Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, “Yeşil Vatan Kahramanları Görev Başında” programında konuştu ve “3 kritik noktanın altını çizmek istiyorum. Hava sıcaklığı çok yüksekse, nem düşükse, rüzgâr kuvvetliyse, bırakın ormanı, ormanın yakınında, açık alanda ateş yakmamanız hayati önemdedir. Böyle bir durumda ateş yakmak felâkete davettir. Bunun da adı gaflet değilse büyük bir ihanettir.” dedi.
Erdoğan’ın orman hassasiyetini yakından bilirim. Erdoğan, 1991 Genel seçimlerinde Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan’ın gazetecilerle yaptığı toplantıda, aralarında benim de bulunduğum, o dönemin genç köşe yazarlarıyla aynı masada oturmuş, günün moda sorusu olan, “ekonomi programınız için kaynağı nasıl bulacaksınız?” sorusuna, hiç tereddüt etmeden, “ormanlarımız var” diye cevap vermişti. Yani ormanları gelir kaynağı olarak görüyordu.
Nitekim hep ağaçlandırma seferberliğinden bahsetse de 23 yılık AKP döneminde, orman talanı yapıldı. Özellikle Karadeniz’de ormanları kestirenler, zengin oldu... Diğer taraftan orman alanları, devamlı yerleşime açıldı. Üstelik bu konuda da tek yetkili Cumhurbaşkanı...
***
Erdoğan’ın orman yangınları için dikkat çektiği üç kritik noktayı, siyasal alana taşıyacak olursak, mesela, “Büyük Orta Doğu Projesi çerçevesinde, Türkiye dahil 22 İslam ülkesinin haritası değiştirilmek istenirken, Türkiye 40 yıldır da yoğun terör saldırılarıyla karşı karşıya kalmışken, ulus devletler çözülerek etnik devletler kurulmaya çalışılırken, oyları azaldıkça açılım projesine başvurarak, Türkiye’nin içinde veya Irak, Suriye gibi komşularında yakılan etnik ateşlere benzinle gitmek felâkete davetiyedir.” diyebiliriz değil mi?
Mesela, Türk tarihindeki Malazgirt, Çanakkale gibi büyük zaferlere ortak çıkarmak, vatana ortak çıkarmak anlamına gelmez mi?
Bakınız, DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Ceylan Akça, 26 Aralık 2024 günü, TBMM’de kaçak elektrik kullanımıyla ilgili konuşurken “Bizim topraklarımızın üstüne baraj kurup sonra o barajlardan edindiğiniz elektriği bize fahiş fiyatlarla satmak sizin hakkınız değildir.” diyebilme cüretini bu politikalardan ve altında AKP ve CHP milletvekillerinin de imzası bulunan ikiz yasalardan alıyor!
İkiz yasaları DSP, ANAP ve MHP döneminde, Türkiye adına Volkan Vural imzalamıştı. Araya seçimler girmiş, daha sonra parlamentoya girebilen AKP ve CHP’nin oyları ile ikiz yasalar, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilmiş ve 17 Haziran 2003 tarihinde Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanıp Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişti.
İkiz yasalarla, halklara, etnik veya dini gruplara, “kendi kaderini tayin etme” ve dolayısıyla ekonomik kaynaklarını kullanma hakkı veriliyordu. Türkiye’nin çekinceleri ise yetersizdi.
***
Aslında, Anadolu yaylasında yakılmak istenen o büyük ateş konusunda Refah Partisi Genel Başkanı Necmettin Erbakan 2003 yılında uyarmış ve şöyle demişti.
“Türkiye gerçekten bir felakete götürülüyor mu, götürülmüyor mu bir bakalım... Dış mihraklar Arzı Mevudu alıp İsrail’e bağlamak için başladıkları planları şimdi Suriye’yi hedef alıp yutmak üzere devam ettirmektedir. Nitekim bu maksatla kısa bir süre önce ABD Temsilciler Meclisi, Suriye’ye cezalandırma yasasını kabul etmiştir. Oylamada 398 kişi kabul dört kişi ret oyu vermiştir. O dört temsilci, ‘Suriye hakkındaki iddialar uydurmadır’ demiştir. Irak’ın işgali için uydurulan bahaneler, Suriye için de uydurulmuştur. Asıl maksat Büyük İsrail’in kurulmasıdır. Diğer üyeler ise Suriye’nin derhal işgal edilmesini istemiştir. Bu adım Afganistan, Irak ve Suriye’den sonra Suudi Arabistan, Mısır ve Türkiye’yi hedef alan projenin bir adımıdır. Asıl hedef Türkiye’dir. Bu gerçekleri örtbas etmek isteyenlerin gafletlerinden, dalaletlerinden dolayı bölgede acı olaylar yaşanıyor...
Suriye bekliyor, hiçbir hareket yapmıyor... Bu, kum fırtınasının geçmesini beklerken, devenin altına saklanmak gibidir.
Türkiye’nin de parçalanması ve İsrail’e katılması için planlar harıl harıl sürdürülmektedir.”
***
Asıl hedef Türkiye ise, Devlet Bahçeli’nin bahsettiği “yeni bir milli kimlik” aramak veya Özgür Özel’in önerdiği “Kürtlerin, Türkmenlerin, Arapların, Dürzilerin anayasal zeminde temsil edildiği bir Suriye devleti”nin Türkiye’de de uygulanmak istenmesi, Türkiye’yi de çözer...
O halde, Türk Milleti’nin yapması gereken, yeniden Atatürk’ün yolunu takip etmektir...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/acik-alanda-ates-yakmak-veya-etnik-atesler-yakmak-921648h.htm