Ahmet DURKAYA

Sosyal medya ile imtihanımız!

Sosyal medya ile imtihanımız!


Ahmet DURKAYA


Sosyal medya ile imtihanımız!

Sosyal medya ile imtihanımız!


Teknoloji ve iletişimin hızla gelişip değiştiği çağımızda, elimizdeki telefon, tablet, gözümüzü alamadığımız televizyon ve masamızdaki bilgisayarlar! Trendi, reytingi, tıklanma oranları bir hayli yüksek cihazlar bunlar. Attığımız her tweet, facebook ve instagramda yaptığımız her paylaşım ve sosyal medyadaki yorumlarımız…

Evet, ‘sosyal’ adı altında bizleri a-sosyalleştiren ‘Sosyal Medya’dan bahsediyorum. Hani farkında olmadan hayatımızın en önemli aktivitesi haline getirdiğimiz sosyal medyadan. Attığımız her adımı, yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz ve aldığımız her şeyi paylaştığımız, böylelikle beğenilme arzumuzu tatmin etmeye çalıştığımız sosyal medyadan.

Her birimiz bu sanal iletişim araçlarını acımasızca eleştiriyoruz. Ama ne hikmetse bunları kullanmaktan geri kalmıyor ve eleştirdiğimiz durumlara da düşmekten kurtulamıyoruz. Çoğu zaman sosyal paylaşım sitelerinde, bir başımıza gezinirken, varlığımızın temel gayesi olan kulluk imtihanında olduğumuzu unutuyor, onlardan sorumlu tutulacağımızın hesabını yapmıyoruz. Tartışmalı, ihtilaflı konularda bile yüksek perdeden atıp tutuyor, doğruluğunu ve kaynağını araştırmadan şahsi fikirlerimizi, ‘ağ’ımızda bulunanlara empoze etmeye çalışıyoruz. Sonuçta nelere sebebiyet verdiğimizi bilmeden, belki de yükü üzerimizden atmanın hafifliğiyle ‘ben filana bu cevabı verdim’, ‘falancanın paylaşımına şu eleştiride bulundum’ deyip kendimizi oyalama yoluna gidiyoruz. Ancak bunların kimi zaman fitneye sebebiyet verebileceğini; kimi zaman da şer güçlerin değirmenine su taşımaya neden olabileceğini kestiremiyoruz.

Eğer biraz takipçi kasmışsak, yaptığımız paylaşımlar beğenilmişse ve kısmen de fenomen olmuşsak havamızdan geçilmiyor. Dünyanın sadece bizim etrafımızda döndüğünü düşünmeye başlıyoruz. Bu tatminsiz, çılgın hislerimizi kontrol altına almayı başaramazsak, bu durum bizlerde ve sonraki nesillerde derin yaralar açacak gibi duruyor. Önceleri ‘asla!’ dediğimiz pek çok prensibi, maalesef sosyal medyayla ayaklarımızın altına almış durumdayız. Yoksa zindanlardaki esirler gibi bizler de sosyal medyanın esiri mi olduk?

Sosyal medya çoğunlukla insanın iki yüzlü davranma hissini de kamçılıyor. Kendi gerçekliğini kaç kişi paylaşıyor sosyal medyada? Ayrıca paylaşılmalı mı? Biri çıkıp özel hayatımızı herkese ifşa etse bunu ciddi bir hak ihlali olarak değerlendirirken sosyal medyada kendi elimizle özel hayatımızı herkesin önüne serdiğimizin belki de farkında bile olmuyoruz. Dahası ona buna özenmekten kendimiz gibi olmayı unutabiliyoruz.

Bizler sosyal medyayı, kulluk bilincimizi hatırımızdan çıkarmadan ve Rabb’imizin belirlemiş olduğu sınırların hesabını yaparak bilinçli bir şekilde kullanmak durumundayız. Sosyal medyayı bu çerçevede nasıl kullanacağımızı özellikle çocuklarımıza ve gençlerimize öğretmeliyiz. İnsanlara ‘beğen’imizi değil sevgi ve yakınlığımızı sunmalıyız. Sosyal medya üzerinden gereksiz tartışma yapmak yerine, bir masa etrafında toplanıp eskiden olduğu gibi konuşarak ihtilaflı yanlarımızı anlatma yolunu seçmeliyiz. İmtihanı kazanmak istiyorsak kulluk çizgimizden ve inanç disiplinimizden hiç sapmamak durumundayız.

Yeni bir yazıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.