Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Türk lirasının finansal sistemdeki payını artırmak ve dövize olan bağımlılığı azaltmak amacıyla kapsamlı bir dizi yeni düzenlemeye gitti. Yapılan değişiklikler, döviz mevduatları için zorunlu karşılık oranlarının yükseltilmesinden ihracat gelirlerinin Merkez Bankası’na satış zorunluluğunun artırılmasına kadar birçok alanı kapsıyor.
Bu kapsamda, döviz hesaplarına uygulanan zorunlu karşılıklar yükseltilirken, döviz cinsi repo işlemlerine yönelik yükümlülükler de artırıldı. Bankalara, tüzel kişilere ait TL mevduat oranlarını kademeli biçimde yükseltme zorunluluğu getirilirken, Türk lirası zorunlu karşılıklara ödenen faiz oranı da yukarı çekildi.
İhracatçılara yönelik olarak ise önemli iki düzenleme yapıldı. Bunlardan ilki, ihracat gelirlerinin Merkez Bankası’na satış zorunluluğunun yüzde 25’ten yüzde 35’e çıkarılması. İkincisi ise döviz gelirini TL’ye çeviren ihracatçılara verilen destek oranının yüzde 2’den yüzde 3’e yükseltilmesi oldu.
Alınan bu kararlar, ekonomi çevrelerinde daha önceki yönetim dönemlerinde de uygulanan politikalara benzerliği nedeniyle “eski yöntemlere dönüş” şeklinde değerlendirildi.
Prof. Dr. Yalçın Karatepe, sosyal medya hesabından yaptığı değerlendirmede, alınan tedbirlerin geçmiş dönemdeki uygulamalara benzer olduğunu vurgulayarak, “Biz bu kararları daha önce de görmüştük. Meğer Cevdet Akçay ile Şahap Kavcıoğlu arasındaki tek fark, Cevdet Akçay’ın İngilizce terimlerle konuşmamasıymış” ifadelerini kullandı.
Ekonomist İris Cibre ise daha uzun ve teknik bir değerlendirmeyle kararların arka planına işaret etti. Cibre, “Makro ihtiyati tedbirler” başlığıyla yaptığı paylaşımında, ihracat gelirlerinin Merkez Bankası’na satış zorunluluğunun yeniden yüzde 35’e çıkarılmasını “bomba” olarak niteledi. Ayrıca, bankalara getirilen TL mevduat oranı artırma zorunluluğu, dövizden TL’ye geçiş desteğinin artırılması ve zorunlu karşılıklarda yapılan artışlarla birlikte uygulamanın ciddi bir rezerv biriktirme amacına işaret ettiğini belirtti.
İkinci değerlendirmesinde ise daha açık bir eleştiri yönelten Cibre, kararların Şahap Kavcıoğlu döneminde sıkça eleştirilen tedbirlerin bir tekrarı olduğunu ifade etti. “Başa dönmedik, başın gerisine döndük” diyen Cibre, uygulamaların zorunluluklar nedeniyle geri geldiğini vurguladı.
Cibre, Kararların IMF dahil olmak üzere birçok kurum tarafından kriz dönemlerinde önerilen türden önlemler olduğunu da ekleyerek teknik geçerliliğine dikkat çekti, fakat karar alma süreçlerindeki çelişkiye de işaret etti: “Kavcıoğlu bu tip tedbirlerde doğru mu yapmıştı? Yoksa Karahan bu tip tedbirlerle yanlış mı yapıyor?”