Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC), başörtüsü tartışması üzerinden başlayan kamuoyu gerilimi, Türkiye Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral’ın açıklamalarıyla yeni bir boyuta taşındı. Saral’ın KKTC Başbakanı Ünal Üstel’e yönelik ifadeleri sert tepkilere yol açtı.
KKTC Bakanlar Kurulu’nun, liselerde başörtüsüne serbestlik tanıyan disiplin tüzüğü değişikliğini Resmi Gazete’de yayımlayarak yürürlüğe sokmasının ardından, Hamitköy Camii İmamı İbrahim Damar, uygulamaya karşı çıkan çevrelere yönelik, "selanızı vermem" açıklamasıyla gündeme gelmişti. Bu açıklamaları nedeniyle hakkında disiplin soruşturması başlatılan Damar, geçici olarak görevden uzaklaştırılmıştı.
İmamın görevden alınmasının ardından Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Oktay Saral, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada sert ifadeler kullandı:
"KKTC'nin Boşbakanı, hoş konuşmamış boş konuşmuş. İmam efendi, başörtüsü düşmanlığı mı yapmalıymış... Yazık çok yazık, şu Kıbrıs'ı bir türlü Rum'luktan kurtaramadık."
Saral’ın bu sözleri kamuoyunda büyük tepki toplarken, görevden uzaklaştırılan İmam İbrahim Damar ise paylaşımın altına şu yorumu yaptı:
"Oktay Bey, desteğiniz için Allah razı olsun… Rabbime emanet olunuz."
Bu destek mesajı da KKTC kamuoyunda yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, Saral’ın açıklamalarına ilişkin yazılı bir açıklama yayımlayarak sert tepki gösterdi. Hasipoğlu, “Oktay Saral’ın, Başbakanımız ve Genel Başkanımız Sayın Ünal Üstel hakkında sarf ettiği talihsiz ve haddini aşan ifadeleri şiddetle kınıyoruz” dedi.
Kıbrıs Türk halkının Anavatan Türkiye ile kader birliği içinde olduğunu vurgulayan Hasipoğlu, “Bu kardeşliğin bugünlere gelmesinde büyük emeği olan, siyasetini Anavatan sevgisiyle yoğurmuş Başbakanımız Sayın Üstel’e yöneltilen mesnetsiz ithamlar, yalnızca onun şahsına değil, tüm Kıbrıs Türk halkının iradesine ve Türkiye’ye duyduğu derin bağlılığa yapılmış açık bir saygısızlıktır” ifadelerini kullandı.
Açıklamasında Türkiye-KKTC ilişkilerinin günlük politik söylemlerle değil “tarih, kan ve kader ortaklığı” temelinde şekillendiğine dikkat çeken Hasipoğlu, Saral’ın ifadelerini, “siyasi bir öngörüsüzlüğün ve diplomatik nezaketten uzak bir anlayışın ürünü” olarak nitelendirdi.