Tekrardan başkanlık görevine seçilen ABD Başkanı Donald Trump’ın kendine özgü liderlik anlayışıyla küresel politikalarda farklı kırılganlıkları da beraberinde getireceği tahmin edilmektedir. Dünyayı ilgilendiren siyasi, ekonomik ve sosyal konularda açıklamalarda bulunan Başkan Trump, Atlantik İttifakı’nın üyesi Avrupa için de görüşler öne sürmektedir. Şu an gündemde olan bir husus var ki o da ABD’nin Avrupa’ya yaptığı savunma desteğini bırakabilme durumudur.
Avrupa Birliği’nin (AB) depolarındaki silahlar ve ekipmanlar üç yıldır destek amaçlı olarak Ukrayna’ya gönderildiğini biliyoruz. AB ülkelerinin envanterlerindeki silah sayısında azalma olmuştur. Böyle bir realitede ABD’nin savunma desteğini çekme riski haliyle Avrupa Birliği ülkelerini tedirgin etmektedir.
Yıllar içerisinde savunma sanayisinde kendini geliştirip bu alanda sayılı devletler arasına giren NATO’nun güçlü üyesi Türkiye, bir müttefik olarak Avrupa’ya güven vermektedir. AB içerisinde savunma iş birliğinin yanı sıra kıtayı etkileyecek Doğu Akdeniz, Suriye ve göç konularında da Türkiye ile etkin bir politika izlenebilir.
Bunlara ek olarak, Türkiye-AB arasında yaklaşık 216 milyar dolarlık ticaret hacminin olduğu gözden kaçırılmaması gerekir. Siyasi, ticari, kültürel ve sosyal ilişkilerin sağlam ve gelişme potansiyelinde bulunduğunu söyleyebiliriz.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçtiğimiz günlerde “AB Fikirdaş Ülkeler Toplantısı”nda AB’ye tam üyelik konusundaki talebini yineledi. Ülke olarak buna hazır olunduğu mesajını verdi. Bu açıklamaya Avrupa’dan gelen olumlu geri dönüşlerle Türkiye-AB ilişkileri tekrardan rayına girmeye başladı.
Tüm bu gelişmelerin neticesinde dün Polonya Başbakanı Donald Tusk Ankara’yı ziyaret etti. Başbakan Tusk geçmişte Avrupa Birliği Konseyi Başkanlığı yapmış biri olarak Avrupa Birliği’nde ağırlığı olan bir devlet adamıdır. Türkiye-AB ve Türkiye-Polonya ilişkilerinin daha iyi noktaya erişmesi açısından yapılmış yararlı bir ziyaret olarak yorumluyorum.
İkili görüşmenin sonunda Başbakan Tusk ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan AB ile ilgili olumlu mesajların gelmesi üyelik süreci için değerli bir gelişmedir. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik sürecinin artık gerçekçi ve elde tutulur bir süreç olmasını temenni ettiğini vurgulayan Başbakan Tusk, bu konuda Türkiye'yi her zaman desteklediklerinin altını çizmiştir. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, Türkiye olarak AB üyeliğinin stratejik hedeflerimizden biri olduğunu söylemiştir. Sözlerinin devamında AB’nin üyeliğimizle alakalı olarak stratejik ve vizyoner tutum benimsemesiyle ilgili görüşlerini de dile getirmiştir.
Türkiye, Avrupa topraklarında devam eden Ukrayna-Rusya Savaşı’na ilişkin barış görüşmesi, esir takası, tahıl krizinin çözümü gibi birçok konuda inisiyatif alarak diplomasinin etkin bir şekilde işletilmesini sağlamıştır. Hem Ukrayna hem de Rusya ile diyalog sahibi ender bir devlet olarak insanlık adına arabuluculuk çalışmaları yürütmüştür.
Avrupa Birliği; her anlamda yükselen güç Türkiye’nin potansiyelinin farkındadır. Türkiye ile neleri başarabileceğini, hangi sarmaldan çıkabileceğini artık çok iyi idrak etmektedir. Avrupa, devam eden savaşın en kısa zamanda barışla sonuçlandırılması, ekonomik açıdan durgunluktan çıkılması, iş gücünde yaşanan sorunların bertaraf edilmesi, istikrara erişilmesi için Türkiye’nin desteğine ihtiyacı vardır.
Türkiye’nin 1963 yılından beri devam eden Avrupa Birliği üyelik süreci önündeki engellerin aklıselim Avrupalı siyasetçiler tarafından kaldırılacağına yönelik iyimserliğimi koruyorum. Çünkü Avrupa Birliği’nin önünde yavaş yavaş iki seçenek belirmeye başlamaktadır. Ya Türkiye’siz Birlik zarar görecek ya da Türkiye’nin dinamizmi ile güçlenip yoluna devam edecek.