Sokağın hayvanı olmak da zor bu ülkede!
Nat Geo gibi yabancı doğa belgeselleri kanallarında, sokaklardan toplandıktan sonra rehabilitasyon merkezine götürülüp, bitinden piresine oradan da psikolojisine kadar rehabilite edilen sokak hayvanlarını görürsünüz. Hatta sokaklardan toplanan hayvanlar, asosyal yapılarını dahi üstün bir psikolojik rehabilitasyon programı eşliğinde üzerlerinden atarak kendilerine uygun yeni aileler, ebeveynler bile edinirler. Tabii ki bu durum da diğer birçok konuda olduğu gibi ülkemizde farklı işliyor. Bizde sokakta hayvan olmak da bu ülkenin vergiye tabi vatandaşı olmak kadar zor.
Hani şu geçtiğimiz günlerde Gaziantep’te olan köpek saldırısı vakasının ardından ortaya çıkan bir Beyaz Türkler çıkışı vardı. Sonrasında başlayan sokaktan köpekleri toplama operasyonuyla birlikte, bu ülkede sokak hayvanlarının da bir gecede öteki ilan edilebildiğini de görmüş olduk. Demek ki neymiş? Köpek de olsan bu memlekette haddini bileceksin bir yerde!
Benim mevzu bahis etmek istediğim konu, ne bu Beyaz Türkler meselesi ne de sokaklardan hayvanların hunharca toplanıp bir yere tıkılması vahşeti. Onların her biri ayrı başlıklar zaten ve birçok aklıselim insan da konu hakkında çeşitli fikirlerini kaleme aldılar. Benim asıl söylemek istediğim, ülkede hayvan hakları konusu gündemdeki yerini hep taze tutarken ve bu ülkenin hayvan severleri sokaklardaki hayvanların haklarının korunması için çırpınırken ortaya bu olaydan sonra çıkan, içindeki vahşeti ayyuka çıkarmak için arkalarında ekstra güç bulan hayvan düşmanı kesim. Daha sokak hayvanlarına karşı işlenen cezalar “mala zarar” hükmünden yeni çıkmışken ardından gelen bu açıklamayla beraber, sokaklardan gelen haberler iç karartıyor.
Kimler mi bunlar?
Daha yeni; gazetelerde görebilirsiniz bir sokak hayvanının gözünü dağladılar. Hayvanları arabaların arkasına bağlayarak metrelerce yerde sürükleyerek cezalandıranlar, kedileri köpekleri boyunlarından bağlayarak yüksek bir yerden sallandıranlar, bacaklarını kesenler… Daha sayabilirim. İşte bu gruba giren ne insan ne başka mahlûkata benzetemediğim merhametsiz yaratıklardan bahsediyorum. Olay sonrası bu ülkenin Cumhurbaşkanı çıkıp da “köpeklerinize sahip çıkın yoksa fena olur” dedi diye bahsi geçen bu kesimdekiler, bu mesajı sadece Pitbul köpek sahiplerine karşı bir uyarı olarak almadılar elbette… Bu söylemi, hayvanlara eziyet etmek için devleti arkasına aldığını varsayarak zaten içindeki bu vahşice duyguyu dışa vurmak için de bir güç olarak algılayan cahil bir güruh var.
Sokaktaki hayvanları, tıpkı az önce bahsettiğim gibi sokaklardan kurtarıp! Gerçek bir hayvan rehabilitasyon merkezinde bebek hassasiyeti ve özeniyle bakıp besleyecekseniz, buyurun hep birlikte buna el verelim. Ama yok adeta toplama kampı mantığıyla hayvanların açlıktan birbirini yediği ilkel barınaklarda acılı bir ölüme doğru sürükleyerek götürüyorsanız da buna vicdan dayanmaz. Elbette kimsenin çocuğu ya da hiç kimse, ne bir köpeğin ne de başka bir hayvanın vahşice saldırısına maruz kalmasın. “Elbette ırkı gereği vahşi” diye yaftalanan ve vahşi sayılan köpeklerin aslında onları yetiştiren vahşi eller tarafından o hale getirildiğini unutmayalım ve cezayı bu cins köpeklerin nezdinde dünyadan bihaber tüm sokak köpeklerine kesmeyelim.
Bu dünya sadece insanlar için yaratılmadı. Öyle olsaydı ne bitkiler, ne böcekler ne de karada, suda yaşayan hiçbir canlı var olmazdı. İşlerine geldiğinde dini söylemleri ortaya atıp bundan çıkar devşirenler işlerine gelmeyince kulaklarını bu işin dini boyutuna da tıkayarak, büyük bir günaha ortak olmamalı.
Sokak hayvanları sahipsiz olmamalı örneğin… Bu ülkedeki vergilerin nereye gittiği her zaman konuşulur ama şu hiç dile getirilmez nedense… Vatandaşın vergileri, yol, su, elektrik, alt yapı yatırımları için olduğu kadar, kimsesiz insanlara, sahipsiz hayvanlara da çare olsun diye vardır. Para kazanabilen insanların vergileriyle oluşturulan hazine, hayata üretimde katılamayan tüm insan ve hayvanlar için de oradadır. Hiçbir zaman bir ülkede tek bir insan, tek bir hayvan ve tek bir ağaç bile kimsesiz, sahipsiz kalmamalıdır.
Hayvanlar üzerinden toplumu ayrıştırmak ve bunun neticesinde yine o toplumun dilsiz unsurlarından biri olan sokak canlılarını bu işin günah keçisi ilan etmek de ayıp gerçekten. Biz toplum olarak bu değiliz; olamayız… İnsanoğlundan tek beklentisi bir kap yemek, bir kap su ve bolca sevgi olan varlıklara yapılan bu kötülük, insan olana sonsuza kadar beddua olmaya fazlasıyla yeter.