Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçiminin bitişiyle birçok platformda uluslararası ilişkilerde yeni denklemlerin neler olabileceğiyle alakalı görüşler dile getirilmeye başlandı. Seçimden önce adaylardan Donald Trump ve Kamala Harris’in Ortadoğu politikalarına yönelik bakış açılarında kesişimler vardı. Ukrayna’daki savaşa ilişkin ise farklı görüşler içerisinde olabileceklerine yönelik emareler söz konusuydu.
Cumhuriyetçi Parti yetkililerinin ve Donald Trump’ın Ukrayna’daki savaşın ABD ekonomisine olumsuz etkileri olduğuyla ilgili olumsuz düşünceleri bir sır değildir. Bu sebeple, yeniden seçilen ABD Başkanı Trump’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile nasıl bir diyalog geliştirecekleri, birlikte Ukrayna’daki savaşın bitimine yönelik nasıl bir irade ortaya koyacakları hâliyle merak edilmektedir.
Ukrayna Savaşı yakın zamanda üçüncü yılını doldurmuş olacak. Bu çatışmacı atmosferde hem Rusya hem de Ukrayna tarafında çok büyük maddi ve manevi kayıplar verildi. Başlangıçta Rusya’nın üstünlüğüyle başlayan savaş, ABD ve Avrupa devletlerinden gelen ekipman desteğiyle mücadele yer yer Ukrayna’nın üstünlüğüne evrildi.
Herson gibi Rus hâkimiyetine giren bazı yerleşim yerleri tekrar Ukrayna kontrolüne geçti. Bununla da yetinilmeyip Rusya’nın sınırları içerisinde bulunan Kursk Oblastı’na sınır ötesi operasyon düzenlendi. Ukrayna ordusunun müdafaa ve operasyon kabiliyetinin artmasında ABD’den sağlanan yardımların altın rolü vardır. Tabii ki Avrupa Birliği’nden sağlanan yardımların da yüksek önem derecesini unutmamak lazım.
ABD’den ve Avrupa Birliği ülkelerinden Ukrayna’ya yapılan yardımlar ve destekler ülkeyi ayağa kaldırırken, yardım yapan ülkelerin bütçelerinde baskı meydana getirmektedir. Enflasyonist süreçlerin ve ekonomik kırılganlıkların hemen hemen her ülkede hissedildiği bir süreçte, Ukrayna’ya yapılan yardımlar yerel halkların dikkatini çekmekte, hatta eleştirilerine bile maruz kalmaktadır.
Avrupa Birliği’nin Ukrayna yardımları ABD’den sonra ikinci sırada gelmektedir. AB içerisinde ise bu konuda Almanya lider konumdadır. Bir milyondan fazla Ukraynalı mülteciye kapısını açan ülke, yeni misafirleri için Statista’nın verilerine göre Mart 2022-Şubat 2024 tarihleri arasında 23,7 milyar Euro harcama yapmıştır.
Başbakan Olaf Scholz’ün Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Yeşil Parti (Die Grünen) ve liberal görüşlü Hür Demokratik Parti’den (FDP) oluşan koalisyon üç yıldır Almanya’yı yönetmektedir. Koalisyonda yer alan partilerin renklerinden dolayı hükûmet grubuna trafik lambası benzetmesi de yapılmaktadır. “SPD” kırmızı, “Yeşil Parti” yeşil ve “FDP” sarı renklere sahiptir.
ABD seçim sonuçlarının akabinde Almanya’dan gelen haber koalisyonun yara aldığı yönündeydi. Maliye Bakanlığı görevinde bulunan FDP Genel Başkanı Christian Lindner, emekli maaşları ile Ukrayna’ya yapılan yardımlar arasında ilişki kurarak hükûmet ortaklarını iki tercihten bir seçim yapmaya zorladı. Ukrayna’ya destek için gerekli 30 milyar Euro miktarındaki ek bütçeyi imzalamayan Lindner, erken seçim restini çekerek hükûmetten istifa etti. Bu istifayla SPD-Yeşil-FDP koalisyonu dağıldı.
Parlamentoda 15 Ocak 2025 tarihinde güven oylaması, sonrasında ise aynı yılın Mart ayında erken seçim yapılması planlanmaktadır. Muhalefet partileri ise ülkenin istikrarı için erken seçimin daha erkene çekilmesini öneriyor.
Almanya’da yaşam standartlarının ağırlaşması, sanayide enerji maliyetlerinden kaynaklı rekabet düşüşü, işsizlikte artış ve ülkenin refah seviyesinde kayıplar mevcut ekonomik sorunlardan bazılarıdır. Muhalif gruplar siyasette alan kazanmak için Ukrayna’daki savaş giderlerine yapılan desteklere eleştiride bulunarak, konuyu iç politika malzemesi yapmaktadırlar.
AB’nin önde gelen ülkelerinden Almanya’da başlayan Ukrayna yardımlarına karşıt kamplaşmaları böyle giderse Birliğin diğer üyelerinde de görebiliriz. ABD Başkanı Trump’ın yardımların azaltılması ya da kesilmesi doğrultusunda atacağı adımlar diğer ülkelerin de aynı tutuma girişmesine neden olabilir.
Ukrayna yardımlarının zaten destek veren ülkelerde muhalif partiler tarafından eleştirildiği bir süreçte ABD örneği muhaliflerin argümanlarını güçlendirebilir. Avrupa’da milliyetçilik akımının yükseldiği bu aşamada Ukrayna dış politikası iç siyasette yeni sonuçlar üretebilir. Mevcut hükûmetlerin bu konuda elini zayıflatabilir.
Yardımların ve desteklerin kesintiye uğramaması için Ukraynalı politikacılara ve devlet görevlilerine büyük görevler düşüyor. Başkan Trump’ın kuracağı yeni kabineye kendilerini çok iyi anlatmaları. Bu zamana kadar Avrupa-Atlantik bölgesinin güvenliği için ne tür fedakârlıklarda bulunduklarını ve gelecekte ne gibi fonksiyonları yerine getirebileceklerini ABD’li yetkililere etkin bir şekilde izah etmeleri Ukrayna’nın faydasına olacaktır.
Bu arada, dünya tarihinde hiçbir savaş sonsuza kadar sürmeyecektir. Süre olarak uzun ya da kısa fark etmez, her savaş yeri ve zamanı geldiğinde o savaşı başlatanlar tarafından bitirilmiştir. Ukrayna Savaşı da böyle olacaktır.