Ahmet DURKAYA


MEDYA VE AHLAK

MEDYA VE AHLAK


Medya, neredeyse toplumun tamamını etkileyebilen önemli ve güçlü bir kurum. Hepimiz yediden yetmişe az veya çok bundan etkileniyoruz.

Yazılı, görsel ve işitsel medya, sahip olduğu güçlü imkanları kullanarak, toplumu istediği gibi yönlendirebiliyor. Bir olayı, toplumun nasıl algılamasını istiyorsa, öyle sunabiliyor. Israrcı ve sürekli yayınlarla istediğini yüceltip, istediğini yerin dibine batırabiliyor. Bu husus, sadece ülkemizdekilerin değil aynı zamanda uluslararası medyanın da en tipik özelliklerinden biri. Yani hem siyasal, hem ekonomik hem de sosyo kültürel alanda medyada söz sahibi olanlar kendi menfaatlerinin gereğini yapmaktan kaçınmıyorlar. Üstelik kendi menfaatlerini, bütün toplumun menfaatlerinin üstünde tutuyorlar. İşte asıl sorun da burada başlıyor.

Menfaat kaynaklı hareketler, genelde ahlaki ilkelerle bağdaşmaz. Hedefe ulaşmak için her yolu mubah gören bir zihniyetin ahlaki normlarından bahsedilemez. Bizim kültür dünyamızda, peygamberler, muhbir-i sadık olarak da isimlendirilir. Yani doğru haber getiren. Haber, doğrulukla değer kazanır. Sıdk yani doğruluk, ‘haberci/muhbir’in en önemli özelliklerinden biridir. Dolayısıyla haber ile işi olan herkesin, mutlaka ‘doğru’ olması gerekir. Yalan, tüm doğruları, ateşin her şeyi yakıp kül etmesi gibi yok eder.

Aynı şekilde iftira, haksızlık, kötü hasletlerin reklamını yapmak ve daha bir çok şey medyanın toplumu olumsuz yönlendirmesi noktasında söylenebilir.

Bu husus ile ilgili olarak Allah bizleri ikaz ediyor: ‘ Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.’ (Hucûrat, 6)

Bu ayetten şunları çıkarmak mümkün:
Bir: Sözümüz doğru olmalı.
İki: Haber kaynaklarımız bizi ilgilendirir. Kontrol etmeliyiz.
Üç: Söylediğimiz her şeyin toplumsal karşılığını düşünmeli ve topluma zarar verecek şeyler söylemekten kaçınmalıyız.
Dört: Yalancı ve bozguncuların haberlerine itibar etmemeli ve bunları yaymaktan ısrarla kaçınmalıyız.
Beş: Bir kez, yalan söyleyen bir kimseyi ya da medya organını zihnimizde mimlemeliyiz.
Medyanın güçlü etkisine maruz kalmış ve çoğu zaman haber kaynaklarını sorgulama imkanına bile sahip olamayan bireyler olarak, işimizin kolay olduğunu söylemek çok zor. Kendimizi ve çevremizi bundan koruyabilmek ve zihinlerimizin manipülasyonlardan daha az etkilenmesi için, tüm dikkatimizi, bireysel hayatımızı ve maneviyatımızı zenginleştirmeye yönlendirmeliyiz.
Ne istediğini bilen bilinçli bir ‘müşteri’ gibi, doğru tutumları yaygınlaştırarak, medya mensuplarının da bize sundukları haberler noktasında kendilerine çeki düzen vermeleri gerektiği mesajını onlara verebilmeliyiz.
Özetle iyi bir kul olmaya çalışmalıyız. Yapılması gereken önemli işlerimiz çok ama hayatımız kısa.
Yeni bir yazıda buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olunuz.