Türkiye’de sıkı para politikası ve yüksek TL faizleri, 2023 yılında banka ve şirketlerin yurtdışından finansman arayışını artırdı. Ekim sonu itibarıyla 50 milyar dolara yaklaşan dış kaynak sağlanırken, bankalar ve diğer sektörlerin dış borç çevirme oranları rekor seviyelere ulaştı.
Merkez Bankası’nın 6 aylık hareketli ortalamalarına göre, bankaların dış borç çevirme oranı yüzde 139,25’e, diğer sektörlerin oranı ise yüzde 139,44’e yükseldi. Bu oran, bankacılık sektörü için tüm zamanların en yüksek seviyesini işaret ederken, diğer sektörlerde 2022’nin son dönemlerinden bu yana en yüksek noktaya ulaşıldı.
2023 yılı genel seçimlerinin ardından başlayan para politikasındaki normalleşme süreci, Türkiye’ye sermaye girişlerini hızlandırdı. Özellikle 2024 yılında, yabancı yatırımcıların devlet tahvillerine ve yüksek TL faizlerinden faydalanmak için carry trade kanallarına ilgisi arttı. Yerel seçimler sonrasında bankacılık sektörüne 26,1 milyar dolar giriş sağlanırken, devlet tahvillerine 20 milyar dolarlık yatırım yapıldı.
Bankaların ve şirketlerin yurtdışından sağladığı toplam finansman, tahvil ihracı ve dış kredi kullanımı dahil, ekim sonu itibarıyla 47 milyar dolara ulaştı. Bu miktar, sermaye girişlerinin zirve yaptığı 2007-2008 ve 2012-2013 yıllarındaki 30-35 milyar dolarlık yıllık finansman seviyesini geride bırakarak yeni bir rekor kırdı.
Türkiye’nin enflasyonla mücadelede kararlı bir duruş sergilemesi, Merkez Bankası rezervlerindeki artış ve uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından gelen olumlu not artışları, 2024 yılında dış borçlanma maliyetlerini düşürdü. Türkiye’nin 5 yıllık kredi temerrüt takası (CDS) primi yıl boyunca önemli ölçüde gerilerken, bu durum şirketlerin ve bankaların dış borçlanma iştahını artırdı.
İş Yatırım ekonomistlerine göre, 2024’ün ilk on ayında bankaların uzun vadeli dış borç çevirme oranı yüzde 126, şirketlerin oranı ise yüzde 142 olarak hesaplandı. Geçen yıl aynı dönemde bu oranlar sırasıyla yüzde 113 ve yüzde 86 seviyesindeydi. CDS’teki düşüşle birlikte azalan finansman maliyetleri, şirketlerin ve bankaların borçlanma kapasitelerini genişletti.
Ekonomim'de yer alan habere göre; uzmanlar, yurtdışından finansman talebinin 2025 yılında da aynı trendle devam edeceğini öngörüyor. Gedik Yatırım Baş Ekonomisti Serkan Gönençler, son 12 aylık dönemde bankaların 23,6 milyar dolar kredi borçlanması ve 14,8 milyar dolar tahvil ihracı gerçekleştirdiğini belirterek, toplamda 38,4 milyar dolarlık finansman sağladığını ifade etti. Şirketler ise 2,7 milyar dolar kredi borçlanması ve 6,3 milyar dolar tahvil ihracı ile 9 milyar dolarlık finansman elde etti. Böylece bankalar ve şirketler toplamda 47 milyar dolarlık net finansman sağladı.
Sipay Ödeme Hizmetleri Hazine Müdürü Eren Kuru’ya göre, TL maliyetlerinin yüksekliği ve yurtdışı borçlanma maliyetlerinin düşüklüğü, bu talebin devam etmesini sağlayacak. Kuru, “2025’te CDS’in 200 seviyelerine yaklaşması ve ABD tahvil faizlerinin yüzde 4’ün altına düşmesi durumunda dış borçlanma eğilimi aynı hızda sürecektir” dedi.
TOBB ETÜ Öğretim Üyesi Doç. Dr. Atılım Murat, dış borçlanmanın artmasının iki yönlü fayda sağladığını belirtti. Merkez Bankası’nın rezervlerini güçlendirdiğini ve TL likiditesini artırarak faiz baskısını azalttığını ifade eden Murat, “Kur artışı yıl boyunca enflasyonun altında kaldı ve gelecek yıl da bu trendin devam etmesi bekleniyor. Bu durum, şirketlerin ve bankaların döviz borçlanma isteğini artırıyor” dedi.
Murat, dış borç çevirme oranlarının artmasının iç borç çevirme maliyetlerini de düşürdüğünü belirtti. Döviz borçlanmanın kâğıt üzerinde risk yarattığını kabul eden Murat, güçlü Merkez Bankası rezervleriyle olası kur dalgalanmalarına karşı müdahale edilebileceğini vurguladı.
Dış borçlanmayı teşvik eden bir diğer adım ise Merkez Bankası’nın zorunlu karşılık (ZK) uygulamasındaki değişiklik oldu. Resmi Gazete’de yayımlanan karara göre, yabancı para yükümlülüklerde sıfır ZK oranının süresi bir yıl uzatılırken, vade sınırı 6 aydan 1 yıla çıkarıldı. Uzmanlar, bu değişikliğin bankaları daha uzun vadeli borçlanmaya teşvik ettiğini ifade etti.