Ahmet DURKAYA


Düğün konseptimiz ve biz

Düğün konseptimiz ve biz


Yaz aylarıyla birlikte düğün dernek işlerindeki hareketlilik artmaya başladı. Son zamanlarda gittiğim davet ve organizasyonlarda çoğunlukla karşılaştığım manzaranın beni üzdüğünü ifade etmek isterim. Bu aylar, evlendirdiğimiz yavrularımız için mutsuzluk aylarının başlangıcı olmamalı!

Nikahı, düğün merasimiyle ilan etmek bizim kadim geleneğimiz. Bu günde sevincimizi ve mutluluğumuzu paylaşacak herkesi yanımızda görmek isteriz. Çünkü, ‘mutluluklar paylaşıldıkça çoğalır’.

Geleneğimizde evlilik yaşına gelmiş ve o olgunluğa ulaşmış olan gençlerin, vakit geçirmeden, kariyerini tamamlamasını beklemeden, bir an önce evlenmesi teşvik edilirdi. Bunun için maddi imkanlarının dört dörtlük olmasına bakılmazdı. Ya geleneksel aile yapısı içerisinde şekillendirilir ya da var olan kanaatkârlık dolayısıyla ev ihtiyaçlarının zamanla tamamlanacağı düşüncesiyle yola çıkılırdı. İsrafa kaçılmaz, daha çok imkanlar ölçüsünde hareket etme gerekliliği duyulurdu. Düğün programları ise, yerel ve kültürel geleneklere uygun olarak yapılırdı. Özünde nikah, mehir ve düğün yemeği bulunurdu.

Bugün modern diye adlandırdığımız zamanda, düğün süreci, bir sünnetin ifası olmaktan çıkmış, gösteriş tutkusuyla beslenen ekonomik bir sektör haline gelmiştir. Kına gecesi ve düğün için ayrı davetiyeler, kına gecesi için düğün organizasyonunu andırır hazırlıklar, her biri yine ayrı bir organizasyon gerektiren kız isteme, söz, nişan ve çeyiz görme merasimleri, fotoğraf ve video çekimleri ve nihayet bu sürecin sonunda, hayatta bir kere olacak anlayışıyla hiçbir harcamadan kaçınılmadan yapılan düğün organizasyonları. Kapitalizmin her detayını büyük bir özenle şekillendirdiği, bu yerine getirilmediği takdirde insanların eksiklik duyacakları ve kendilerini kötü hissedecekleri süreç sonunda, düğün sahipleri altından zor kalkabilecekleri tam bir israf batağına saplanmış oluyorlar. Buna bir de gençlerin, sosyal medyada göstererek arz-ı endam etmekten ayrı bir keyif aldıkları marka takıntıları eklenince gerisini siz düşünün.

Düğünlerimizde her yönüyle bizi yansıtacak bir konseptin olduğunu söylemek zor gibi. Ya sadece ilahi, mevlit ve bitmek bilmeyen vaazlarla cenaze merasimlerini andırıyor ya da dansları, kıyafetleri ve düğün pastalarıyla Batıdakilerin çok kötü bir kopyası gibi. Hem medyanın hem de sektörün yönlendirmesiyle bu durum maalesef daha da kalıcı hale geliyor.

Bu durumdan kurtulmak gerek. Benim büyüklerimden aldığım tavsiye, borçla batakla yuvanın kurulmayacağı yönünde. Ebeveynler ya kendilerini ya da çocuklarını uzun süre ödemek zorunda kalacakları borç yığınına maruz bırakmamalı, gençler de bu konuda daha ölçülü ve gösterişten uzak taleplerde bulunmasını bilmeli.

İnananlar olarak bizlere yakışan düğün ve sünnet merasimlerinde İslam’ın çizdiği meşruiyet dairesinde hareket etmek, eğlenirken ölçülü, dengeli ve İslam’ın ilkelerinden ödün vermemektir. Böyle olursa, hem evlilik kolaylaştırılmış hem de ailelerin huzurunun daim kalması sağlanmış olur. Çünkü en bereketli nikah, Allah’ın razı olacağı, külfeti az olandır.

Yeni bir yazıda birlikte olmak dileğiyle Allah’a emanet olunuz.