Makalenin başlığı tesadüfen ya da günün gelişmelerine göre popülist bir söylem olsun diye böyle yazılmadı; gerçekten bırakın onlar yönetsin…
2022’nin henüz başlarında bir sabah, tüm dünya bir savaşa uyandık… Oysa, yeni yıla girerken bir çoğumuz gibi ben de dünya barışı dilemeyi unutmamıştım. Salgın belasının yıkımını psikolojik ve ekonomik yönden henüz üzerimizden atamamışken bir de dünya savaşının düğmesine bastığı olası sayılan anlamsız bir savaşa gözlerimizi açtık. Peki bu savaş kimin savaşı? Bu savaş neyin savaşı?
Teknolojinin bir ayağının uzaya bir ayağının yeryüzündeki insanın geleceğini tasarlayan genetik teknolojilere uzandığı bu yüzyılda, neyi paylaşamadı Rusya? Üstelik anlam veremediğim en ilginç, en basit, en tuhaf konu da kendi dilini konuşan ve bir anlamda kendi milletinin bir parçasını oluşturan topraklarda, Putin’in neden kadınları, çocukları, yaşlıları ve tüm masumları da kapsayan bir katliama imza atmak isteyecek kadar şuursuz davrandığı… Düşünsenize bizimle aynı dili konuşan ve otomatikman kardeşimiz ilan ettiğimiz bir coğrafyaya öylece fütursuz bir savaş açarak işgale gittiğimizi… Ben düşünmek bile istemiyorum. Putin’in yaptığı da tıpkı böyle bir şey işte; eğer Ukrayna’nın Nato’ya üyeliği meselesi onu bu kadar kızdırıyorsa, o zaman farklı şekilde bunu ifade edebilmeliydi. Bir devlet lideri, “oynamıyorum, ver misketlerimi” der gibi kafası kızınca bir ülkeye topla, tüfekle, tanklarıyla girmemeliydi.
Çocukların gözlerindeki o korkuyu gördünüz mü haberlerde, sosyal medyadaki fotoğraflarda? Kadınların, yaşlıların ve ailesini bırakıp cepheye gitmek zorunda kalan erkeklerin dramını da gördünüz mü? Dünyayı “dediğim dedik, astığım astık, kestiğim kestik” diyen “adamlar” yönetince, bir bakıma da bunların hiçbirine şaşırmamak gerekiyor. Çünkü, bu kadar zalimce kararlar alabilen psikopat zihniyetler, tarihte de vardı bugün de var ve belki maalesef gelecekte de olmaya devam edecekler. İnsan canı, insan kanı üzerinden rant elde etmek ya da sözde liderlik egolarını tatmin etmek için binlerce hatta milyonlarca insanı yok etmek hiç de normal karşılanmamalı…
Hepimiz masum birer bebek olarak dünyaya gelip, dünyayı merakla keşfeden çocuklar olarak büyüyoruz. Büyüdükten sonra ise bize bir şey oluyor; kirleniyoruz… Ne ara bu kadar kötülükle dolup içimiz kaynıyor da bu pisliği etrafa saça saça ölüme doğru yaşlanıyoruz; işte o kısmını anlamakta güçlük çekiyorum. Elbette, bu kirlenme hepimiz için bir Putin, Stalin ya da Hitler gibi olmuyor çok şükür… Ama ne yazık ki insanlığını elden bırakmayanları da böyle kirli ruhlar öldürüyor.
O masum çocukluğu kaybetmeyenler, her zaman dünyanın takdir ve saygıyla anacağı liderler olarak anılmaya devam edecek. Kirli elleri ile dünyayı yok edenler ise tarihin karanlık sayfalarına bir isim daha ekleyecekler…
Savaşların kararını zenginler ve çoğunlukla da zengin erkekler verir ve cezasını ise genellikle yoksullar, zayıflar, kadınlar ve çocuklar çeker. İşte bu yüzden, keşke dünyayı güzelleştirmeyi kadınlar ve çocuklara bıraksanız ve bu dünya bir yönetmeye bile ihtiyaç duyulmayan gerçek bir cennet olsa…
Dünyada sadece manevi düzeyde yaratılmış gerçek ruhlar yaşasaydı elbette bu mümkün olabilirdi. Ama ne yazık ki aramızdaki birçok insan siluetindeki varlık, gerçekten de insan bile olmayabilir. Bu yüzden de rahatça savaş kararları verebilir ve dünyayı korkunç bir karanlığa kolayca sürükleyebilirler. Elbette bu apayrı bir konu ama bu ani savaş çığlıklarını atanlara bir de bu gözle bakın derim.
Dünyayı güzellik kurtaracak... Kadınları ve çocukları ağlatanlar, zamanın sonuna kadar huzur bulamayacak…
Barışla kalın…
