Ağzı olan veya elinde kalem tutan herkes, gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında AK Parti’yi savunan yazarları, yorumcuları taşa tutuyor…
Yazının başında konuya açıklık getirmekte yarar görüyorum.
İlk taş, bir gazetenin, televizyonda program da yapan bir yönetici-yazarından geldi. Medyada görevlerini ‘iktidarı her durumda savunmak’ olarak tanımlamış birileri varmış, savunma işini onların yapmasındansa partili siyasiler üstlenirlerse daha iyi olurmuş…
Onun bu çıkışına, televizyondan da tanıdığımız, yine aynı gazeteden bir başka yazar daha katıldı. O, biraz daha geniş açıdan, gazetecilik mesleğinin temel ilkelerini hatırlatarak konuya yaklaştı.
Hem de kapsamlı iki yazıyla…
Yazıları okuyan meslek erbabının yüzünün kızarmaması mümkün değil.
Nitekim, onların medya grubundan, başka ekranlar yanında her iki yazarın televizyon programlarına da katıldığı bilinen bir yazar-yorumcu, alındığını belli eden bir tavırla bir daha ekranlara çıkmayacağını açıkladı.
Niye yalnız o, doğrusu onun durumundaki başka ekran yüzlerinin neden ona katılmadıklarını anlayamadım.
Bu gelişmeler yaşanırken, ortamı rahatlatan bir haber bir başka ekran yüzünden geldi: İktidar bundan böyle kendini savunmayı yazar-yorumculara bırakmayacak, partili isimler daha çok ekranlara çıkacakmış…
Emir bu yolda gelmiş…
Tam, doğru mudur, yoksa bir yanlış anlaşılma mıdır diye düşünürken, partinin tanıtımından da sorumlu yetkilisinin her tarafa çekilebilecek yazılı açıklaması geldi.
Kimi, o açıklamadan talimatın doğrulandığı sonucunu çıkardı, kimi ise, mevcut durumun devamının söz konusu olacağı sonucunu…
Ben de, aynı açıklamayı okuyunca, artık partilerini savunurken bazı siyasilerle de karşılaşsak bile, gazete köşeleri ve ekranlarda görmeye alışılan yüzlerden de mahrum kalmayacağımız kanaatini edindim.
Tartışmayı ilgiyle izlerken, taşlara maruz bırakılanlara da acıdım.
Şu sebeple: Ülkemizde, gazetecilik mesleği, sadece bu günlerde değil, hayli zamandır, bu mesleğin kurallarına uygun işlediği pek çok ülkede olduğundan farklı icra ediliyor…
Görevini, ‘tuttuğu tarafı ölümüne savunmak’ olarak tanımlamış gazeteciler hep oldu bizde. Hatta belli dönemlerde ‘parti gazeteleri’ kavramına hak verdirecek naşir-i efkarlar bile vardı.
Darbeler oldu, darbelere gidilen yolu haberleri ve yazılarıyla hazırlayan, gerçekleştiğinde de derhal onu ölümüne savunan gazetecilerin sayısı hiç de az değildi.
Evet, son zamanlarda işin dozu biraz fazla kaçmış olabilir, ama yine de şu sıralarda üzerlerine taş yağdırılanlar, kendilerinin selefleri sayabilecekleri iri isimleri birbiri peşi sıra anabilirler…
Mesleğin ilkelerinin iktidar taraflısı bilinen bir gazetede hatırlatılmasını bu yönden yararlı sayıyorum.
Herhalde sağ-solda, kendilerine yakın bildikleri çevrelerde, haklarında ileri geri konuşulduğunu fark ederek bu çıkışı yapma ihtiyacı duymuş olabilirler…
İçlerinden bazısı, kendisinin iktidarı her halükarda savunduğu iddiasına itiraz edebilir. Öyleleri de var çünkü. Ancak üzerlerine değiyorsa atılan taşlar, sebebi, onların da görev tanımındaki bozukluktur.
İşleri güçleri, iktidara muhalif partileri ve iktidarın önemli şahsiyetlerine rakip çıkan veya çıkması beklenen kişileri her durumda kıyasıya eleştirmek olunca, taşlardan onlar da nasibini alıyorlar.
Yanlış anlaşılmasın diye yazının burasında da araya girmek isterim: Elbette, gazetede köşesi bulunan, ekranlara görüş açıklamak üzere davet edilen ‘gazeteci’ kimlikli kişilerin, siyaseten yakınlık duydukları veya tersine hoşlanmadıkları akımlar -hatta partiler- olacaktır; günümüzdeki tartışmalarda ve bu yazımda sözü edilen, onlarınki değil, ‘iyi günde de, kötü günde de savunma’ diye özetlenebilecek tavırdır.
Bıkkınlık veren, takıntılı bir tavır…
Verilebilecek güncel pek çok örnek var, ama kimseyi insan yüzüne bakamayacak hale sokmak istemem…
Politikacılar, özellikle iktidarda iseler, yanlış icraatlarla kendilerini savunamayacak duruma düşürmemeli, icraatlarının doğru, güzel, millet yararına olduğuna inanıyor iseler, toplum önüne kendileri çıkıp savunma işini üstlenmelidirler…
Konu AK Parti olduğu için şunu da özellikle belirtmek isterim: Kurulduğu dönemde, iktidara geldiğinde, hatta ilk 10-12 yılı boyunca, AK Parti’nin kendisini körü körüne savunan bir medyası yoktu ve dolayısıyla medya diye bir derdi de bulunmuyordu.
Şimdilerde iktidarın sayıca güçlü bir medyası ve bu sebeple de ciddi bir medya sorunu var.
Böyle giderse, bu güne kadar varlığından güç aldıklarını sandıkları medyalarından nasıl kurtulacaklarını düşünmeye başlayabilir AK Partililer…
AK Parti tabanı ‘AK Partili medya’ ile ilişkisini çoktan asgariye indirdi zaten…
‘Partili medya’ eleştirilerinin orada çıkmasının sebebi de bu…
https://www.karar.com/yazarlar/fehmi-koru/ak-parti-ve-medyasi-1606342

