Eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, hizmetini tamamladığını belirterek “Devletime ve milletime hizmetimi yaptım. Bu son dönemim” dedi. Siyasette ‘fikrine danışılması’ haricinde yer almayacağını ifade eden Soylu, “Tayyip Erdoğan siyaseti bıraktığı gün aktif siyaseti ben de bırakacağım. Ondan sonra da danışma olur, tecrübelerden istifade olur, fikir olur. Bunların hepsi bizim için ayrı bir onur vesilesidir. 28. dönem milletvekilliğinden sonraki tavrım ancak partim bana bir şey danışırsa kendi görevimi yerine getiririm” diye konuştu.
Gazete Duvar’dan Can Bursalı’ya konuşan Soylu, pek çok konuda açıklamalarda bulundu.
Soylu, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin KK lideri Abdullah Öcalan çağrısıyla ilgili gelişmeleri nasıl değerlendirdiğine ilişkin olarak gelen soruya yanıt verdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Bahçeli’yi kastederek “İki lider, Türkiye'yi terörden arındırılmış bir şekilde geleceğe taşımak istiyor” diyen Soylu, Suriye’deki gelişmeleri ve Türkiye’nin terörle mücadelesine atıfta bulundu. Soylu, “Şimdi, hem yeni dünya düzeninde nasıl rol alabileceğimiz konusunda hem de Türkiye Yüzyılı konusunda bir hazırlık yapmamız gerekiyor. Bu nedenle, Terörsüz Türkiye, önümüzdeki en stratejik adımdır. 1980 darbesinden itibaren geçen süre içinde, darbeyi yapanlar ve yaptıranlar, Türkiye’ye kırmızı fiyonklu iki hediye paketi verdiler. PKK ve FETÖ…” diye konuştu.
“Devlet Bey’in ne söylediğini, muhalif muvafık herkes çok iyi anlıyor” diyen Soylu, “Biz terörü Türkiye sınırları içinde mağlup ettik. Sınırımızın dışında da terörü etkisiz hale getirmeye çalışıyoruz. Şimdi bunun topyekûn tasfiyesine ihtiyaç var. Atılan adımlar da bunun için” değerlendirmesinde bulundu.
Soylu, Bahçeli’nin çıkışından Erdoğan’ın haberi olmadığı iddiaları için de “Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuşmaya yönelik mutabakatı açık” dedi. “Şu anda bizim beklememiz gereken şey bu öneriye karşı terör örgütünün kendisini lağvetmesidir. Bu kadar basit” diyen Soylu, şunları kaydetti:
“Geleceğin Türkiye'sine yepyeni bir süreç üretiyorlar şu anda. Kim bunu engellerse bedelini öder. Onun için diyorum ki Cumhurbaşkanımızın ve Devlet Bahçeli Bey'in milliyetçiliğiyle, vatanseverliğiyle kimse yarışmaya kalkmasın. Bunlar beyhude çırpınışlardır. Türkiye önümüzdeki yarım asrı ve yarım asırdan sonraki gelecek tüm asırları bambaşka bir çizgiyle götürebilme fırsatındadır. Ha terör örgütü çağrıya uymadı. Türkiye'nin yolu, yöntemi bellidir zaten. Burada kimseye teslim olunmaz. Ama arzu edilen nedir? Türkiye'nin birlik içerisinde, beraberlik içerisinde bu Türkiye Yüzyılı yürüyüşünü gerçekleştirebilecek adımları atmaktır.”
Soylu, Bahçeli’nin çağrısının ardından gelen kayyım atamalarıyla ilgili de şu görüşlerini aktardı:
“Kayyım meselesi de ‘Terörsüz Türkiye' projesinin en önemli ilkesidir. Bir çelişki mi var diye soruyorsun ya, tam da Terörsüz Türkiye'nin en önemli ilkesi, bizim yerel yönetimlerimize de terörün bulaştırılmasının engellenmesidir.
Burada sorumluluk siyasi partilerdedir. Siyasi partiler, terör soruşturmasında ya da kovuşturmasında adı geçen birini aday yapıyorsa burada kasıt aranır. Bugüne kadar yerine kayyım atanmış kişiler, kasıtlı şekilde aday gösterilmişlerdir.”
Soylu, ismi geçtiği Ayhan Bora Kaplan davası ve zırhlı araçları geri vererek dokunulmazlığının kaldırılması talebi hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuştukları iddiasıyla ilgili bir soruya doğrudan yanıt vermedi.
Soylu, suça karışmış kişilerle çektirdiği fotoğraflar hakkında da şunları kaydetti:
“Özellikle cep telefonları yaygınlaştıktan sonra fotoğraf çektirmek hayatın olağan akışının bir parçası oldu. Ben çok halkın içerisinde İçişleri Bakanlığı yaptım. Çünkü ben siyasetten geliyorum.
Ben sadece İçişleri Bakanlığı fotoğraf makinesiyle 2 milyon fotoğraf çektirmişim. Bizim arkadaşlarımızın tahminlerine göre Türkiye'nin yedide biriyle fotoğraf çektirmişim. Bu kadar fotoğraf içerisinde işimi de yapmışım. Yani bana şunu söyleyemezler. Süleyman Soylu fotoğraf çektirdi, iş yapmadı. Bunların içerisinden suça bulaşmış olanlar olabilir. Benimle fotoğraf çekilmeleri onların hukuki süreçlerini engellemiş mi? Başına gelecekleri engellemiş mi?”
Soylu, bazı uluslararası suç örgütü liderlerinin yatırımlar karşılığında Türk pasaportu aldığının ortaya çıkmasıyla ilgili zafiyet olup olmadığı sorusuna da şöyle yanıt verdi:
“Uyuşturucu baronlarına vatandaşlık verildiği iddiası büyük bir iftiradır. Sadece bana değil, Türkiye Cumhuriyeti devletine ve ilgili kurumların tamamına büyük bir iftiradır. Suç ve suça bulaşmış hatta davası soruşturma ve kovuşturma aşamasında olan hiç kimse kanunumuza göre vatandaş olamaz. Bunların hepsi manipülasyon. Hatta bu suçlara vatandaşlık aldıktan sonra bulaşırsa da vatandaşlık elinden alınabilir. Hiçbir uluslararası suçlu vatandaş olamaz.
Hiçbir suça bulaşmış kimse vatandaş olamaz. Hiçbir kırmızı bültenli vatandaş olamaz. Türkiye içerisinde soruşturması ve kovuşturması bulunan hiç kimse vatandaş olamaz. Haberlerin bir çoğunda da ikamet izni ile vatandaşlık birbirine bilerek karıştırılıyor.”
Soylu, siyasi hayatına ilişkin olarak da dikkati çeken bir açıklama yaptı:
“Tayyip Erdoğan benim liderimdir. Siyasi hayatımı da bu gerçeklikle tamamlayacağım. Parti kurma gibi iddialar var. Bizde 3 dönem kuralı vardır. Ben 4 dönemdir milletvekiliyim. Milletvekilliğimi tamamladıktan sonra tecrübeme danışılırsa sadece danışılması kaydıyla şerefle memleketimize, davamıza, fikrimle ve tecrübelerimle katkıda bulunurum. Tayyip Erdoğan siyaseti bıraktığı gün aktif siyaseti ben de bırakacağım. Ondan sonra da danışma olur, tecrübelerden istifade olur, fikir olur. Bunların hepsi bizim için ayrı bir onur vesilesidir. 28. dönem milletvekilliğinden sonraki tavrım ancak partim bana bir şey danışırsa kendi görevimi yerine getiririm.”
Soylu, kendisinin de içinde olduğu İmamoğlu’na siyasi yasak istenen “ahmak” davası hakkında da “Ben olayın bir tarafı değilim. Ben sadece Türkiye'nin şikayet edilmesine bir itirazımı dile getirdim” dedi.
Soylu, CHP lideri Özgür Özel’le ilgili olarak da, “Ben Özgür Özel'i CHP siyasetinde bir parantez olarak görüyorum. Küçük bir parantez” yorumunu getirdi.