlarız. Yolsuzluklar karşısında suskun kalamayız. Beni en iyi devleti soyanlar tanır. Çünkü onlar beni susturmak için yedi sülalemi araştırdılar…
Sayın yargıç; siyaset kurumu devleti soymanın bir aracı değildir. Siyaset halka hizmet etmektir. Sayın yargıç, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bölme ve parçalama projesinin 2. aşaması başlıyor.
Bakınız, BOP’un 2. Aşaması sürecinde Türkiye alenen bir sığınmacı deposu haline getirilmiştir? Ne acıdır ki para uğruna Türkiye’ye “Geri Kabul Anlaşması” imzalatılmıştır.
Sayın yargıç unutmayın, bir ülkeyi bölmek için önce o ülkeyi sığınmacı nüfus olarak büyütüp, ekonomik olarak küçültürseniz, yani yoksulluğu yaygınlaştırırsanız emperyal güçlerin ekmeğine yağ sürer ve emellerine hizmet etmiş olursunuz. Açıkça söylüyorum bugün için yapılan budur.
Bakınız bugün devletimiz borçlandığı her 100 lira karşılığında 135 lira faiz ödüyor. Bakınız! Lütfen dikkat ediniz, Bunu herkesin duyması ve bilmesi gerekiyor! Her 100 lira için 135 lira faiz ödüyoruz.
Çok değil daha bir kaç yıl önce, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'ndan 128 milyar dolar buharlaştırıldı.
Sayın yargıç, tekrar ediyorum. Millete ait 128 milyar dolar para, yandaşa ve 5'li Çetelere arka kapıdan satılarak yok edildi. Bir vatansever için ne kadar acı bir tablo değil mi? Borçlanıyor ve borcumuzu ödeyemez hale geliyoruz. Bunun ekonomi bilimindeki en basit karşılığı şudur ; 'Para alan, emir alır.' Ödeyecek paranız yoksa elinizdeki toprakları vermek zorunda kalırsınız.
Kısa, öz ve direkt söylüyorum! Erdoğan, Kıbrıs ve Ege'de taviz ve toprak verecek. Kendisi daha ilk yıllarında dahi bu amacını dile şöyle dile getirmişti! Hatırlayın! 'Gerekirse Kıbrıs'tan bir kısım toprakta verilebilir' diyen Erdoğan, 'Emir komuta merkezim isterse Papaz elbisesi giyerim' diyen Erdoğan, 'Hem laik hem Müslüman olunmaz' diyen Erdoğan, 'Valilere çukurlar eşilirken, dokunmayın talimatını ben verdim' diyen Erdoğan, 'Ne istediler de vermedik, bitsin bu hasret dön gel'diyen Erdoğan, kurucu irademiz ve liderlerimize, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e 'Ayyaş' diyen Erdoğan...
Dolayısıyla Erdoğan; ülkemiz, devletimiz, birliğimiz ve geleceğimiz için bir tehdit ve tehlikedir. BOP’un 2. Aşaması Kıbrıs ve Ege’den toprak ve taviz vererek tamamlanmayacak Sayın yargıç! Devam edecek.
Ülkemize sokulan ve sayısı belli olmayan ama on milyonlarla ifade edilen, geri kalmış dünyanın hemen her tarafından yurdumuza gelen; eğitimsiz, kayıtsız, geçmişi bilinmeyen ve içerisinde çok sayıda cihatçı olduğu tahmin edilen, milyonlarca sığınmacı, emperyalistlerin Erdoğan eliyle ülkemiz üzerinde kurduğu korkunç tablo, bir beka sorunudur.
Sayın yargıç, lütfen söylediklerimi dikkatlice kayıt altına alın! Ekonomisi zayıflamış hatta çökmüş, sınırlarını koruyamayan,adalet sistemi tek adama bağlanmış, denetleme mekanizması yok edilmiş, şeffaflık ve hesap sorabilirliği olmayan,liyakat ve ehliyete göre değil, biat ve itaat edenlerin devlet kademelerine geldiği bir sistem sürdürülebilir değildir.
Irak'ın işgalini hatırlayın lütfen! O dönem ülkemizde başkanlık sistemi denen ucube saray rejimi henüz yoktu. Amerikan askerlerinin Türkiye üzerinden Irak'ı işgal etme talebi Türkiye Büyük Millet Meclisimiz tarafından reddedilmiş, Amerikan askerlerinin ülkemize girişi engellenmişti.
O dönem güçler ayrılığı vardı ve tek adam rejimi yoktu. Peki, o dönem şu anki Başkanlık rejimi olsa ve Erdoğan Başkan olsaydı, sizlere, vicdanlarınıza ve kamuoyuna soruyorum, Erdoğan bu tezkereye "Hayır" diyebilir miydi? Tabii ki hayır.
Tekrar hatırlayın beyefendi o dönem Amerikan askerlerinin evlerine sağ salim dönmeleri için dua ediyordu. Güçler ayrılığı olmayan ve teslim alınabilecek yasadışı malvarlığı dolayısıyla teslim alınabilecek tek bir kişi üzerine inşa edilen bu ucube sistem ülkemiz için beka sorunudur.
Ben Kemal Kılıçdaroğlu! 75 yaşındayım. Hayatım boyunca alnımın teriyle kazandım, çocuklarımı helal lokma ile büyüttüm, maaşımdan biriktirdiklerimle satın aldığım ve hali hazırda içinde yaşadığım evimin dışında, kooperatife girerek edindiğim Ankara’nın Büğdüz köyündeki evimden başka bir mal varlığım yoktur.
Çok büyük bütçeler yönettim, her zaman ve her adımımda fakir-fukaranın parasını ve çıkarını gözettim. Milletimi ve devletimi her zaman sevdim, onlara sadakatten hiç ayrılmadım.
Bütün yaşamım boyunca parayla hiç işim olmadı, dönüp yüzüne bile bakmadım. Terör örgütü PKK tarafından kurşunlandım, kucağımda şehit verdim. Defalarca suikastlara, linçlere ve saldırılara uğradım. Canımla sınandım geri adım atmadım. Ailemle ve çocuklarımla tehdit edildim oralı bile olmadım.
Para ve zengin bir hayat vaat ettiler, satılmadım-satın alınamadım. Hiç bir zaman teslim alınmadım
Sayın yargıç. Bunu Aziz Milletimiz bilsin, devletimi ve milletimi sevmekten hiçbir zaman vazgeçmedim ve vazgeçmeyeceğim.
Ben Kemal Kılıçdaroğlu. Hatalarım, pişmanlıklarım ve üzüntülerim yok mu? Tabii ki var.
Sayın yargıç, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, vasiyet olarak 'Kılıçdaroğlu'nu aileme emanet ediyorum' diyen milliyetçi ve vatansever diye bildiklerimiz işbirlikçi çıktı, onlara inandığım için hata ettim. Evet hatalıyım. Bu kadar kötü olabileceklerini tahmin edemedim...
Pişmanım, kurulan müesses nizamı ve ülkenin içine girdiği bu tehlikeyi daha iyi anlatamadım, milletimizi ikna edemedim, sahte videolar ile sahtekarlık yapanlarla daha çok mücadele edemedim.
Üzgünüm Sayın yargıç, çocukları sorduğunda hep unutkan, sofraya oturulduğunda hep karnı tok olan anneler için üzgünüm.
Beslenme, eğitim ve sağlık problemi yaşayan, katledilen, taciz ve tecavüze uğrayan, sevilmeyi ve gülmeyi unutan ve yatağa aç giren her bir evladımız için üzgünüm, kahroluyorum, yüreğime ağır geliyor. Torunlarına mahçup olan, faturasını ödeyemeyen emeklilerimiz için üzgünüm.
Evet, üzgünüm Sayın yargıç. Daha birkaç gün önce yokluktan ve yoksulluktan dolayı yanarak can veren 5 evladımız için üzgünüm. Gece mesailerinde çalışan, orada çıkan meyveyi yemeden çocuğuna götüren, gece mesaiye kaldığı için evine geç giden, kendi gittiğinde çocuğu uyumuş olan ve sabah erken işe giderken yine çocuğunun yüzünü göremeyen emekçi anne-babalarımız için üzgünüm.
Yurtdışına kimisi kaçak yollarla, kimisi uzun uğraşlarla giden 300 bin genç için üzgünüm. Onlar bizim geleceğimiz Sayın yargıç!
Onları 'Giderlerse gitsinler' diyen Erdoğan'a mecbur bıraktığım için çok üzgünüm.
Okumuş, yetişmiş, zeki, pırıl pırıl 300 bin genç Sayın yargıç. Peki, yerine gelen kim? Ne idiğü belirsiz milyonlarca eğitimsiz sığınmacı. Emperyalistler çocuklarımızı bile elimizden aldı. Afrika kabilelerinde bir söz vardır. Derler ki 'Köyün ve ailesinin sevgisini alamayan bir çocuk, ısınmak için o köyü yakar'
İşte Sayın yargıç, o çocukları tekrar kazanamazsak bizi yakarlar. Sizlerin ve tarihin önünde ifade etmek istiyorum kararlıyım! Bu devleti ve devletin asıl sahibi milletimizi, gelişen dünyanın gerisinde bırakanlarla mücadele etmeye kararlıyım.
Herkes bilsin ki, bu aziz millete tarih önünde son vazifemi yerine getireceğim. Bu benim namus borcum ve son yürüyüşümdür.
Konuşmamı bitirirken Sayın yargıç, şunu herkes bilsin ki; 100 yıl sonra bir kere daha söylüyoruz, ne bu devleti ne de bu milleti 'Köhne Bizans'ın Yıldız Burcunda oturan baykuş' özentilerine bırakmayacağız.
Ve buradan milyonlar adına sesleniyorum, başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, bütün kuvvacı kahramanlara selam olsun.
Selam olsun, devletin bekası-milletin salahiyeti için canını hiçbir zaman sakınmamış bütün vatanseverlere, Atatürk ve Cumhuriyet'e bağlılık yemini ettiği için ihraç edilen genç teğmenlere, yurdışına çıkmış ama geri döneceklerine inandığım 300 bin gencimize, ulusal kurtuluşumuza, güzel ve aydınlık günlere selam olsun.
Yaşasın Türkiye, yaşasın Türkiye Cumhuriyeti."
Eski CHP lideri Kılıçdaroğlu, savunmasının ardından gazetecilere açık yapmadan adliyeden ayrıldı.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.