802-508-7352
Cumhuriyet Halk Partisi'nin (CHP) "partiye kayyım atanmasını engellemek amacıyla" aldığı karar doğrultusunda, bugün yapılan 21. Olağanüstü Kurultayı'nda tek aday olan Özgür Özel, geçerli 1171 oyun tamamını alarak yeniden CHP Genel Başkanı seçildi. Seçimin ardından "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitinginde konuşan Özel, " İmamoğlu'nun tutuklanacağından Trump'ın haberi vardı. 'Amerika'ya soruldu' açıklamaları var. Ne buradan ne oradan bir ses çıkıyor. Hepimiz biliyoruz ki bir irtibat da okyanusun ötesinde. Erdoğan'a sesleniyorum, milletten oy alıp seçilen cumhurbaşkanı Erdoğan'a değil, darbeye kalkışan cunta başkanı Erdoğan'a sesleniyorum. Çık ve kendinden sonraki cumhurbaşkanına, rakibine yapmaya çalıştığın darbeyi Amerika'nın icazetini alıp almadığını gözümüzün içine baka baka söyle. İşine geldiğinde oraya buraya sataşan, 'mandacı, himayeci' diyen Erdoğan aslında Amerikan mandasının peşinde, Trump'ın himayesinin peşinde. Cunta başı, seni yapılacak ilk seçimde ne Amerika kurtarır ne Trump kurtarır" ifadelerini kullandı.
Kurultayın ardından Ankara Nazım Hikmet Kültür Merkezi önünde "Millet İradesine Sahip Çıkıyor" mitingi düzenlendi. CHP İstanbul İl başkanı Özgür Çelik ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın ardından konuşan Özel'in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Her birinizle, Türkiye'nin 4 bir yanından, 81 ilinden, 973 ilçeden koşup gelen, 1 buçuk yıl önceki iradelerine sahip çıkan, partisine kara lekeler çalmaya çalışan eli kirlilerin, ağzı bocukların iftiralarına karşı burada CHP ne demektir dosta düşmana gösteren delegelerimize teşekkür ediyorum, onlarla gurur duyuyorum.
Bir kara haftada CHP'ye kayyım, İBB'ye kayyım, İstanbul Barosu'na kayyım diyerek başladılar. O hafta birileri gücünü geçmişte seçimden, sandıktan alan, sonra kimin kendisine oy verdiğini unutup emekliyi, asgari ücretliyi, yoksulları unutup zengin dostu olan, oy almaya gelince herkesten oy isteyip hizmete gelince bir avuç çıkar çevresine hizmet eden birileri vatandaşın gönlünden ve gözünden düştükleri için 31 Mart seçimlerini kaybetmeyi hazmedemedikleri için, demokrasinin kazanmak ya da kaybetmek ama patronun millet olduğunu bilmeyi hiç unutmamak gerektiği halde kibirden bunu gözleri görmediği için İstanbul'un seçilmiş Belediye Başkanı'na ve dahası madem ki bu ülkede geçim yok, artık seçim olacak dediğimiz için giriştikleri darbe girişimlerine karşı teslim olmayıp, dik durup adayımızı tüm üyelerimizin oy kullanacağı bir öne seçim sandığıyla belirleyeceğimiz haftada aday adayımıza 31 yıl önce aldığı diplomasını iptal ederek... Yetmez, ertesi sabah sanki dünyanın en büyük suç örgütüne operasyon yapıyormuşçasına İstanbul'un tüm polisleriyle kapısına dayanarak itibarsızlaştırmaya çalışarak 4 gün sonra yapılacak seçimlere 4 gün boyunca adayı gözaltında tutarak, sonra da 4. gün millet sandığa giderken adayı adliyeye götürerek, hakim karşısına çıkararak, tutuklama talep ederek; millet adayına sahip çıkarken onu tutuklayıp Silivri'ye atarak artık milletle bir işlerinin kalmadığı, millete saygılarının kalmadığı, seçme özgürlüğüne saygılarının kalmadığını tüm Türkiye'ye ve dünyaya gösterdiler.
19 Mart darbesine girişenler, pazar günü sabahleyin Ankara'da ve Anadolu'da ve 81 ilde milletin kalktığını, CHP'li üyelerin önce davetli olduğu; gelin, seçin, tarihe geçin dediğimiz ön seçime, CHP'li üyelere son yaptığımız çağrı ile haberdar edin, ikna edin, oy kullanırken eşlik edin dediğimiz dayanışma sandıklarında 15,5 milyon vatandaş dünyayı şaşırtan ve gündemine oturan bir iş başardı. İşte o irade sizin iradeniz. O irade milletin iradesi. O irade patronun millet olduğunu, Amasya tamiminden beri Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün hakimiyetin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu tüm Türkiye ve dünyaya ilan ettiğinden beri bizim peşinde gittiğimiz yol, demokrasi yoludur. Bizim vekil sizin asil olduğunuzu bilen ve gerçek söz sahibinin millet olduğunu bilen, onu küçük görenlerin de tarihe gömüleceğini bilen bir anlayıştan geliyoruz biz. Bu yüzden 19 Mart darbesi başarısız olmuştur. O darbeye kalkışanlar Türkiye'nin bir sonraki cumhurbaşkanına, cumhurbaşkanı adayımıza darbe girişiminde bulunmuş, millet buna teslim olmayarak ayağa kalkmış ve büyük bir darbeyi büyük bir feraset ve cesaretle bastırmıştır.
O hafta cuma günü akşam vakti biz bu ön seçim için milleti sandığa davet ederken o kötü akıl CHP'ye... (Mitinge katılan bir vatandaşın konuşması sonucu Özel ambulansın alana yönlendirilmesi için konuşmasına ara verdi.) ...Biz bu partiye ön seçim kararını aldığımız, sonra da bu ön seçimi millete açtığımız için bu ön seçimi yaptırmamaya, CHP'nin içini karıştırmaya niyetli akıl, cuma günü partiye kayyım atamaya kalktı.
Buraya, bu partiye Atatürk'ün ilk kongremiz Sivas Kongresi'dir dediği bu partiye yaptığı kurultaylarla Türkiye'nin gidişatına yön vermiş, tek adam rejimini bitirmiş, demokrasi kurmuş bir partiye, bu ülkede işçi haklarını tanımış, kadın haklarını tanımış bu partiye, her kurultayı ve kongresiyle Türkiye'nin önünü açmış bu partiye, Atatürk'ün partisine kayyım atamaya yeltendiler. O gün kararlılıkla bir saniye bile düşünmeden bu kurultayın yeniden toplanmasını, kararını tazelemesini, yalancıların yalanını ağzına tıkmasını ve CHP'nin birliğini, beraberliğini herkese göstermesini istedik. O gün biz bu kararı verip de hızla başvurumuzu yaparken arenadaki büyük salonu talep etmek istedik, 3 gün sonra cevap veririz dediler. Biz gazete ilanını vereceğiz, 3 gün sonra salon dolu deyip kurultayı yaptırmayacaklar. Dedik ki onlara tamah etmeyeceğiz, kurultayı yapabileceğimize emin olduğumuz bir yerde yapacağız. Ama salon 1800 kişi, biz zaten 1300 kişiyiz. Bu kurultay nasıl yapılacak, nasıl izlenecek dedik. O zaman buraya gelen arkadaşım dedi ki merak etmeyin başkanım, kurultayı yaparsınız. İçeride kurultay konuşması konuşulur, dışarıda ekrandan izlenir. Kurultay'da 1 konuşulur ama dışarıda 10 binlere konuşulur, 10 binlere!
Biraz önce yapılan seçimde delegelerimiz gerekli cevabı en iyi, en net, en sert şekilde gece gündüz partimizi yandaş kanallarda tartışanlara gerekli cevabı verdiler. Elbette zaman zaman oyunlara gelen, Saray'ın tartışılmasını istediği konulara girip çıkan, bu tartışmada yanlış yapanlar da oldu ama bugünden itibaren salondaki birliktelikle seçimin sonuçlarıyla ve birazdan yapacağımız PM'nin sonuçlarıyla delegelerimiz bugün kullandıkları ellerindeki o listeleri kağıda geçirecek, iradeyi sandığa yansıtacak ve sonra da o kağıdı yandaş basının ağzına tıkayacaklar.
CHP artık evde oturmayan, sokaklardan çekinmeyen, meydanları dolduran, mücadeleyi nereye çağrılıyorsa orada veren dinamik bir partidir. Son birkaç ayda bizlere katılan 400 bin yeni, çoğu genç üyemizle birlikte CHP bundan sonra her yaştan gençlerin partisidir. CHP'yi kimse tutamaz.
Bugün bu seyircisiz, kısıtlı salonun önünü dolduran sizler bu güzel pazar gününü belki de uzun, kara bir kıştan sonra bu güzel havada yapabileceğiniz pek çok iş varken sizi buraya getiren, saatlerdir burada bekleten, bu coşkuyu yaşatan, aile olarak gördüğünüz Türkiye'nin en büyük ailesinin mensubu olmanızdır. İyi ki CHP var. Canım ailem, hepinizi çok seviyorum.
En sağdan en sola kadar her görüşten, birliğini, dirliğini savunan ve bayrağıyla sorunu olmayan herkesi yanımızda bir görüyoruz ve diyoruz ki kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.
Geçmişte Saraçhane'nin mağduruyken şimdi zalimi oldular. 15 Temmuz gecesinin mağduruyken şimdi 19 Mart darbesinin sahibi oldular. İmamoğlu tutuklanmadan önce bütün darbeciler gibi 15 Temmuz'daki FETÖ'cülerin emir aldığı yere, 12 Eylül'de bizim çocuklar denilen Kenan Evren ve cuntasının emir aldığı yere bu darbenin planlayıcıları da telefon açtılar, İmamoğlu'nun tutuklanması için okyanus ötesinden icazet aldılar.
Buradan bütün Türkiye'ye duyururum ki İmamoğlu'nun tutuklanacağından Trump'ın haberi vardı. 'Amerika'ya soruldu' açıklamaları var. Ne buradan ne oradan bir ses çıkıyor. Oysa ilk günden beri söyledim, evet, darbenin planlayıcıları, uygulayıcıları burada. Kimi hukuk alanında kimi adliyede kimi sarayda. Hepimiz biliyoruz ki bir irtibat da okyanusun ötesinde.
Erdoğan'a sesleniyorum, milletten oy alıp seçilen cumhurbaşkanı Erdoğan'a değil, darbeye kalkışan cunta başkanı Erdoğan'a sesleniyorum. Çık ve kendinden sonraki cumhurbaşkanına, rakibine yapmaya çalıştığın darbeyi Amerika'nın icazetini alıp almadığını gözümüzün içine baka baka söyle.
Yaptığı iş 3 şeyi net olarak ortaya koyuyor. Birincisi İmamoğlu ve arkadaşlarımızın masumiyetini ortaya koyuyor. Çünkü bu kötülüğü planlamış ve danışıyor. İkincisi Türkiye'de yargının bağımsız olmadığını ortaya koyuyor. Amerika söylerse onay verirse gözaltı yapacak, tutuklayacak, onay vermezse serbest bırakacak. Darbenin bu yargının içeride Saray'a, hattı zatında da ta Amerika'ya kadar talimat aldığını söylüyor. 3.'sü de işine geldiğinde oraya buraya sataşan, mandacı, himayeci diyen Erdoğan'ın aslında, Amerikan mandasının peşinde, Trump'ın himayesinin peşinde olduğunu gösteriyor. Cunta başı, seni yapılacak ilk seçimde seni ne Amerika kurtarır ne Trump kurtarır.
19 Mart’taki darbe girişimini öğrenir öğrenmez İstanbul’a hareket ettim. Yolda bir değerlendirme yaptım. Her darbenin bir hedefi var. Kişi olarak; Ekrem İmamoğlu. Bir sembol mekanı olur. Bu darbenin hedefi; Saraçhane. O sembol binaya, İmamoğlu’na İstanbulluların emanetine sahip çıkmak lazımdı. Binaya gittim, emanetin olduğu yere girdim. 7 gün boyunca oraya Tayyip Erdoğan’ın kayyımı değil de yine seçilmiş belediye meclis üyelerin içinden biri seçilene ve emaneti teslim edene kadar 7 gün, 7 gece Saraçhane’den ayrılmadım. İşte orada ilk gece yalnız mı kalacaktık, yoksa ilk gece bambaşka bir şey mi yaşanacaktı? Bunu bilen İstanbul Valiliği, Erdoğan’ın emriyle çok sert bir karar ile 5 günlüğüne gösteriyi, toplanmayı, eylemi, mitingi yasakladı. Tarihi yarımadanın etrafı köprülerle dolu. Köprüleri kaldırdılar. Viyadükleri kapattılar. Panzerleri, TOMA’ları doldurdular. ‘Orada 10 kişi bile toplansa kendine haritadan yer beğen’ diye emniyetteki görevlileri tehdit ettiler. Ancak ilk gün akşam bu kadar tehdit ve yasağa rağmen önce 155 bin kişi, sonra 220 bin kişi, sonra 550 bin kişi, pazar günü 1 milyon 200 bin kişi geldi ve darbeyi püskürttü. Pazar günü 15,5 milyonun sokaklara dökülmesi de Saraçhane’de milyonluk gece mitingleri de Maltepe’de 2,2 milyonluk o inanılmaz miting de Cumhuriyet Halk Partisi’ne, muhalefete ‘Yalnız değilsiniz. Siz mücadele ederseniz, siz direnirseniz sizi bu cuntacılara yedirmeyiz’ dedi Türk milleti. ‘Yedirmeyiz’ dedi.
Milletin o"yları ile seçilene saygımız var. 47 yıl birinci parti olamadık, suçu millete atmadık. Erdoğan’ın partisi 22 yıl seçim kaybetmedi, suçu kendimizde aradık. Ancak 31 Mart tarihinden itibaren partimiz, ortaya koyduğu özgüvenle, dinamizmle, kararlılıkla 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi oldu. Bizim 47 yıl gösterdiğimiz sabrı, seçime kadar 47 ay göstermeyi bırakın; 47 gün bile dayanamadılar. Neler yaptılar, neler yaşattılar hep beraber gördük. Şimdi oy alıp seçilince Cumhurbaşkanı dediğiniz kişi bize darbeye kalkışınca biz de ona ‘cunta başkanı’ dedik. Bugün hep bir ağızdan bütün bakanları, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, devletteki sıralı tüm bürokratlarıyla bizim ‘cunta başkanı’ ifademize sözde tepki gösteriyorlar. Gözümün içine bakın. Bu milletin seçtiğine saygı göstermeyen, bu milletin seçtiklerini derdest etmek için her türlü kamu yetkisini kullanan, seçimden kaçan, sandıktan korkan, milletin kararına hürmet etmeyenler cuntadır, cuntacıdır. Cuntacısınız, size teslim olmayacağız.
Bomboş dosyalarıyla bu milleti ikna edemediler. Yalancı tanık arıyorlar, tehdit ediyorlar. Ancak bütün dünyaya bunların nasıl bomboş MASAK raporunu aldığını ve bunu dünyanın güya demokrat, iyi yetişmiş Mehmet Şimşek diye bir bakanın buradaki maskesini düşürerek bütün dünyaya anlatıyorum onu. Bir cunta vardır, cuntanın Maliye Bakanı da cuntanın mali ayağı da Türkiye’deki Bakan Mehmet Şimşek’tir. Bu adama kimse itibar etmesin. Her seferinde ben bunu söylüyorum, açıklama yapıyor. ‘MASAK Raporları gizlidir.’ Ey Mehmet Şimşek, MASAK’ta böyle paldır küldür raporu imzalatacak kimseleri bulamayınca ne baskılar yaptığını, çalışma arkadaşlarına Erdoğan’ın şerrinden nasıl korktuğunu anlattığını bilmiyor muyuz? Ey Mehmet Şimşek, madem ki bu MASAK sana bağlı bir kuruluştur. Madem ki bu MASAK, 17 Mart arasında rapor yazmıştır. Aralık, ocak, şubat bütün televizyonlar, yandaş kanallar, yandaş kalemler MASAK Raporundan yalan yanlış bilgi verirken bir kez çıkıp ‘Böyle bir rapor yok, böyle bir görevlendirme yok, bunlar yalan’ demiyorsun? ‘Bu yalancı, düzmece MASAK raporundan haberim yok’ diyorsun. Yazıklar olsun, yazıklar olsun.
Şimdi size bir kez daha buna alıştık, zaten bu rejimden kurtulacaksak örgütsel disiplinle, çağrıldığımız yere aynen sizin böyle yaptığınız gibi dedik ki ‘Kurultay var, yeterince kapasite yok, gelen yan salondan izler, ekrandan bakar. Ama kurultay bitince akşamüstü çıkarız dışarıya konuşuruz.’ Sel olup aktınız, buraları doldurdunuz. Aynı böyle hepinizin ayağına sağlık, emeğine sağlık, yüreğine sağlık. Bu yüzden biliyorsunuz 5 Kasım Kurultayı’nda kurultay konuşmamda CHP kurultaylarının kimseden emir, talimat almayacağını, delegenin özgür karar vereceğini, kurultaylarımızın talimat alan değil, ama görev veren kurultaylar olduğunu söylemiştim. Ve demiştim ki ‘Genel Başkan seçildiğim takdirde 1970’lerde Ecevit’in seçildikten sonra girdiği iki yerel, iki genel seçimde olduğu gibi Cumhuriyet Halk Partisi’ni birinci parti yapmayı kurultayda kendime yapılmış bir görev olarak görüyorum.’
Bu konuşmadan sadece 5 ay sonra Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi'nde akşam burada baba ocağını tüttürenlere ve Ankara’ya, Yenimahalle’ye hizmet edenlerle birlikte o gece parti otobüsünün üstünden, parti binası yapıldığı günden beri ilk kez bütün bahçe, etraftaki bütün yollar, bütün bağlantılar sel olmuş insanla, sizlerle dolmuşken o gün size bir söz vermiştim, ‘Görüyor musunuz?’ dedim. Işıkları hiç sönmemiş ve sönmeyecek olan baba evini gösterdim. Cumhuriyet Halk Partisi 47 yıl sonra Türkiye’nin birinci partisi. Ben kurultaydan aldığım görevin ilkini yaptım. İkincisi, bu partiyi gireceği ilk genel seçimlerde iktidar yapmak, Türkiye Cumhuriyeti’ni 100 yıl önce olduğu gibi yine ayağa kaldıracak Cumhuriyet Halk Partisi iktidarını kurmaktır. Bunun için hepimizin görevi çok ve ağırdır. Size aynı bugün olduğu gibi nerede bir görev, bir çare olursa sel olup koşmanızı, görevinizi yapmanızı bekliyoruz.
Dünya siyasi tarihine geçen birkaç işi birkaç hafta içinde yaptık. Konuşuluyor, konuşulmaya devam edecek. Ancak şimdi dünya siyasi tarihinin en büyük imza kampanyasını başlattık. Bu imza kampanyası, vatandaşların imza atarak Cumhurbaşkanı Ekrem İmamoğlu’na özgürlük talep ettikleri, Tayyip Erdoğan’a da sandığı getirmesini söyledikleri, ‘Adayımı yanımda, sandığımı önümde istiyorum’ denen kampanyadır. Bu dünya siyaset tarihinin en büyük gensorusu, iktidara verilmiş en büyük güvensizlik oyu olacaktır. Başardığımızda Türkiye’deki seçmenlerin yarısından bir fazlasının güvensizlik oyunu, erken seçim talebini aldığımızda artık karşımızda dünyada da Türkiye’de de gayri meşru duruma düşmüş, güvensizlik oyu almış, sandığı getirmekten başka çaresi kalmamış bir iktidar olacak. Şu ana kadar kampanyamızda 7 milyon 200 bin imzaya ulaştık bile. Emeklerinize sağlık. Ancak buradan sonra kurultayımızı da geride bıraktıktan sonra en önemli hedef bu kampanyanın ısrarla, sabırla, kararlılıkla, sistematik bir şekilde sürdürülmesi ve sonuç almasıdır. Bunun için başta tüm Cumhuriyet Halk Partisi üyeleri olmak üzere bu kampanyada katılmak, katkı sağlamak isteyen tüm vatanseverleri, tüm yurtseverleri, bu düzene itirazı olan herkesi kampanyaya davet ediyoruz.
Kampanyanın ilçe başkanlıklarımız, il başkanlıklarımız tarafından kalabalık mekanlarda, pazarlarda, AVM’lerde, istasyonlarda, tren garlarında, otobüs garlarında elbette masaları var. Yarından itibaren yeniden oluşturduğumuz ve ön seçim sürecinde 1 milyon 750 bin üyemizle tek tek temas kuran telefon zinciri ile çağrı merkezimiz sahaya ulaşacak. 100 kişiden sorumlu üyeye imza toplama görevini verecek. O evrakı temin etmenizi, nereden edeceğiniz bilgisini sağlayacak ya da ister dijital ister fiziki olarak size onu ulaştıracak. Her birinizin birkaç gün içinde imzaları tamamlamanızı kayda alacak ve sizlere yeni görevler verecek. Büyük bir dijital altyapı ile bu memlekette seçmenlerin yarısından bir fazlasından bu imzaları alıp bir kez daha aynı dayanışma sandığındaki büyük rekorda olduğu gibi aynı Maltepe’deki büyük rekorda, aynı bütün dünyanın izlediği o gece mitinglerindeki rekorlarda olduğu gibi bir kez daha dünyanın gündemine gelecek bu haksız, hukuk tanımaz, ceberut, mafyalaşmış, cuntalaşmış iktidarın artık Türkiye’de istenmediğini dosta göstereceğiz, dünyaya göstereceğiz. Bunun için yarından itibaren göreve hazır mıyız? Yarından itibaren imza kampanyasını dalga dalga büyütmeye hazır mıyız?
Buradan Türkiye’deki tüm üyelerimize ve bu güvensizlik oyunu verecek, sandığı getirecek, adayımız Ekrem İmamoğlu’nu özgürleştirecek bu kampanyayı partinin bugün bir kez daha güvenoyu almış, bir kez daha delegelerinden önemli bir görev üstlenmiş Genel Başkanı olarak sizlerin şahsında tüm üyelerimize ve bu iktidardan kurtulmak isteyen herkese emanet ediyorum.
Biliyorsunuz biz Saraçhane’de 7 gün aynı saatte ve her gün artan kalabalıklarla milyonları bularak, bütün dünyanın gördüğü ve yüzünü Türkiye’ye döndüğü eylemler yaptık. Ancak bu eylemleri gören ve sesimizi duyuran kanallar olduğu gibi bu büyük mücadeleyi görmezden gelenler vardı. Birileri parayı bizden kazanıp, reklamı bize izletip, yemeği bize satıp, arabayı bize satıp ama hizmeti saraya yapıyordu. Yıllardır CHP’li seçmenin en çok izlediği televizyon kanallarından biri olan NTV… İktidar ile kurduğu çıkar ilişkisi yüzünden, aslında büyük bir ekonomik sıkıntı içinde olup, gidip bu saraya teslim olduğundan, bu sarayın güdümüne girip de onun talimatıyla o meydanları, o kalabalıkları bugün bütün televizyonlar buradan canlı yayınlarla kurultayımızı veriyorken burayı bile görmeyen NTV’yi, yıllarca sırtımızda taşıdığımız NTV’yi ve onun sahibi Doğuş Grubu’nu bundan sonra sırtınızdan atmaya var mısınız? İşte o zaman Doğuş Grubu’na ait NTV’yi, NTV Spor’u, Star TV’yi, ayrıca Günaydın ve Nusret Et Lokantalarını boykot etmeye hazır mıyız?
Reytingleri, koca kanalı erittiler, erittiler, bitirdiler. Ama asla açmayacağız. NTV’ye reklam verenleri dikkatle analiz ediyoruz. Bir haksızlık, bir yanlılık yapmak istemiyoruz. Ancak bu NTV’ye reklamları ile destek olup bizim sırtımızdan para kazananları dikkatle takip ediyorum. NTV’ye reklam veren, dikkatli versin. Ama özellikle iki belediye başkanım burada. Türkiye’deki 412 belediyemize, bütün il ve ilçe başkanlıklarımıza, sözüme değer veren tüm üyelerimize, tüm vatandaşlarımıza söylemek isterim ki Volkswagen, Audi, Skoda’nın Türkiye dağıtıcısı bu Doğuş Grubu’dur.
Geçen hafta önemli bir mesaj yolladım ilgili firmaya. Yakında Türkiye’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun dayanışmasıyla, fabrikanın sendikasıyla da fabrikanın yönetimiyle de görüşüyoruz. Türkiye’de bu arabaları en çok satın alan, en çok kullanan bizleriz. Biz bundan sonra Audi’ye, Volkswagen’e, Skoda’ya… Elbette mevcut alınmışlar kullanılır ancak bundan sonra asla ve asla yenisini almıyoruz. Almaya niyetleneni hep birlikte uyarıyoruz. Ya bu meydanı görecekler ya yerin dibini görecekler. Başka çaresi yok. Bizi yok sayanı biz de yok sayacağız. NTV’yi özel olarak sizlere emanet ediyorum. Sakın ha sakın ne izlemek ne de bunların ürünlerini satın almak bu vakitten sonra hiç birimize yakışmaz. Bundan sonra bu meydanları göreceklerse ve bu ülkenin gerçek iradesini tanıyacaklarsa bize bundan önce yaptıkları gibi numara yapmayacaklar, samimiyetsizlik yapmayacaklar, dönecekler bu meydanları verecekler. Başka çaresi yoktur.
Son sözüm, bugün buraya gelen delegelere, beni burada bekleyen, beni kucaklayan siz değerli partililerime. Bundan sonrası için bundan önce olduğundan çok daha fazla emek, gayret ve cesaret vaat ediyorum. Hep birlikte çalışacağız, hep birlikte mücadele edeceğiz, hep birlikte kazanacağız. Cumhuriyet Halk Partisi’ni hızla büyütmeye devam edeceğiz. Üye sayımızı 1 milyon 200 binden 2 milyona yaklaştırdık. Artık bundan sonra milyon milyon katlayacağız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisini iktidar yapana kadar, sizin yüzünüzü güldürene kadar, bu milletin yüzünü güldürene kadar durmayacağım, durmayacağız, durmayacağız.
Biz güçlüyüz, biz haklıyız, biz kazanacağız. Artık moral üstünlüğü bizde, ahlaki üstünlük bizde, çoğunluk enerjisi bizde. Karşımızdaki bir avuç bundan sonra daha fazla kötülük yapmadan sandığı getirsin. Tayyip Erdoğan’a bir daha söylüyorum. Salon adamı Tayyip Erdoğan, sıcak salon seven Tayyip Erdoğan, var mısın er meydanına? Var mısın meydanlara? Getir sandığı yarışalım, getir sandığı yarışalım. Cesaretin varsa adayımızı yanımızda, sandığı önümüzde istiyoruz. Hodri meydan, hodri meydan... Gençler o siz istifa dedikçe istifa etmez. Ama ona sandığı getirtmenin yolu 28 milyon imzayı ortaya koymaktır, hep birlikte bunu yapacağız. Hepinizi sevgiyle selamlıyorum, uzaktan gelenlere iyi yolculuklar diliyorum. Ankara‘yı seviyorum, partimizi seviyorum. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bu imza kampanyasını sizlere emanet ediyorum. Sizleri de Allah’a emanet ediyorum. Sağ olun, var olun. Hep birlikte başarı başaracağız, hep birlikte başaracağız."
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik yürütülen 'terör' ve 'yolsuzluk' soruşturması kapsamında 19 Mart'ta gözaltına alınan Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) Başkanı ve CHP'nin cumhurbaşkanlığı ön seçim adayı İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, 23 Mart'ta tutuklandı. İmamoğlu, İBB'ye yönelik olarak "yolsuzluk" suçlamasından yürütülen soruşturma kapsamında, “ihaleye fesat, kişisel verileri kaydetme, rüşvet ve örgüt kurma” iddialarıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi'ne götürüldü. Tutuklanmasının ardından İçişleri Bakanlığı kararıyla İBB Başkanlığı görevinden uzaklaştırıldı.