DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş sözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, yıl içinde 3 bin 128 DEM Partilinin gözaltına alındığını, 409’unun tutuklandığını söyledi. Çeşitli eylemlerde de 173 kişinin tutuklandığını belirtti.
DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş sözcüsü Sevda Çelik Özbingöl, yıl içinde 3 bin 128 DEM Partilinin gözaltına alındığını, 409’unun tutuklandığını söyledi. Çeşitli eylemlerde de 173 kişinin tutuklandığını belirtti.
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Eş Sözcüleri Sevda Çelik Özbingöl ve Öztürk Türkdoğan, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla hazırladıkları raporu, DEM Parti Genel Merkezi’nde düzenlenen basın açıklamasıyla kamuoyu ile paylaştı.
Özbingöl, parti binalarına yönelik fiziki saldırıların yanı sıra üyelerine yönelik haksız yargı tacizi ile Kürt kentlerinde kesintisiz bir biçimde uygulanan yasakların 2024 yılında en az yüzde 50 oranında arttığını söyledi.
MA'nın aktardığına göre Özbingöl, sözlerine şöyle devam etti:
“Partimiz bileşenlerine toplumsal muhalefete dönük haksız tutuklamalarda Aralık 2023’ten bugüne kadar en az 948 kişi gözaltına alınmış en az 632 kişinin de tutuklanmasına karar verilmiştir. Aralık 2023 ve 10 Aralık 2024 tarihleri arasında partimizin her kademe yöneticisinin içinde bulunduğu 256’sı gözaltına alınmış, çalışanlarımızın ve yöneticilerimizin 50’sinin tutuklanmasına karar verilmiştir.
Aralık 2023 ve 10 Aralık 2024 tarihleri arasında partimizin organize ettiği eylem ve etkinliklerde katılan parti üyelerimiz, seçilmişlerimiz ve çalışanlarımıza yönelik 3 bin 128 gözaltı gerçekleşmiş, 409 kişinin tutuklanmasına karar verilmiştir.
Aralık 2023 ve 10 Aralık 2024 tarihleri arasında partimizle birlikte katıldıkları belirli günlerdeki kutlama ve anma gibi etkinlikler ile protesto gösterilerine yönelik 564 gözaltı ve 173 tutuklama kararı verilmiştir.
31 Mart 2023’te gerçekleşen yerel seçimler sonrası 8 belediyemize kayyım atandı. Biz bu saldırıların sadece bir yönüyle gelişmediğini ve mücadelenin bütün alanında yaşamsal olarak bir hak ihlali bütünlüğü içerisinde yürütüldüğünü görmekteyiz. 2024 yılında partimize yönelik genel merkezimiz de dahil olmak üzere 9 fiziki saldırı gerçekleştirilmiştir.
Bunun dışında 4 tane fiziki saldırı da kolluk aramaları ve haksız müdahaleleriyle yapılmıştır. Meclis kürsüsünde milletvekillerimiz bu süreç içerisinde iki kez fiziki ve fiili saldırıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Defalarca Kürtçe konuştukları için mikrofonları kapatılarak birçok haksız müdahale de bütün kamuoyunun gözü önünde gerçekleşmiştir.
Van ilimizde 2016 yılından beri kesintisiz bir şekilde valiliğin idari kararıyla devam eden bir yasak mevcutken 2024 yılı içerisinde 94 kez eylem ve etkinlik yasakları kararı verilmiştir. Bu yasaklama dışında İHD verilerine göre bu kararlar içerisinde 358 tane barışçıl eylem ve etkinliğe müdahale edilmiş ve yasaklama kararları verilmiştir.
Siyasi soykırımın en büyük örneklerinden biri Kobani yargılama sürecini de biz 2024 yılında yaşadık. 4 Kasım 2016’dan beri haksız bir şekilde tutuklu bulunan eski dönem HDP eş genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın ve MYK üyelerimizin de içinde bulunduğu ve Kobani kumpas davası olarak yargılaması olarak devam eden ve gizli tanık beyanları dışında bir gerekçeye dayandırılmayan siyasi faaliyetlerinin kriminalize edildiği yargılama sürecinde ne yazık ki 16 Mayıs 2024 tarihinde yüzlerce yılı bulan hapis cezalarıyla karşı karşıya kaldık. Hala bu yargılamanın gerekçeli kararında yazılmadığını bilmekteyiz.
Seçim sonrası ve akabinde demokratik siyasete ve halkın seçilmiş iradesine karşı gerçekleştirilen müdahale 3 Haziran’da farklı bir boyut kazandı. 3 Haziran 2024 tarihinde Hakkâri Belediye Eş Başkanımız Sıddık Akış ile ilgili 2012 yılından beri devam eden bir yargılaması bahane gösterilerek gözaltına alınması ve hakkında verilen süren yargılamayla tutuklama kararına ve bir cezaya dönüştürülerek bir haksız kayyım atamasıyla karşılaştık. 31 Ekim’de Esenyurt’ta, 4 Kasım’da Mardin'de, 22 Kasım’da ise Ovacık ve Dersim’de kayyım atamalarıyla karşı karşıya kaldık. Halfeti, Batman ve Mardin’de ve Van’da devam eden kayyım atamaları süreçleri bu haksızlıkların boyutunu gösteriyor.
2024 yılının hak ihlallerinin en önemli boyutlarından bir tanesi de cezaevleridir. 2024 yılında tespit edebildiğimiz kadarıyla hem komisyonumuza hem Meclis grubumuza yansıyan süreçlerde 100’ü aşkın hapishanede yaptığımız ziyaretler, sağlık hakkı ihlali, şartlı tahliye hakkının engellenmesi, sevk taleplerinin reddi, özellikle cezaevi idareleri ve cezaevi gözlem kurullarının keyfi tutum ve davranışları nedeniyle gerçekleşen birçok ihlale tanıklık ettik.
794 kere soru ve araştırma önergesi verdik. Meclis insan hakları inceleme kurumuna da başvuru yapılmıştır. 300’e yakın mahpus ziyaret edilmiş, hapishane idareleri ile de yüz yüze ve telefon aracılığıyla da yüzlerce kez cezaevi ziyaretleriyle de beraber görüşmeler de gerçekleşmiştir, komisyonumuz da bu yıl en az cezaevlerine ilişkin 2 defa raporlama yapmış hala da çalışmaları devam etmektedir.
Cezaevleri hasta tutsaklardan, keyfi disiplin cezalarından, infaz yakmalara çıplak aramalardan, sağlık hakkının engellenmesine kadar yakinen takibi gereken bir ihlal alanı olmaya devam etmektedir.
Hapishanelere ilişkin yaptığımız raporlamalardan bir tanesi de İmralı Ada hapishanesindeki devam eden tecrit sürecine ilişkindi. Biz bu süreçle de özellikle de hak ihlalleri, cezaevleri ve önemli sorunlarımızdan bir tanesi olan tecridin de giderilmesi konusunda insan hakları komisyonu olarak da bu sürecin takipçisiyiz."
Sonrasında söz alan Türkdoğan, “Türkiye resmi ideolojide ısrar ediyor” vurgusuyla sözlerine başladı. Türkdoğan, Türkiye’nin ikinci yüzyılda barış ve demokrasi ile devam etmesi gerektiğini dile getirerek, “Bütün bu ihlallerin sebeplerinden bir tanesi resmi ideolojide ısrar eden iktidarın değişmez tutumunun yansıması. Türkiye giderek otoriterleşiyor. Bu otoriterleşmeden vazgeçmesi gerekiyor” dedi.
Türkdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"Türkiye’de ikili hukuk ve ayrımcılık uygulanıyor. Kim ne derse desin terörle mücadele kanunu ve ilgili mevzuat Kürtler başta olmak üzere rejim muhaliflerine bir ikili hukuk dayatması ile kendini gösteriyor ve bu çok net bir ayrımcılıktır. Bunun sona ermesinin yolu da demokratikleşmekten geçmektedir.
Türkiye, Kürt sorununu çözmek zorunda. Şu anda Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler, Suriye’deki son durum Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yoldan çözümünü dayatıyor. Türkiye’de 1 Ekim’den bu yana devam eden tartışmalar yeni bir barış sürecine evrilmek zorundadır.
Bu tartışmaları uzatmamak gerekir. Partimizin İmralı Ada Hapishanesinde tutulan Sayın Öcalan’la görüşme talebi bir an önce kabul edilmelidir. Bir an önce Türkiye gerçek anlamda bir çözüm sürecine girmeli. Ve Kürt sorununu gerçekten demokratik ve barışçıl yollarla çözecek adım atmalıdır.
Gerçekten demokrasiye dönülecekse; AİHM kararlarını ve AYM kararlarını uygulamakla başlanabilir. Hakkında kesinleşmiş AİHM Büyük Daire kararları bulunan arkadaşlarımız Sevgili Demirtaş ve Yüksekdağ başta olmak üzere Osman Kavala, arkadaşları ve hapiste tutulan tüm siyasetçilerin serbest bırakılmaları gerekiyor. Bu oldukça önemli. Can Atalay’ın serbest bırakılması gerekiyor. Türkiye’yi kendi hukukuna uymaya davet ediyoruz. Türkiye'nin demokratikleştirmesi gerekirken daha kötü uygulamalara sapmaması gerekiyor.
Türkiye’nin gerçekten yargısını masaya yatırması gerek. Venedik Komisyonu daha yakınlarda HSK ile ilgili bir rapor yayınladı. Türkiye’nin Venedik Komisyonu’nun bu tavsiyelerine uyması gerekir.
İşkence ve kötü muamele yasağı konusunda şunu söyleyeyim. Bakın bu sene BM işkenceye karşı komitenin Türkiye’ye sonuç gözlemleri ve tavsiyeleri var. Türkiye bu tavsiyelere uymak durumundadır. Mutlaka ve mutlaka bu tavsiyelerin gereği yapılmalıdır ve İmralı ada hapishanesindeki tecrit de mutlaka ve mutlaka bir an önce kaldırılmalıdır."
Cuma
9.5 °
Cuma
9.5 °
Cumartesi
8.5 °