Ahmet DURKAYA


GENÇLİK GELECEĞİMİZ

GENÇLİK GELECEĞİMİZ


Gelecekten elbette ümit varız. Ancak gelecekle ilgili ümidimizi şekillendiren gençliğimizin mevcut durumu bizi düşünmeye sevk ediyor. Ortaokul, lise ve üniversitelerdeki gençlerin hâl-i pür melâli dikkatimizi çekiyor. Ortaokul seviyesine inmiş sigara, alkol ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı şeklinde bir tablo var önümüzde. Ahlakî çözülmeye zemin hazırlayabilecek tüm imkânlara sahip durumda gençlerimiz. Onların beden sağlıklarına gösterdiğimiz itina ve özeni maalesef ruh ve akıl sağlıklarını korumak adına göster/e/miyoruz.

Küçük yaştan itibaren, hayatlarına nizam ve intizam verecek değerlerden uzakta büyüyorlar. Bunda ayrı ayrı başta aile büyükleri olmak üzere hepimizin payı göz ardı edilemeyecek kadar fazla. Biz, zihin dünyamızda nasıl bir hayatı idealize edersek edelim, onlara davranışlarımızla farklı bir model sunuyoruz. Ne kendi inancımızın öngördüğü hayat anlayışını tam olarak kavrayıp onu yaşama çabası içerisindeyiz ne de modern batı medeniyetini tam idrak ederek onun karşısında bir duruş sergileyebiliyoruz. Zevklerimizi, beğenilerimizi, yaşam kalitemizi, düşüncelerimizi ilkesel olarak şekillendirmekte zorlanıyoruz. Çocuklarımız ve gençlerimiz, bu ilkesizliği daha derin şekilde yaşıyorlar. Zihinleri çoğunlukla iç dünyalarını disipline edebilecek değerler ile biçimlenmediği için, her türlü yanlış davranışa açık durumdalar.

İnanç ve itikad altyapıları güçlü bir şekilde oluşturulamayan gençler, kendilerini yanlıştan sakınabilecek bir irade ortaya koyma becerisi gösteremiyorlar. Allah inancı, Allah sevgisi ve Allah korkusu davranışlarını belirleme noktasında etkili değil.

Hani anlatılır ya: Hocanın biri, bir talebesini diğerlerinden çok severmiş. Diğer talebeler de onu kıskanırlarmış. Bir gün hoca bütün talebelerine birer tavuk vererek, onu kimsenin görmediği bir yerde kesmelerini istemiş. Bütün talebeler kendilerine verilen tavuğu uygun bir yer bulup kesmiş ve hocalarına getirmişler. Ancak hocanın daha çok sevdiği talebe, elinde kesilmemiş tavukla hocasının yanına gelmiş. Bu durum, diğer talebelerin gülüşmelerine neden olmuş. Hoca sormuş:

- Oğlum sen neden kesmeden getirdin tavuğu? Talebe cevap vermiş:

- Hocam, siz tavuğu kimsenin görmediği bir yerde kesin, dediniz. Ben kimsenin görmediği bir yer bulamadım.  Çünkü Allah her yerde bizleri görüyor, diye cevaplamış. Bu cevap üzerine diğer talebeler başlarını önlerine eğmişler. Hocaları da onlara dönerek,

- Şimdi anladınız mı bu kardeşinizi neden daha çok sevdiğimi, demiş. 

Allah inancı, itikadın temelidir. Allah inancını çocuk yaştan itibaren doğru olarak verdiğimizde, çocuklarımız ve gençlerimiz, haramlar karşısında doğru bir duruş sergileyecek hale gelirler. Sigaraya meyletmeyecekleri gibi, alkol ve uyuşturucuya da pirim vermezler. Kötü ahlaktan uzak durarak, güzel ahlakın üzerlerinde parıldaması için gayret sarf ederler.

Çocuklarımızı ve gençlerimizi koruyup kollamaktan bahsetmiyorum. Çünkü korunarak ve kollanarak yetiştirilen gençler, üzerlerindeki koruyuculuk kalkanı zayıfladığı ya da kalktığı zaman, istek ve hevesleri doğrultusunda hareket etmeye yatkındırlar. Ailesinin bulunduğu şehirden başka bir şehre okumaya gitmiş gençlerin bir kısmı, kimsenin kendilerini tanımadığını düşündüğü yeni yerde, çok daha farklı bir yaşam tarzı sürdürdüklerini, ailelerinin yanına gittiklerinde de eski yaşantılarını sürdürdükleri görüntüsü verdiklerine çokça şahit olmuşuzdur. Bu yüzden, çocuklarımızı ve gençlerimizi koruyup kollayalım demiyorum. Anlatmaya çalıştığım şey, çocuklarımızın kendilerini koruyup kollayabilecekleri bir iç disiplin ve dinamizme sahip olmalarını sağlamaktır. Bunun için de küçük yaştan itibaren manevi eğitime gereken ağırlık vermemiz gerekmektedir.

Yeni bir yazıda buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.