Türkiye’de 19 Mart 2025’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik operasyonun ardından finansal piyasalarda gözlenen sarsıntı, bankacılık sektörünün kredi risklerine de yansıdı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, hem TL hem de döviz cinsinden ticari kredilerde takipteki alacak bakiyesi 14 Mart–2 Mayıs arasında yüzde 15,3 oranında artarak 224,8 milyar TL’ye yükseldi.
Ekonomim'in haberine göre, söz konusu dönemde bireysel ihtiyaç kredisi ve kredi kartlarındaki takipteki alacak artışı ise görece sınırlı kaldı. Bireysel kredi kartlarında takipteki alacak yüzde 12,03 artarken, ihtiyaç kredilerindeki artış yüzde 10,8’de kaldı. Toplamda bireysel takipteki alacak bakiyesi 145,6 milyar TL’den 162,2 milyar TL’ye çıktı. Buna karşın ticari kredilerdeki artış, bu dönemde bireyselin önüne geçti.
BDDK verileri, 14 Mart haftasında 195,1 milyar TL olan ticari kredilere ilişkin takipteki alacak bakiyesinin sadece yedi hafta içinde 29,7 milyar TL artarak 224,8 milyar TL’ye ulaştığını gösterdi. Bu artışın 219,2 milyar TL’lik kısmı TL cinsi ticari kredilere ait olurken, yabancı para cinsinden ticari kredilerde takipteki alacak tutarı da dolar bazında yüzde 12,4 yükseldi.
Uzmanlara göre bu eğilim, yüksek faiz oranları ve sıkılaştırılmış makroihtiyati önlemlerle birlikte işletmelerin finansmana erişimde yaşadığı zorlukların doğal sonucu olarak değerlendiriliyor. Ticari kredilerdeki bozulmanın, yılın ikinci çeyreğinde de sürebileceği öngörülüyor.
Veriler, takipteki alacakların kredi türlerine göre dağılımında da kayda değer bir değişime işaret ediyor. 14 Mart haftasında toplam takipteki alacak bakiyesinin yüzde 57,09’unu oluşturan ticari krediler, 2 Mayıs itibarıyla bu oranı yüzde 57,93’e taşıdı. Aynı dönemde bireysel ihtiyaç kredilerinin payı yüzde 21,11’den yüzde 20,59’a, kredi kartlarının payı ise yüzde 21,51’den yüzde 21,21’e geriledi.
Finans sektörü kaynakları, bireysel kredilerdeki takip artışının bir süredir gündemde olduğunu ancak son dönemde ticari kredilerin daha hızlı bozulma eğilimi gösterdiğine dikkat çekiyor. Bu durumun hem piyasa belirsizlikleri hem de artan fonlama maliyetleriyle doğrudan ilişkili olduğu ifade ediliyor.