"Enerji getiriyoruz" diye yola çıkılan bir HES'in sağlayacağı yararın, o HES'lerle bitecek tarımdan, tarımla gelen yerel ekonominin darbe almasından, köylülerin hayatının alt üst olmasından daha mı önemli olduğu sorusu dünyanın en meşru sorularından biri olur. Ne kadar tartışılsa yeridir
"Bir şirket para kazanacak diye bu sistemi kurdurmayacağız."
"Suyumuz giderse arazilerimiz hiçbir işe yaramaz."
"Devletten tek kuruş katkı almadan, borçlanarak, kredi kullanarak, satarak buraya kilometrelerce boru çektik."
"Suyumuza toprağımıza sahip çıkacağız."
* * *
Ankara Çayı'nın geçtiği köylerden üçü; Sarıoba, Müslüm, Oğuzlar'da çiftçilik, muhtarlık yapan köylülere ait bu sözler.
Kararlı görünüyorlar. Binbir zahmet ve emekle sulama getirdikleri arazilerini tarım yapılamaz hale getirecek, işlerini, hayatlarını elinden alacağını söyledikleri yatırıma seslerini yükseltiyorlar.
* * *
Konu, Amerikalı şirket H2O International'ın Ankara çayı üzerinde 992 milyon TL'lik yatırımla kurmaya hazırlandığı hidroelektrik santrallar.
Senelerdir memleketin dört bir yanında, nerede kuruluyorsa orada yaşayanların direncine, itirazına, çoğu kez de köylünün güvenlik güçleri tarafından eziyet edilişine tanıklık ettiğimiz HES'ler, Ankara bozkırına da dayandı.
Toplantı yapılamadı
Ankara'da çiftçiler, H2O International'ın Ankara Çayı üzerinde kurmak istediği HES projesine ilişkin düzenlenen halkın katılımı toplantısı yaptırmadı
Şüphesiz bu HES'ler kendiliklerinden gelmiyor buralara. Onlara belirlenmiş yasal çerçeve içinde yol veren bakanlıklar, onların da ardında bir "irade" var. Ancak artık görülüyor ki bu "irade"ye karşılık, orada doğup büyümüş orada yaşayanların da bir iradesi var.
Nitekim geçen 23 Ağustos'ta, o Çevresel Etki Değerlendirme Raporu (ÇED) Halkın Katılımı için yapılacak olan toplantı, köylülerin itirazı üzerine yapılamadı.
Solfasol TV'den Aykut Alyanak ve Mehmet Onur Yılmaz'ın haberinden, H2O International Firması Temsilcileri ve Çevre İl Müdürlüğü yetkililerinin toplantı için gittikleri Sarıoba köyünü terk ettiklerini öğreniyoruz.
Ankara Barosu dava yolunda
Amerikalı şirket H2O International'ın, Ankara çayı üzerinde kurmayı planladığı HES'lerle ilgili haber geçtiğimiz haftalarda, özellikle enerji konusunda yayın yapan platformlarda yaygın olarak yer almıştı.
Şirketin Polatlı Ayaş Sincan ilçeleri sınırlarında gerçekleştireceği "Arşimet Burgu Hidroelektrik Santrali" projeleri için Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporu süreci başladı.
O gün yetkililerin dönmek zorunda kaldığı köyde, Ankara Barosu'ndan avukat Ali Kuş, ÇED raporunun olumlu çıkması halinde köylüler adına yargı yoluna başvuracaklarını açıkladı.
"Ektiğimizden kazancımız yok"
O toplantıda köylülerin verdiği bilgiler, Türkiye'de tarımın da enflasyonun da neden bu halde olduğunu bir kez daha anlatıyor. Eski muhtar Nida Özel'in şu sözlerine dikkat:
"Bizim akarsuyumuz yüzeysel akar. Bunlar bu sistemi kurduğu zaman arazilerimiz verim vermez. Devlet bize katkı sağlayacağına bizim topraklarımızı çalıştırmaz vaziyete getirecek. Zaten şu anda çiftçi olarak mağdur durumdayız. Ektiğimizden kazancımız yok. Şehirliyi bedava besliyoruz. Devletten bir kuruş katkı almadan kilometrelerce boru çektik. Bu burgulu sistemin geçtiği yerde bize su vermeyecekler."
Sarıoba köyünün mevcut muhtarı İsa Gökçe, kendi çabalarıyla kurdukları sulama sistemini kastederek, "Bunlar milli servet kardeşim. Bu saatten sonra nereye gideceğiz biz?" diyor.
Oğuzlar köyü eski muhtarı Ferruh Koçgencer, kurulacak HES'lerin ekonomiye yarardan çok nasıl zarar vereceğini şu basit denklemle paylaşıyor:
"Burası akarsu. Bir sürü insan buradan faydalanıyor. Buğday ekiyoruz; pancar, mısır, kanola, yulaf ekiyoruz. Bunlardan kamyoncu, işçi, esnaf faydalanıyor. Burayı bitirirlerse insanlar nereye gidecek? Ya eşkıya olacak… Sonra da terörist diyorlar."
Tüm Köy Sen'den çiftçi Lokman Işık, bakın ne diyor:
"Ülke genelinde HES'leri inceledik. HES giden yerde su bitiyor, yaşam bitiyor, suya erişmeniz zorlaşıyor bununla ilgili çok örnek var. Melen'i ıslah ediyoruz dediler. Çevresinde yaşayan insanlar Melen'e elini sokamaz oldu."
"Enerji getiriyoruz" diye yola çıkılan bir HES'in sağlayacağı yararın, o HES'lerle bitecek tarımdan, tarımla gelen yerel ekonominin darbe almasından, köylülerin hayatının alt üst olmasından daha mı önemli olduğu sorusu dünyanın en meşru sorularından biri olur. Ne kadar tartışılsa yeridir.
Ankara'dan dikte edilen; insanların günlük hayatına doğrudan müdahale eden niteliğiyle, vatandaşın yaşama umudunu karartan kararların faturası, sanılandan çok daha ağır oluyor. Ankara'nın çayındaki köylüler, çiftçiler bu dikte kararları alanların hesapladığından daha uyanık görünüyor.
https://t24.com.tr/yazarlar/cigdem-toker/ankara-nin-cayina-bak,46236