Türkiye’nin nasıl yönetildiği bu sözlerden belli... Hataylı depremzede, Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum'a dert anlatıyor:
"Annemi babamı kaybettim. 50 milyon dolarlık malıma devlet el koydu. Sizin döneminizde rezerv alan ilan edildi. Arazime 404 dükkân yapıldı. Bana bir dükkân verilmedi. Ben AKP üyesiyim, bana bu yapılıyorsa vatandaşa neler yapılıyordur."
Tabii bu yakınmada “AKP üyesi olduğum halde” sözü de dikkat çekiyor! Her türlü yoruma açık bir ifade...
***
Tayyip Erdoğan ise ABD’de yaptığı açıklamada kendi döneminde Türkiye’nin geldiği ekonomik durumu rakamlarla özetledi:
"Türkiye'deki yabancı sermayeli şirket sahibi sayısı 6 binden 83 bine çıktı."
“Yabancı şirket, yabancı sermaye gelişi demektir” diyenler olabilir... Tam aksine Türkiye’de yabancı şirketler, Türkiye’nin sermayesini dışarıya taşımak için kuruluyor...
Aslına bu iki konuşma Türkiye’deki ekonomik krizin asıl sebebini gösteriyor. Türkiye’de Türklerin malına el konuluyor, servet ve servetten elde edilen kazançlar yurt dışına aktarılıyor.
Türkiye ekonomisinin hızla yabancı şirketlerin eline geçmeye başladığı yıllarda, yani 30 yıl kadar önce, “Bu durum bu hızla devam ederse, ordu, yabancı şirketlerin güvenliğini sağlar duruma düşmeyecek mi?” diye sormuştum.
Prof. Dr. Gülten Kazgan da 24 yıl önce “Uluslararası şirketlerin egemenliğine girmiş ve sadece yerli/yabancı sermayenin daha kârlı olmasına hizmet eden bir devletin, ulusal bütünlüğünü koruması mümkün değildir.” demişti.
***
Gazeteci Fatih Altaylı, “Sayıştay raporunda ilgimi çeken şeyler var; Yabancı kuruluşlara ve ülkelere 22.7 milyar lira hibede bulunulmuş. Bu, ciddi bir rakam... Buradaki iddialar da çok fena; Somali mesela... Hibeler veriliyor. O ülkeler AKP’ye yakın şirketlere orada iş veriyor. ‘Türkiye’de ihale kanununa takılan paraları bu yolla AKP’li şirketlere aktarıyorlar’ deniliyor.” diyor.
Gazeteci Yılmaz Özdil, Suriyeli çocuklara sağlanan imkânları anlatıyor:
“Suriyeli öğrencilerin kayıt yaptırdığı okullarda bilgisayarlar, sıralar, derslerde kullanılan araç gereçler yenileniyor. Ücretsiz kırtasiye, ücretsiz ulaşım, ücretsiz beslenme, ücretsiz ek ders imkânı veriliyor...”
Fatih Altaylı, Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’e soruyor:
“İşe alınan 30 bin temizlik görevlisi, Suriyeli öğrencilerinin okuduğu okullar için mi istihdam edildi? Türk öğrenciler pisliğin içinde yaşamak zorunda mı?”
Balıkesir milletvekili Turhan Çömez’in mesajı da aynı konuda:
“29 ilde; Suriyeli, Iraklı, Afgan, Filistinli, Somalili, Yemenli sığınmacıların çocuklarının okuduğu okullar artık tertemiz, bakımlı ve güvenli olacak. Yüce devletimiz bunun için ihaleye çıkıyor! Peki bu ülkenin evlatları, Türk çocukları? Onların aileleri kendi aralarında para toplayıp halletsin bu işi!”
***
Hani milliyetçilerin bir zamanlar sevdiği bir slogan vardı... “Her şey Türk tarafından Türk’e göre, Türk için” denilirdi. Türkiye’de artık iktidar, sanki Suriyeliler için çalışıyor... Bu arada Japon ev kadınları da yeniden Japonya bankalarından dolar olarak kredi çekip Türkiye'de tahvil almaya başladı. Japon ev kadınları, oturdukları yerde Türkiye'de para kazanıyor. Türkiye'de parayı para kazanıyor. Dolayısıyla ülkenin kanı emiliyor. Para bir ekonomik vücutta kan demektir. Bir insan kan kaybettikçe ne olursa, ekonomide de para çekildikçe o olur. Zaten yerli iş adamları da siyasi sisteme güvenmediği için yatırımlarının bir kısmını yurt dışına kaydırdı. AKP iktidarı ise emeklilerden keserek, kendine yakın şirketlerin vergi borçlarını affediyor...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/akp-uyesi-oldugum-halde-bana-bu-yapiliyorsa-843158h.htm