15 Temmuz darbe teşebbüsünün üzerinden geçen 8 yıl bu çapta ve ehemmiyette bir olayın bile Türkiye’nin siyasi cenderesi içinde sıradan bir hadise olarak hafızalardaki yerini almaya yüz tuttuğunu görüyoruz. Tarihsel ve toplumsal hafıza denildiğinde elbette bir çeşitlilikten, bir fenomenden bahsetmiş de oluyoruz. O gece olayın niteliği hususunda çok az kişide bir farklılık algısı vardı. Herkes ne olup bittiğinin çok net farkındaymış gibi. Sanki gökten bir ayet inmiş ve bu ayete göre herkes safını belirlemek zorunda kalmıştı.
O tereddütsüzlük, o açıklık, o apaçıklık algısıdır ki bütün kitleleri nereye doğru gittiklerinden emin bir biçimde caddelere, sokaklara, meydanlara doldurmuş; tanklara, jetlere, silahlara karşı göğsünü siper etmeye sevk etmişti. Bir milletin tarihinde gerçekten çok nadir rastlanacak bir milli heyecan ve motivasyon ile darbe teşebbüsü şehitler verilerek engellenmiş oldu. Yine sadece Türkiye tarihinde değil, genel olarak dünya tarihinde ender rastlanabilecek bir biçimde bir halk, mevcut bir hükümeti darbecilere karşı savunmak üzere bu kadar sert ve etkili bir tepki ortaya koyuyordu.
Darbelerin rutininde halkı mevcut, yozlaşmış, işini bilmez...