Tarih: 22.04.2025 16:36

Bu şeytani darbenin bir hedefi de Kanal İstanbul

Facebook Twitter Linked-in

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin grup toplantısında açıklamalarda bulundu.

Grup toplantısındaki konuşmasına pazar günkü Yozgat mitingle başlayan Özel, "Yozgat haksızlığa karşı susmadı" ifadelerini kullandı. Yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı kutlayacağımızı hatırlatan Özel; Narin, Sıla ve Ahmet cinayetlerinden bahsederek iktidarı çocukları koruyamamakla suçladı. Konuşmasının önemli bir bölümünü 19 Mart'ta başlayan İBB operasyonuna ayıran Özel, iktidarı "FETÖ yöntemlerini kullanmakla" suçlayarak "Darbenin karargahı Beştepe'deki Saray'dır. Siyasi hedefi CHP ve İmamoğlu'nun önünü kesmektir. Bu şeytani darbenin bir hedefi de Kanal İstanbul'dur" diye konuştu.

Özel'in açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Geçtiğimiz cumartesi günü Yozgat'taydık. Yürekten teşekkür ediyorum. Milletin efendisi olan çiftçilerimize, köylülülerimize, geçim sıkıntısı içindeki emeklilerimize, yok sayılan, hor görülen kadınlarımıza, hayalleri çalınsa da bir umuda tutunan gençlerimize, Yozgat Meydanı'nı doldurdukları için, dosta güven, olmayana kaygı verdikleri için ve "Biz buradayız! Meydan boş değil. Meydan bu meydan! Yozgat burada!" diyenlere yürekten teşekkür ediyorum. 'Ne işiniz var Yozgat'ta' diyenlere karşı biz kalbimizin sesini dinledik. Yozgat haksızlığa karşı susmadı."

whatsapp-image-2025-04-22-at-16-16-09.jpeg

'TEK ADAMLAR KAYBEDECEK'

"Biz bu işin sağını solunu, parti ayrımlarını bir kenara bırakıp demokrasiden yana olanlarla otokrasiden yana olanların mücadelesinde 105 yıl önce bu Meclis'te, 1. Meclis'te başlayan halkın iradesini önceleyen, halk ne derse o olur diyen, oyu bir ara halktan alıp onu baş tacı edip sonra güç kaybedince ona sırt dönenlerin, burun kıvıranların, önünden sandığı almaya çalışanların, seçeceği cumhurbaşkanına karışanların, cumhurbaşkanı adayını alıp da hapse atanların karşısında sosyal demokratların yanında milliyetçi demokratlar, onların yanında muhafazakar demokratlar, liberal demokratlar, sosyalist demokratlar, Kürt demokratlar, Yozgat'ta olduğu gibi yan yana omuz omuza Aleviler, Sünniler, tüm mezhepler, tüm görüşler hep beraberiz. Biz Gazi'nin emaneti kurduğu demokrasiden, cumhuriyetten yanayız. Seçme seçilme hakkından, seçimlerde yarıştan yanayız. Yarıştan kaçanlara, diktatör olmaya çalışanlara, sandığı kaçıranlara karşı biriz, beraberiz ve millet olduğumuz için biz yine 105 yıl önce olduğu gibi kol kola, omuz omuza hep beraber olduğumuz için biz kazanacağız. Tek adamlar kaybedecek."

'BU REJİM NARİN'İ, SILA'YI, AHMET'İ KORUYAMADI'

"Yarın 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı... Biraz önce özel oturumda Türkiye'nin dört bir yanından gelen çocukları gördük. Maalesef ülkemizde çocukların ağır sorunları var. Her dört çocuktan biri öğün atlamak zorunda kalıyor. Her üç çocuktan biri okulda bir şey alamıyor. Hayata kapatamayacakları kadar geride bir farkla başlayan çocuklarımız var.

Nitelikli eğitimden mahrum bırakılan bir nesil, babasının, annesinin ekonomik durumundan dolayı hayata kapatamayacağı kadar farkla geriden başlayan çocuklarımız var. Ve ne yazık ki güvende tutamadığımız, koruyamadığımız çocuklarımız var. Geçen sene bugün, 23 Nisan'ın öncesinde yüreğinde bayram heyecanı olan Narin, Mattia Ahmet ve daha 2 yaşında olan annesinin giydirip de bayram günü güzelce giydireceği Sıla bebek yaşıyordu.

Bu rejim, bu ülke 2025 yılında, 2024-2025 yılı arasında, Meclis'in 105. yılında, Cumhuriyet'in 102. yılında Narin'i, Sıla'yı, Ahmet'i koruyamadı. Biri 2, biri 8, biri 14 yaşındaydı. Biri gördüğü cinsel saldırıdan sonra hastanede öldü. Bir diğeri bir gördüğüne tanık olduğu için öldürüldü, saklandı, günler sonra bulundu ama bir milletvekili "O köyde dostlarımız var. Her şeyi anlatamayız, biliyoruz" dedi.

Onun bildiğini savcılar bilemedi. Şu öldürdü diyemedi ve bu meselenin üstüne bir siyasi partinin, ittifak ortağının siyasi uzantıları rahatsız olacak diye küçücük Narin cinayetinin üzerine tam anlamıyla gerçekten gidilemedi.

Ve hepimizin gözü önünde kaykay kıyafeti almaya giden 14 yaşındaki Mattia Ahmet hunharca, barbarca, gözü dönmüşçe katledildi. Mezarına saldıranlar, annesini tehdit edenler, ailesiyle görüşen gazetecileri tehdit edenler var. Ellerinde güvercin resimleriyle, o güvercinlerin bacaklarına sardıkları uyuşturucu zulalarıyla, uyuşturucuyu yolladıkları yerlerle 'Biz güçlüyüz' diyenler var. 'Meydan okuyoruz' diyenler var. Bir yandan, bir yandan bu memlekette adalet arayan milyonlar, bir yandan adaletsizlikten dolayı, yaşadıkları haksızlıklardan dolayı evinden çıkamayan, karanlık odada ışığını açamayan anne babalar var. Bu yüzden bu Meclis'in kuruluşunun 105. yılında, Cumhuriyet'in kuruluşunun 102. yılında ant olsun ki bu memlekete hem siyaseten hem de her bir bebek için, evlat için, ana için, baba için hem güvenliği hakim kılacağız. Hukuk devletini hakim kılacağız. Adaleti hakim kılacağız. Çocuklarımızın karnını da doyuracağız. Onları koruyacağız. Bundan sonra kimsenin evladını bu memlekette sahipsiz bırakmayacağız."

'İLHAMINI FETÖ'CÜLERDEN ALDIKLARI BİR KUMPAS OPERASYONUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ'

"Yalancı tanıklarla somut delillere ulaşamayınca etkin pişmanlığa sarılma sürecine girdiler. İlhamını FETÖ'cülerden aldıkları bir kumpas operasyonuyla karşı karşıyayız.

MASAK raporu tel tel dökülüyor. Buna rağmen cevap veremediğimiz bir soru yok.

Asla ve asla çaresiz söylenen sözler karşısında savcılar çaresiz kalıyor, bizim taraftan kimsenin başı öne eğilmiyor. Bu durumda bu durumda döndüler AK Parti'yle iş yapan, bakanlıklarla iş yapan, geçmişte İBB'yle AK Parti döneminde iş yapmış, sonra bu tarafa gelmişlere yalancı tanıklık için zorlama yaptılar. Kabul edenler oldu, ileride hesap verecekler, mahkemede tek tek takip edeceğiz. O yalancı tanıklıkların ispatını ortaya koyamadıklarında, koysa zaten yalancı olmaz, tanık olur. Ama savcılık zoruyla "şöyle söyle, şöyle ifade ver" onu ispatlayamayanlar ileride hesap verecekler. Yalancı tanıklar da somut delile ulaşamayınca şimdi etkin pişmanlığa sarılmak üzere bir işe giriştiler. Ben etkin pişmanlıktan yararlanan ve süreci devam eden kimseye bir şey demem. Kanunda olan haktır, yararlanmıştır. Ne söylemiştir, ne etmiştir? Zaten baktığınızda ifadesine ne ekrem başkanı suçlayan bir durum var ne başka bir şey. Ama buna hiçbir şey demem. Bir tek şunu söylerim arkadaşlar, bütün basın mensuplarına söylüyorum, onlarca arkadaşımız şunu anlatıyor: 'Hastaneye gideceksin' diye beni aldılar, gittiğim binanın hastane olmadığını gördüm. Bir odaya girdim, ne sedye ne doktor ne hemşire. İçeriye savcı bey girdi, avukatım da yoktu yanımda ve dedi ki "orada doğru yapmadın, avukatından mı çekindin, sana baskı mı yaptılar, verdiğin ifade beni memnun etmedi, ben bu kapıdan çıkar giderim, 10 yıl evlatlarının yüzünü göremezsin. Bence daha doğru bir ifade vermelisin.'

Bir diğeri diyor ki; 'Beni aldılar, cezaevinde 6 kapı geçirdiler. Nazikçe davrandılar, bir koltuğa oturttular, karşıma bir ekran açtılar, baktım savcı bey karşımda. Beni görüyorsun, 5 dakika daha buradayım. 5 dakika içinde kararını ver.'

Allah'la kendi arasındadır ama bundan sonra çıksa ki 15 tane itirafçı. Yazdım gazeteci arkadaşlar, ben tek tek bu isimleri verebilirim. Gidip Silivri'de ziyaret edebilirsiniz. Bu şartlar altında ortaya çıkan etkin pişmanlıkla adalet sağlanır mı? Bu şartlar altında ortaya çıkacak ifadelerle adalet sağlanır mı? Bu sebepten bu meseleye bütün bütün Türkiye kamuoyunun bu perspektiften elini vicdanına koyarak bir kez daha bakmasını, bu davanın savcılarının çaresizliğinin üstlerindeki başsavcıdan, o başsavcının çaresizliğinin Ankara'daki her şeyi ben bilirim ben ben diyen, 'Akın bana İstanbul'da lazımsın' diyenden başkasının bu işin sorumlusu olmadığını bütün milletimize gözünün içine baka baka ilan ediyorum. Milletin iradesine baskı yapmaya, yön vermeye vesayetçilik denir."

'19 MART CUNTASI DARMADAĞIN EDİLECEK'

"Gücünü milletten almayıp cuntaya soyunanlara vesayetçi denir. Vesayet postal giydiğinde de tanınır, kravat taktığında da. Birine kravat taktırmakla devlet adamı yapamadığınız gibi devletin başındaki yıllardır kravat takan biri darbeye giriştiğinde o kravat onu darbeci olmaktan, vesayetçi olmaktan kurtarmaz. Vesayet asker eliyle de kurulur, yargı sopasıyla da. Bu millet vesayetin her türlüsünü tanır, bilir, reddeder. Bu millet her şeyi affeder. Bazen yoksulluğa katlanır, bazen kendine yapılan başka türlü haksızlıklara katlanır, susar ama seçme hakkına, sandığa el uzandığında, çıkıp da koca koca generaller 'bunu seçeceksin' dediğinde ya da bir başkası iki satırla kimin cumhurbaşkanı olup olamayacağına verdiği e-muhtırayla bir şey söylediğinde ya da milletin evlatlarını ordu evinin kapısında 'Senin giyimini beğendim gir, sen torununun nişanına giremezsin' dendiğinde o vakitten sonra o vesayet odağı korksun. Onun için söylüyorum ki Kenan Evren'e haddini bildirenler, e-muhtırada doğru yerde duranlar, 15 Temmuz'da çıplak elle tankları durduranlar 19 Mart cuntasını darmadağın edecekler, darmadağın edecekler."

whatsapp-image-2025-04-22-at-16-16-36.jpeg

'DARBENİN KARARGAHI BEŞTEPE'DEKİ SARAYDIR'

"Dedim ya, Abdullah Amca gibi güzel hiçbirimiz anlatamaz, tanımlayamayız ama naçizane her darbe gibi bu darbenin de bir karargahı var. Karargah Beştepe'deki saraydır. Her darbecinin gibi bu darbenin de bir silahı var. Maalesef ele geçirdiği yargıdır. Her silahın olduğu gibi, yargıdaki silahın da bir mühimmatı var. O da maalesef iftiradır, yalandır. Bu iftira ve yalanların bir mühimmat deposu, cephaneliği var. Üzülerek söylüyorum ki o da vergilerimizle ayakta duran TRT'dir, Türkiye Radyo ve Televizyonlarıdır. Bakın, o TRT, hangi TRT? 31 Mart seçimlerinden önce Erdoğan ve AK Parti'ye 1945 dakika, o gece seçimin birinci partisi olacak, yüzde 65'ini belediyelerin alacak Cumhuriyet Halk Partisi'ne ve bana 25 dakika yer ayırmıştır. Seçim takvimi boyunca 1945 dakika AK Parti'ye, 25 dakika Cumhuriyet Halk Partisi'ne yer ayıran TRT'dir. 2003'ten 2024'e, 21 yıllık döneminde toplam geliri 13.3 milyar dolardır. 13.3 milyar dolar. Bu gelirin yüzde 16'sı, 2.3 milyarı reklamlardan, yüzde 84'ü ise 11 milyar doları bandrollerimizden, 2021 yılına kadar alınan elektrik payından oluşmuştur. Kanuna göre tarafsız yayıncılık yapması gereken TRT bugün 86 milyona değil, bir avuç cuntacıya hizmet etmektedir. Ekrem İmamoğlu, sevgili başkanımız, şimdi olduğu gibi Silivri'de hücresinde kanaldan kanala geçerken TRT'nin bir kanalına yakalanmış. Gördüklerine inanamamış. Buna isyan eden bir paylaşım yaptı. Bunun üzerine utanmak, sıkılmak neredeyse RTÜK başkanı ve İletişim Başkanlığı'ndan sert tepkiler geldi. Diyorlar ki: bir siyasetçinin tutukluyken TRT'yi hedef alması kamuoyunun haber alma hakkına saldırıymış. RTÜK üyesi Tuncay Keser'in 22 Mart ve 10 Nisan tarihlerinde TRT'nin taraflı yayınları hakkında yaptığı iki başvuruyu sümen altı eden RTÜK başkanı Ebubekir Şahin, TRT'ye kalkan olmaya çalışıyor. Bir hatırlatma yapayım. Bundan önceki 4 ayda, pardon düzeltiyorum, bu yılın ilk 4 ayında, bu yılın ilk 4 ayında RTÜK 7 kez muhalif kanallara, Now, Halk TV'ye, Sözcü'ye, masumiyet karinesini, yani yargılanan birinin yargılaması bitene kadar masum olmasıyla ilgili temel bir kaideyi aksattıkları için 7 kez ceza kesmiş. Sebep ne? Sinan Ateş davası bitmeden tetikçiye katil diyor diye. Sebep ne? Kartalkaya yangını ile ilgili buradakilerin katilleri diye oradaki sanıkları söylediler diye ceza kesmişler. Çünkü yargılama bitmeden bunu yapmak suçmuş. Ebubekir Şahin, Allah aşkına şu kadar haysiyet varsa, şu kadar vicdan, şu kadar insaf, yapmış olduğun görevin gerektirdiği şu kadarcık, toplu iğne başı kadar adalet duygusu varsa. 'İmamoğlu inşaat projelerinde usulsüzlük' TRT Haber, Gece Bakışı programı. 'İddialar komik de çatı yüksekliği, teras büyüklüğü, kat planı projeye aykırı değiştirilmiş.' Bakın, İmamoğlu'nu çatı yüksekliğini 20 cm yüksek yapmakla, terası büyütüp, terası küçültüp yatak odasını büyütmekle suçluyorlar. 'İmamoğlu inşaat projelerinde usulsüzlük' dosya resimleri, bu TRT. Bırak yargılama bitecek, masumiyet karinesi, daha iddianame yok. Dosyada gizlilik var. Dosya TRT'ye servis edilmiş. TRT'de 'usulsüzlük' iddiası bile demiyor. 'Usulsüz yapıya kullanım izni. Beylikdüzü Belediyesi projeye aykırı yapıya izin belgesi düzenledi.' Usulsüz yapıya kullanım izni. Bu mavi bir dosya. Güya dosya gizli. Kimse bilmiyor. Avukatlar zor görüyor. TRT bu ifadeleri kullanıyor.

'DARBENİN SİYASİ HEDEFİ CHP VE İMAMOĞLU’NUN ÖNÜNÜ KESMEKTİ'

19 Mart darbecileri zaten zorda olan ekonomimizi tamamen batırdı. Döviz tutabilmek için 50 milyar dolar, 1.9 trilyon lirayı cayır cayır yaktılar. Mehmet Şimşek denen bu darbenin mali ayağıdır.

Bu darbenin siyasi hedefi CHP ve İmamoğlu’nun önünü kesmekti. Bu darbenin bir de şeytani hedefi var. Kanal İstanbul o da. Operasyonun gelmesine 19 gün var cuntanın başı oturmuş Kanal İstanbul projesine bakıyor. Bu darbenin siyasi hedefi CHP ve İmamoğlu’nun önünü kesmekti. Bu darbenin bir de şeytani hedefi var. Kanal İstanbul o da. Operasyonun gelmesine 19 gün var cuntanın başı oturmuş Kanal İstanbul projesine bakıyor.

'SAVUNMADIKLARI KIBRIS'I NE İŞLERE ZEMİN ETMİŞLER'

Trump'ın karşısında tir tir titreyen, İstanbul'a yapacağı darbenin bile hicazetini alan bir tükenmişle muhatabız. Güya Türk dünyasıyla iyi ilişkiler kuruyorlardı. Biz ne bekliyoruz, Türki cumhuriyetler Kuzey Kıbrıs'ı tanıyacak. Ne oldu? Oturdular Semerkant'ta Güney Kıbrıs'ı tanıdılar. Hani Erdoğan'ın Türk devletleriyle ilişkileri çok iyiydi? Kıbrıs davası Türkiye'nin namusudur.

Savunmadıkları Kıbrıs'ı ne işlere zemin etmişler. Eski KKTC Büyükelçisi Yasin Ekrem Serim. Babası Maksut Serim. Akbil, İGDAŞ davaları sırasında Vakıfbank Valide ASultan şubesinin müdürü. Açıp okuyalım neler olmuş Akbil'de. Neler olmuş, o davalara neler yapılmış? Onun oğlu Yasin Ekrem Serim, Meslekten gelmez. Kıbrıs gibi yere büyükelçi yapılmış. 6 ay sonra burdan söyledim pis kokular geliyor diye. Görevden alınmış. Hesap hareketleri var, gemiler var. Hakan Fidan'ın, Binali Yıldırım'ın ismi geçiyor. Çocuklarının ismi geçiyor.

Sayın Hasan Doğan, Erdoğan'ın özel kalemi. Bazı konuşmalarımı Erdoğan'ın dikaktine sunduğunu biliyoruz.

'SÜLEYMAN SOYLU'NUN DUBAİ'DE NE İŞİ VARDI?'

Bir bizim kitabımızda aile ile uğraşmak yok. Eğer ailenin bir suçu varsa o babasının oğlu olduğu için sanıklara giderek değil bizzat kendisi sorgulanır, yargılanır ceza alır kesinleşirse orada kesinleşir. Hani siyaseti belli sınırların içinde yapılacak ya. Biz öyle aileye sağa sola olmadan saldırmayız. Ama şuna bakın şuna Sayın Erdoğan. Şimdi bir yandan 45 kaset, 40’ı var 5’i kayıp. O 5’inde neler var neler diye söyleyenler her tarafa dökülen bilgiler bu 40 kaset 45 kaset işini ilk söyleyen Sedat Peker. Söylediği Süleyman Soylu o gün İçişleri Bakanı. İçişleri Bakanı ne işi var Dubai’de? Sedat Peker’in peşine Dubai’ye? O günden sonra bakanlıktan alındı ama burada bir kenarda tutuluyor. Şimdi o birileri ya bu işte Süleyman Soylu var da Hakan Bey yok mu? Binali Yıldırım’ın oğlu yok mu? Erdoğan’ın oğlunu Özgür Özel niye konuşmuyor diye bize alttan bilgi akıtanlar var ya Sayın Erdoğan senin aileni karıştırmaya çalışanları uzaklarda arama.

Bu içinde cümlesinde kurduğum cümlelerde ara. Çok soylu bir davranış var çok soylu. Kendini kurtaracak ya kendini kurtaracak ya o yüzden izlesin bunu Sayın Erdoğan. Ya o kasetler bizde de var. İçinde bir ben mi varım? Özgür Özel’e söyleyin birazcık da soyadı Erdoğan olanları konuşsun. Ey Süleyman Soylu ben nerede ne konuşacağımı senden öğrenecek olsam senden beter olayım. Ama milletimizin de vicdanına sığınırız. Bir tarafta Kıbrıs yıkılıyor. Kasetler, söylenenler, tanıklar, ispatlar onu söyleyen. Ya bir soruşturma açılmıyor. Öbür tarafta..."




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —
G-DT9JLG88B3