Enerji piyasası uzmanı Ali Arif Aktürk, Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı “2024 AB Enerji Sübvansiyonları Raporu”nu paylaşarak Türkiye’deki elektrik desteği modeline ilişkin eleştirilerini dile getirdi. Aktürk, Avrupa’da yapılan sübvansiyonların “fiyatın altında satış” şeklinde değil, doğrudan finansal destek, vergi indirimi ya da hane halkına gelir desteği yoluyla uygulandığını belirtti.
“Avrupa’da subvansiyon yapılıyor ama maliyetinin altında fiyatla satış şeklinde değil. Ya doğrudan finansal yardım, ya vergilerin azaltılması, ya da hane halkı gelirlerine ek ödemelerle yapılıyor. Fiyatla subvansiyon yaparsanız pazar dinamiklerini öldürürsünüz, toparlanması çok zor olur. Ayrıca Avrupa’da yapılan subvansiyonlar genel bütçeden yapılır, piyasa oyuncusu olan kamu şirketleri üzerinden değil,” ifadelerini kullandı.
Avrupa Komisyonu’nun 2024 tarihli raporu, 2021–2023 döneminde enerji sübvansiyonlarındaki eğilimleri inceleyerek, enerji krizi ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının etkilerini analiz ediyor.
Rapora göre:
Toplam enerji sübvansiyonları 2022’de zirve yaptı, 2023’te ise hafif bir düşüş gösterdi.
Hane halklarına yönelik doğrudan destekler ciddi biçimde arttı.
Yenilenebilir enerjiye verilen sübvansiyonlar, piyasa fiyatlarındaki yükseliş nedeniyle azaldı.
Fosil yakıt sübvansiyonlarının kademeli olarak kaldırılması ve şeffaflığın artırılması AB’nin öncelikleri arasında yer aldı.
Rapor ayrıca, enerji desteklerinin fiyat mekanizmasını bozmadan yapılması gerektiğini ve sübvansiyonların piyasa oyuncularına değil, tüketicilere yöneltilmesi gerektiğini vurguluyor.
Ali Arif Aktürk’e göre Türkiye’nin enerji desteği modeli, Avrupa’nın izlediği sübvansiyon politikasından temel bir farkla ayrışıyor:
“Fiyatı yapay biçimde düşük tutmak, piyasadaki rekabeti ve arz-talep dengesini bozar. Sonrasında bu sistemin toparlanması oldukça zor olur. Avrupa’da hane halkına yardım, genel bütçeden yapılan doğrudan desteklerle sağlanıyor. Bizde ise kamu şirketleri eliyle fiyat müdahalesi yapılıyor — bu hem sürdürülemez hem de piyasa dinamiklerini zedeliyor.”
Aktürk, sübvansiyonların hedef kitleye doğrudan, şeffaf ve bütçe içi yöntemlerle ulaştırılması gerektiğini vurgulayarak şu öneride bulundu:
“Her ülke dar gelirlisine, muhtaçlara yardım yapar. Bunun yolu piyasayı bozarak, TBMM’den geçen genel bütçenin dışında KİT’lerin görev zararı ile değil, genel bütçeden fon ayrılarak doğrudan yardımla yapılır. Mesela Aralık-Mart ayları için ayda 250 dolar karşılığı dar ve sabit gelirliye yardım yaparsın.”
Türkiye’de elektrikte devlet desteğiyle ilgili yeni düzenleme geçtiğimiz günlerde Resmî Gazete’de yayımlanmıştı. Karara göre, yıllık elektrik tüketimi 4 bin kWh’in üzerinde olan aboneler 1 Ocak 2026’dan itibaren devlet desteğinden yararlanamayacak.
Yeni limit, faturası yaklaşık 984 TL ve üzerinde olan aboneleri kapsıyor ve bu düzenlemeden hanelerin yaklaşık yüzde 6’sı etkilenecek. Hükümet, bu adımla “yüksek tüketim yapan hanelere sağlanan sübvansiyon yükünü azaltmayı” hedeflerken, uzmanlar kararın gelir bazlı değil, tüketim bazlı olması nedeniyle adalet tartışmalarını da beraberinde getirdi.