-
Bist100 14.144,23 TL
-
Dolar 42,72 TL
-
Euro 50,23 TL
-
G.Altın 5.963,84 TL
-
Ç.Altın 9.603,36 TL
Alman araştırmacıların İstanbul için büyük deprem uyarısı, New York Times ve Science gibi uluslararası yayınlarda yankı uyandırırken, sismolog Prof. Dr. Eşref Yalçınkaya da kendi bilimsel çalışmalarını paylaşarak, “Bizim söylediklerimizden bir farkı yok” dedi.
Alman araştırmacıların İstanbul ve Marmara Denizi’ndeki deprem tehlikesine ilişkin uyarıları, uluslararası basında geniş yankı bulurken, sismolog Prof. Dr. Eşref Yalçınkaya konuyla ilgili sosyal medya hesabından dikkat çeken bir paylaşım yaptı. Yalçınkaya, “Alman araştırmacılardan İstanbul için büyük deprem uyarısı. Bizim söylediğimizden bir farkı yok, fakat ülkemiz dergilerinde 6 aydır takıldık kaldık” ifadeleriyle, yürüttükleri bilimsel çalışmaya dikkat çekti.
Yalçınkaya’nın paylaştığı çalışma, “Son Depremler Etkisinde Ana Marmara Fayı Güncel Sismik Tehlike Değerlendirmesi” başlığını taşıyor ve Marmara Denizi’nde son yıllarda meydana gelen depremler ışığında İstanbul’un deprem riskini ele alıyor.
Çalışmada, 26 Eylül 2019’daki M5.8 ve 23 Nisan 2025’teki M6.2 depremlerinin, Marmara Denizi’nin dünyanın en önemli “sismik boşluklarından” biri olma özelliğini yeniden gündeme taşıdığı vurgulanıyor. Araştırmaya göre, bu iki orta büyüklükteki depremin Marmara’daki genel deprem tehlikesini ortadan kaldıracak nitelikte olmadığı, ancak gelecekte kırılması beklenen fay segmentleri üzerindeki gerilme değişimlerinin göz ardı edilmemesi gerektiği ifade ediliyor.
Bilimsel değerlendirmede, Ana Marmara Fayı’nın çok parçalı (segmentli) bir yapıya sahip olduğu, ancak bu durumun M7 ve üzeri büyüklükte bir deprem üretme potansiyelini ortadan kaldırmadığı belirtiliyor. Tarihsel büyük depremlerin, yeterli gerilme birikimine sahip parçalı fay sistemlerinin de büyük depremler üretebildiğini gösterdiği kaydediliyor.
Araştırmada ayrıca, Kumburgaz ve Adalar fay segmentlerinde biriken kayma miktarlarının, gelecekte daha büyük bir deprem için yeterli olabileceği değerlendirmesine yer veriliyor.
Çalışmanın sonuç bölümünde, Marmara’da meydana gelen son depremlerin deprem tehlikesini kayda değer biçimde azalttığı yönünde bir yargıya varılamayacağı açıkça ifade ediliyor. Buna karşın, bu depremlerin komşu fay segmentleri üzerindeki gerilme aktarımı nedeniyle büyük deprem olasılığının dikkatle izlenmesi gerektiği vurgulanıyor.
Araştırmada, Marmara Denizi’nde artan kara ve deniz tabanı gözlem istasyonlarının, üç boyutlu kabuk hız yapısı çalışmalarının ve makine öğrenmesine dayalı deprem izleme tekniklerinin, güncel sismik tehlikenin değerlendirilmesi açısından kritik önemde olduğu belirtiliyor.
Prof. Dr. Eşref Yalçınkaya’nın paylaşımıyla yeniden gündeme gelen çalışma, İstanbul ve çevresi için deprem riskine ilişkin uluslararası uyarılarla, Türkiye’deki akademik bulguların büyük ölçüde örtüştüğünü ortaya koyuyor.
