odatv'nin haberine göre ABD'nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack'ın geçtiğimiz günlerde NTV'ye verdiği röportajın bazı bölümlerinin yayınlanmadığı ortaya çıktı. Yayınlanmayan bölümlerde Barrack'ın Lozan Antlaşması'nı Sykes-Picot ile eş değer tutarak “Kürtlerle ilgili olan bir dizi başka aksiliğe yol açtı. Çünkü Batı herkese aynı toprakları üç farklı zamanda vadetmişti.” dediği görüldü.
Konuşmanın ilgili bölümü aynen şöyle:
BARRACK: Suriye politikası artık son 100 yılın politikası olmayacak. Çünkü hiçbir politika işe yaramadı.
KİLİSLİOĞLU: Bu yüzden Sykes–Picot’ya atıfta bulundunuz?
BARRACK: Osmanlı İmparatorluğu için işleyen bir sistem vardı ama aşiretler, dinler varken etrafına yapay sınırlar çizemezsiniz ama Sykes-Picot bunu yaptı. İşte bu da tabii ki bizi anlaşmayla ilgili yaşadığımız aksilikler ve tabii ki Sevr Antlaşması ve Lozan Antlaşması tabii Kürtlerle ilgili olan bir dizi başka aksiliğe yol açtı. Çünkü Batı herkese aynı toprakları üç farklı zamanda vadetmişti.
Barrack, Ukrayna'nın Rus hava filosuna dron saldırısı yapmasıyla ilgili de “Türkiye hem Rusya hem Ukrayna ile geleneksel ilişkilere sahip; örneğin tahıl konusunda arabuluculuk yaptı. Rusya büyük enerji ve ticaret kaynağı, Karadeniz’deki Montrö rejimi ve İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı var. Bu stratejik noktalar konuşmanın temelini oluşturuyor.” dedi!
Barrack, böyle deyip geçti ama Deniz Kilislioğlu, "Konunun Montrö rejimi ile ne ilgisi var? Bu stratejik noktalar, hangi konuşmanın temeli oldu? Sizin bu sözleriniz, İstanbul ve Çanakkale boğazlarının, Kanal İstanbul ile by-pass edileceği iddialarını da doğrulamış oluyor? Kanal İstanbul Projesi'nin asıl sahibi siz misiniz" diye sormadı...
***
Bir takipçim de Abdullah Gül'ün Dışişleri Bakanı iken ABD Dışişleri Bakanı Powell ile imzaladığı iki sayfalık, dokuz maddelik gizli anlaşmayı hatırlattı. O anlaşma metnini açıklayan haber, Aydınlık gazetesinde defalarca yayınlanmış ama tekzip edilmemişti.
Takipçim, konuya yer verdiğim "Vatan Haini Diyecekler" adlı kitabımdan anlaşmanın altıncı ve yedinci maddesine dikkat çekti.
Habere göre Abdullah Gül ile Powell arasındaki iki sayfalık, dokuz maddelik anlaşmanın altıncı ve yedinci maddesi şöyleydi:
6- PKK/KADEK elemanlarına geniş kapsamlı af ve PKK'nın yasallaştırılması: Abdullah Öcalan ve diğer dört lideri dışında bütün PKK/KADEK yönetici ve elemanlarına geniş kapsamlı af çıkarılacak. Etnik grupların yasal siyasete katılmaları önündeki bütün yasal kısıtlamalar ve engeller kaldırılacak. Af yasasıyla bağlantılı olarak PKK/KADEK'e yasal siyaset düzleminde yer alma olanağı sağlanacak, hapiste veya dağda bulunan yöneticilerin siyasal mücadeleye katılmaları için gerekli hukukî ve siyasal önlemler alınacak ve uygulanacak.
7-Güneydoğu belediyelerine özerklik ve federasyona geçiş: Kamu Reformu Yasası ve yeni Yerel Yönetim Yasaları hızla çıkartılarak, Türkiye'deki Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı şehir ve kasabaların belediyelerinin özerkleşmesi süreci kararlı olarak yürütülecek. Türkiye, dört yıl içinde uygulanacak bir planla, üniter devlet yapısını terk ederek, federasyona geçecek.
Şimdi PKK ile yapılan yeni anlaşma veya Abdullah Öcalan’ın “demokratik konfederalizm” projesi de benzer hükümler içeriyor...
***
Irak işgalini, demokratikleşme diye, PKK'nın Suriye kolu olan terör örgütünü "Suriye Demokratik Güçleri" diye tanıtan ABD'nin Türk Milleti'ni oyuna getirme projesi de "Terörsüz Türkiye” diye adlandırılmış; öyle anlaşılıyor. Zaten "Yeni Anayasa yapılsın" da ABD ve AB'nin devamlı yaptığı bir dayatmadır...
"Terörsüz Türkiye" sloganıyla gizlenen açılım projesinin ABD projesi olduğu başından beri belliydi.
PKK'nın Lozan ve 1924 Anayasası öncesine dönülmesi ve cumhuriyetin kuruluş yıllarında Kürtlere soykırım uygulandığına dair açıklaması bunun deliliydi ama ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack da Lozan'ın Kürtlerle ilgili bir dizi aksiliğe yol açtığını iddia ederek hatta Montrö’nün konuşulduğunu belirterek, gerçeği, hâlâ anlamak istemeyenlerin neredeyse kafasına vurmuş oldu.