Kimi insanlar vardır, yaşadıkları coğrafyanın ruhunu taşırlar içlerinde. Serco Ekşiyan da onlardan biri. Hayatının her anı denizle örülmüş, soluğunu Marmara’nın derinliklerinde almış, yaşamını su altının sessizliğinde kurmuş bir deniz aşığı.
1954’te Sarıyer’in denize yaslanan semti Tarabya’da dünyaya gelen Ekşiyan, dört yaşında Adalar’a taşındı. O günden bu yana mavinin koynundan hiç ayrılmadı. Deniz, onun için sadece bir manzara değil; bir yaşam biçimi, bir yoldaş, bir tutku... Ve o tutkuyla 19 yaşında, henüz kimsenin kolay kolay ulaşamadığı yıllarda, su altına ilk kez tüple indi. O zamanlar dalış ekipmanı bulmak neredeyse imkânsızdı. Ama o yılmadı. Sirke şişesinden fener yaptı, elbisesiz sulara daldı, ikinci el malzemelerle derinlikleri keşfetti.
Yıllar geçtikçe denizin rengi değişti. Bir zamanlar bir akvaryum gibi yaşayan Marmara, kirlilik, aşırı avlanma ve teknolojik tahribatla giderek soldu. Ama Serco Ekşiyan, sadece bu solmayı izlemekle yetinmedi. Dalışlarında fark ettiği hayalet ağlar — yani deniz dibine terk edilen, canlıların ölüm tuzağına dönüşen ağlar — onu yeni bir yolculuğa çıkardı. Bu kez hedefi sadece keşif değil, temizlikti. Deniz dibine takılmış ağları tek tek çıkararak Marmara’nın nefes almasına yardım etmeye başladı.
Türkhaber muhabiri Ufuk Sarıgül’e şöyle anlatıyor bu süreci:
“Bütün taşların üzerine ağ takılmış. Bunların orada kalmaması için temizleyelim diye düşündüm. Önce filmini çekiyordum, sonra oturup izliyor, nereden ne kadar ağ çıkarabileceğimizi hesaplıyorduk. Bidonlarla dalıyor, havayla şişirip yukarı çekiyorduk. Zamanla sistemli bir ekip olduk.”
Bu meşakkatli çalışmada yalnız değildi. Adalar Belediye Başkanı Ercan Akpolat ve dalış arkadaşı Sutek Ekrem Başak ile birlikte 16 yıldır denizin altına daldılar. Riskli ve sabır isteyen bu çalışmayı sadece güven duydukları kişilerle yürüttüler. Çünkü deniz, hatayı affetmez.
Bugüne kadar 29 bin 700 metrekare hayalet ağı denizden çıkardılar. Üstelik bu ağlar sadece çöpe gitmedi. Temiz olanlar file çantalara dönüştürüldü. Bu çantaların geliri Deniz Yaşamını Koruma Derneği’ne aktarıldı. Kirli ama kullanılabilir durumdaki ağlar ise Erzincan’daki köylere gönderildi. Çilek, domates gibi ürünlerin üzerini örtmek için bu ağlar kullanılıyor şimdi. Marmara’dan 30-40 metre derinlikten çıkan lüfer ağları, artık 2 bin metre yükseklikte dağ köylerinde ürünleri koruyor. Geri dönüşüm değil, doğrudan geri kullanımın en sade ve etkileyici örneği...
Dünyanın her yerinde denizler terk edilmiş av malzemeleriyle boğuşurken, Serco Ekşiyan kendi kıyılarında fark yaratmaya devam ediyor. “Yılda 640 bin ton av aracı denizlere terk ediliyor. Biz sadece kendi bildiğimiz sularda çalışıyoruz. Ama bir fark yaratmaya çalışıyoruz,” diyor.
Ve tüm bu emeği tek bir duyguyla özetliyor:
“Deniz benim için bir aşk. Bu aşktan asla vazgeçemem. Onsuz bir hayat düşünemem.”
Serco Ekşiyan’ın hikâyesi, sadece bir adamın değil, bir denizin nefes alma mücadelesi. Ve o mücadelede her balık, her mercan, her dalga, onun sessiz kahramanlığını fısıldıyor.
Cuma
21.3 °
Cumartesi
16.9 °
Pazar
20.7 °