Ahmet DURKAYA


TV DİZİLERİ!

TV DİZİLERİ!


Ülkemizde hemen hemen tüm televizyon kanallarında, her gün onlarca, yüzlerce dizi yayınlanıyor.

Bu diziler birçok açık oturum, yarışma ve eğlence programında olduğu gibi yine yabancı kanallardan mülhem.

Adına taklitçilik mi? Kopyala yapıştır mı? Kolaya kaçmak mı? Ucuz maliyet mi? Algı operasyonu mu? Egemen kültürü kendi kültürel dokularımızın üstüne çıkarmak mı? Ne derseniz deyin! Bu bir realite.

Artık neredeyse herkesin en az bir dizisi var. Kiminin tarih içerikli, kiminin pembe dizisi. Dizi günü geldiğinde, senaristlerin yönlendirmelerinin akışına kapılıp gidiyor insanlar. Gündelik hayatını ona göre programlıyor. Dizilerinin olduğu gün, misafirliğe gitmiyor ya da misafir kabul etmiyor. Evine bile o minvalde çeki düzen veriyor.

Televizyon dizileri o kadar çok hayatın içine girmiş ki, yayın dönemlerinde doğan çocuklara dizilerdeki karakter isimleri veriliyor. Dizilerle aynı zamanda, karakterlerin kılık kıyafetleri, kullandıkları takılar ve yaşam tarzı yönüyle de inanılmaz bir moda akımı oluşturuluyor. Yalnız bu kadar mı? Değil elbette. Şiddetin en âlâsını, ahlaksızlığın ve sapkınlığın en incesini, en detaylı cinayet planlarını, hırsızlığın en cazibini diziler öğretiyor.

Surda kocaman bir gedik açılıyor anlayacağınız.

Dizilerin bu kadar çoğalması ve sürelerinin bu kadar uzun tutulması herhalde tesadüf olmasa gerek. Yıllar boyu devam eden diziler var. Aman Allah’ım, ne kadar çabuk teslim alınabiliyoruz? Ne kadar çabuk yönlendirilebiliyoruz? Ne kadar çabuk etki altına girebiliyoruz? Rüzgâr önündeki yaprak gibi ne kadar çabuk savrulabiliyoruz? Kendimize ait bir ağırlığımız yok gibi. Kendimize ait bir tarzımız, kendimize ait bir programımız yok gibi. İstilaya açık durumdayız.

Büyük ve ciddi badireler yaşamış olan ülkelerde, halk futbol ve televizyon dizileriyle meşgul edilirken, modern dünyanın efendileri tarafından, ülkelerinin ve kendi geleceklerinin nasıl harap edildiğine şahit olduğunu biliyoruz.

Dizilerin sayıca artması ve ilgi çekebilecek dizilerin ha bire yayına sokulması, aslında bizi rahatsız etmeli. Bunu bir arz talep meselesi olarak lanse etmeye çalışmak, yukarıda ortaya koyduğumuz gerçeği perdeleme gayretinden başka bir şey değildir.

Kısacası dizilerimiz varsa endişe edecek bir şeylerimiz de var demektir.

Kendi gündemlerimize dönmemiz, kendimizi ve sorumluluğunu taşıdığımız aile fertlerimizi, kültürel değerlerimizden beslenerek yetiştirmemiz gerekiyor.

Bu yayınları izler, onların ağına takılırsak vay halimize… Uyanık kalıp gerekli mücadeleyi vermek durumundayız.

Yeni bir yazıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.