Filiz Has


Sorgulamaya Buradan Başlamalı

Sorgulamaya Buradan Başlamalı


Dünyanın geldiği son noktada, insanlığın ihtiyacı olan en önemli değerin hoşgörü olduğunu bir kez daha anladık mı?

Trafikte her gün karşılaştığımız insanlar sabrımızı zorlarken göstermekte zorlandığımız davranışın adıdır hoşgörü…  Alışveriş yaparken kasada önünüzde bekleyen kişinin elinizdeki 1 parça ürünü görüp “önce siz geçin” demesidir hoşgörü… Sizin gibi düşünmeyen insanların düşüncelerinin de bir değerinin olduğunu kabullenmektir aynı zamanda… Uygulaması zor ama bir o kadar da hayatı daha konforlu hale getiren bu davranışı, hayatımızın bir parçası haline getirip getiremediğimizi sorgulamaktan başlamalıyız her şeye; gerçek birer insan olabilmek için.

Siyaset üstü bir düşünce yapısına sahipseniz, başka insanların siyasi görüşleri veya savundukları olası yanlışlar da size o kadar uzak oluyor. Çünkü böyle bir düşünce yapısıyla siz, düşünmeye siyasetin “kirli” penceresinden değil, vicdanınızın penceresinden bakıyorsunuz demektir. Böyle bir durumda sizi aşağı çekmeye çalışan hiç kimsenin başarılı olması söz konusu değildir. Çünkü vicdanının, işlevlerini hakkıyla yerine getirdiği biri, başka türlü etrafındaki yaşamı anlayamaz. Hoşgörü giysisini kuşanmadan günün getirdiklerini karşılayamaz. Bu şekilde düşünebilmenin özünde yatan gücün de hoşgörüden geldiğini bilirsek bunun ne denli büyük bir nimet olduğunun da farkına varabiliriz. Hoşgörü, asla ve asla yapılan haksızlıklara boyun eğmek ya da zulmü kabullenmek değildir. Hoşgörü, tam tersine tüm bu haksızlıkları görmek, farkına varmak ve pasif bir direnişle karşı koymak demektir.

Bir de çıkarlar var. Hoşgörülü olmanın önünde duran kirli bir duvar… Çıkarlar söz konusu olduğunda tüm iyi niyetini, hoşgörüyü ve pozitif düşünme biçimini sıyrılıp kenara bırakan insanlar var. Burada da iyilik kisvesi altında varlığını sürdüren bir ikiyüzlülük devreye giriyor. Çıkarları söz konusu olduğunda başkalarının haklarına saygı göstermeyi bırakan biri, gerçek bir empatik olduğundan da bahsetmemeli… Ya da sadece çıkarları öyle gerektiriyor diye başkalarının istemediği şeyleri onlara dayatmak da insanlığın gerekliliklerine yakışmayan bir davranış biçimi… Kendini ve ne derece insan olduğunu sorgulamaya, işte tam da bu noktada başlamalı insan…

Ülkemizin yoğun gündeminde, ekonomiden, eğitime, siyasetten, dış politikaya kadar birçok konuda gerginlik olmasının da nedeninde bu yatıyor. Kişilerin kaba ve hoşgörüsüz dil kullanımı, durumlara ve insanların mevcut zorluklar içindeki hallerine uygun olmayan söylemler, toplum üzerinde sadece kırıcı ve yıkıcı bir etki yaratıyor. Kendimizden başlayarak çevremize yayacağımız hoşgörüyle, dünyayı değiştirmeye başlayabiliriz. Bu söylem, bir çeşit hikâye anlatımı değil; zira insan kendini sorgulamayı bıraktığından bu yana dünya kirli bir yere dönüşmeye başladı. Kimlere ve hangi durumlara bencilce yaklaştığımızın alt alta bir listesini yaparsak iklimsel değişimlere neden olan yıkıcı davranışların kaynağında bile bu olumlu düşünce kalıbının olmayışını buluruz. Başka hayvanların, bitkilerin ve tüm canlıların yaşama hakkına da hoşgörülü olmak gerektiğini, doğanın kalbine batırdığımız kötülüklerin sonu gelmeden rahat edemeyeceğimizi öğrenmemiz de artık kaçınılmaz bir gerçek.

Dünya, kolektif bir yer ve tek başına hiçbirimizin burada mutlu olma şansı yok. Bunu öğrenmeden, kimsenin bu gezegende huzur bulamayacağına eminim. Daha güzel günlerin hayalini kurabilmek için, önce hak etmemiz ve bunun için de başkalarına saygı göstermeyi öğrenmemiz gerekiyor.

 

Filiz HAS

Instagram: @me.filizhas