İbrahim Kahveci

Tarih: 22.04.2025 17:29

1+1 dairelerin sırrı

Facebook Twitter Linked-in

TÜİK’in “Yaşam Memnuniyeti” çalışmasına göre (2024) ülkemizin en büyük sorunları:

1-Hayat pahalılığı işsizlik ve yoksulluk %48,7

2-Eğitim %15,7

3-Adalet %8,2

Cumhurbaşkanı Erdoğan cumartesi günü KADEM 5. Olağan Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada 10 yıl sonra nüfusumuzun azalmaya başlayacağını belirterek “Bu, ülkemiz için savaştan çok daha önemli bir tehdittir” dedi.

Peki, Erdoğan’ın savaştan bile daha tehlikeli olarak nitelendirdiği bu soruna toplum neden ilgi görülmüyor?

Bu sorunun cevabı aslında çok basit: Toplumlar sorunlarla yüzleştiklerinde o sorunu algılıyor; öncesinde ise o sorunu söyleyenleri ya zindana atıyor ya da toplumdan dışlıyor. Tarih hep böyle gelmiştir ve böyle yaşanmıştır.

O nedenle aydınlar hep zulüm görmüş vasatlık ise hep kabul görmüştür.

YAPISAL SORUNLAR

Bugün Erdoğan’ı çok sert eleştiren biri olarak yazıyorum. Benim için hayat pahalılığı ve/veya yargı çok önemli sorun değildir. Bizler için geçim derdi ve/veya haksız zindana atılmak geçici bir kişisel sorundur. Yarın yeni bir yönetim gelir ve çok kısa sürede bu iki temel sorunu çözebilirler.

Asıl sorunlarımız yapısaldır ve çözümü çok büyük emek gerektirir. Benim Erdoğan ve AK Partiye karşı duruşumun ana nedeni bunlardır.

Maaşı yetmiyor diye oy tercihini değiştiren benim için çok önemli değildir. Asıl önemli olan şey ÜLKEMİN gelecek kuşaklarını düşünerek yapısal sorunlara çözüm istemektir.

Mesela eğitim sorunu ve onun dış yansıması olan teknoloji düzeyimizin durması yapısal bir sorundur. Türkiye’de 2007 yılından beri teknoloji düzeyi yerinde saymaktadır. Ve gelecek kuşaklar bu bilimsel duruştan çok daha fazla olumsuz etkilenecektir. (Kalıcı fakirlik)

Teknolojisi duran bir ülkeden bir de iyi eğitimliler göç edip gidiyorsa korkum kat be kat daha fazla artmaktadır.

Unutmayın, KAÇILAN ÜLKE her zaman zayıflar ve bir süre sonra ayakta duramaz. Türkiye maalesef kaçılan ülkedir ve Erdoğan ise onlar için “giderlerse gitsinler” diyecek kadar sorundan bihaberdir.

NÜFUS SORUNU

Türkiye’de 2014 sonrası yapısal yıkım adına adeta ne varsa yaşanıyor.

Mesela Ak Parti’nin ilk iki döneminde düzelen gelir dağılımı 2014 sonrası yeniden bozulmaya başlanıyor. 2014 sonrası mesela yolsuzluk endeksinde hızla artışa geçiyoruz.

2014 sonrası en büyük yıkımı nüfus sorununda yaşamaya başlıyoruz. 2014’de başlayan yıkım 2017 Başkanlık Sistemi ile adeta katmerleniyor.

2014 yılında ülke nüfusu 77 milyon 696 bin kişi iken doğan bebek sayısı 1 milyon 351 bin… Ve 2023: Ülke nüfusu 85 milyon 372 bin kişiye çıkıyor ama ülkemizde doğan bebek sayısı 958 bine geriliyor. (2024 rakamı henüz açıklanmadı ama muhtemelen 950 binin altına düşecektir)

Doğum çağındaki kadın başına doğum sayısı 2014 yılında 2,19 iken bu oran 2023 yılında 1,51’e gerilemiş oldu. Doğan bebek sayısı yüzde 29 azaldığından nüfus piramitimizde 0-9 yaş grubunda azalma çoktan başlamıştır.

Daha 5-6 yıl önce Avrupa’da doğum oranında bile birinci olan Türkiye şimdilerde AB ortalamasının bile altına düşmüş durumda.

Türkiye’de yaşlı nüfus hızla artarken çocuk nüfus hızla geriliyor.

Bakınız yaşlı nüfus sorunu halen bizde yüksek değil çünkü daha yeni yaşlanıyoruz. Burada iki ayrıntı çok çok önemli:

1-Bizler zenginleşmeden yaşlanıyoruz. Oysa yaşlı ülkelerin büyük kısmı zenginleşmenin ardından yaşlanmaya başladılar. Bu durumda bizler yaşlı ve fakir ülke olacağız.

2-Bizim nüfus dengemiz çok çok hızlı bozuluyor. Yani genç nüfus oranındaki düşüşle yaşlı nüfus oranındaki artış hızı çok fazla. Bu durumu sindirerek, hazmederek taşıyacak noktada değiliz. Yaşadığımız şeyi şöyle izah edebiliriz: 80 ve 90’lı yıllarda Türkiye’de yüksek enflasyon vardı ama oranlar yılda yıla 50-60’dan 70-80’e değişiyordu. Oysa Türkiye 2021-22 yıllarında birden ve çok sert şekilde yüzde 20’li enflasyondan yüzde 80-90’lı enflasyona ulaştı. Adeta şok etkisi yaşadık.

Gelelim nüfusun neden düşeceği sorununa…

Bu konuda geçmişte çok sayıda yazılar yazdım. Ülkede kriz dönemlerinde azalmaya başlayan doğum oranlarının krizlerden sonra arttığını defalarca verdim.

Türkiye 2014 sonrası BÜYÜK BUHRAN yaşamaya başladı.

Ülkemizde umutlar azalırken umutsuzluk hızla arttı. Yüzde 42’lerde seyreden 1 sonraki yıl iyi olacak diyenler yüzde 21’lere gerilerken, daha kötü olacak diyenler yüzde 9’lardan yüzde 26’lara yükseldi.

Gelir dağılımı bozuldu ve fakirlik hızla arttı.

Şimdi burada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın değindiği farklı konuya yine bakacağım.

Cumhurbaşkanı Erdoğan KADEM Kongresinde nüfus sorununa dikkat çekerken şu nedenleri öne çıkartıyor:

-1960’larda yanlış bir iş yaparak doğum kontrol sistemiyle Türk nüfusunu azalttılar.

-CHP’li belediyeler cinsiyetsizleştirme programına destek veriyor. LGBT yüzünden nüfus artmıyor.

-Neo-liberal kültür aile düzenini yok ediyor, aile kurmak ve çocuk sahibi olmak daha önce olmadığı kadar örselenmiş durumda. Bugün pek çok ailenin 25, 30 ve 35 yaşına gelmiş çocuklarını evlenip yuva kurmaya, çocuk sahibi olmaya ne yazık ki ikna edemediğini görüyoruz. İnşaat sektörünün 4+1 veya 3+1 değil, daha ziyade stüdyo tarzı 1+1 konutlar yapmaya yöneldi. Asıl tehlike burada, çünkü gençler tak başına yaşıyor ve 1+1 onlara yetiyor.”

Evet, Erdoğan’a göre Türkiye’nin nüfus sorunu bu nedenlerle oluşmuş.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ise nüfus sorununa şu nedenleri sebep görmüştü:

-1980 darbesi sonrası “en fazla 2 çocuk politikası” ile doğurganlığın azaltılması

-Ve refah artışı… Refah artışı doğurganlığı azalttı

Bu konuşmaları görünce insanın içi kararıyor. Çünkü sorun tespit edilemeyince çözüme de ulaşılamıyor.

Önce şu konuyu tekrar soralım: 2014 sonrasına kadar Avrupa’da ilk sırada olan doğum sayımız ve oranımız ne oldu da bu kadar kısa sürede Avrupa ortalamasının bile gerisine düştü?

2014 sonrası aşırı refah artışı mı yaşadık; yoksa tam tersine büyük bir BUHRAN içinde miyiz?

Bakınız 2014 sonrası yaşanan büyük çöküşte ana nedenlerden biri de ev sahipliği meselesidir. Aile kurmak ve çocuk sahibi olmak için geleceğe umutla bakmak ve iyi bir barınma imkanının sağlanmış olması gerekiyor.

2013 yılından 2024 yılına Türkiye’de “hane sayısı” 6 milyon 388 bin artarak 27 milyon 516 bine yükseldi. Yeni oluşan bu 6 milyon 388 bin hanenin tam 3 milyon 212 bini kiracı olarak yaşıyor.

Gençlerin geleceğe yönelik umutları çökmüş durumda ve en acı tarafı da gençlerin ev sahibi olmak ve yuva kurmak imkanları yok edilmiş durumda.

Sanırım Erdoğan şunu görmüyor: Kendi yakınlarındakiler lüks arabalarda pudra şekeri koklayacak duruma gelmiş olabilir ama ülke gençliği açlık sorunu ile kıvranıyor. İyi bir eğitim alsalar bile LİYAKAT sistemi olmadığından iyi bir işe giremeyebiliyorlar. İslam’ın “işi ehline verin” emri maalesef Hükümet Müslümanlığında yok.

Umut yok

Ev yok

Liyakat yok

Çocuk yok…

Buna rağmen işi yok LGBT yok CHP gibi akılalmaz yerlere taşımak başka bir yetenek sanırım. Sorumsuz bir yönetimin sorunu hep başkalarına atması tam da bu olsa gerek.

Gençler neden gelecek arayışında sanırım anlamışsınızdır. Onlar çapulcu değil; bu ülkenin gerçek sahipleridir. Haklarını ve geleceklerini arıyorlar.

Lütfen azıcık rakamlara bakınız ve öyle sözler söyleyiniz. Akıl ve bilim gidince geriye altı bomboş laflar kalıyor.

screenshot-at-apr-20-22-29-46.jpg

screenshot-at-apr-20-22-30-04.jpg

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3