Işıner Güngör

Tarih: 09.11.2024 23:36

Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi

Facebook Twitter Linked-in

Avrupa Siyasi Topluluğu’nun (EPC) bu yılki zirvesi Macaristan’da gerçekleşti. Avrupa kıtasını etkileyen hususların ele alındığı toplantıda göç sorunu, Schengen sınırlarında önemler, ekonomik istikrar, kıtanın güvenliği, küresel ticaret gibi konulara temas edildi. 

Birçok kişinin bilgi sahibi olduğu bu koordinasyon platformuyla ilgili hatırlatma mahiyetinde yapısı, işleyişi ve özelliklerine değinmekte yarar görüyorum. 

Avrupa Siyasi Topluluğu (EPC), Avrupa ülkeleri arasında siyasi koordinasyonu hedefleyen bir platformdur. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un önerisiyle 2022’de faaliyete geçen platform her yıl bir ya da iki kez gündemdeki konuların değerlendirildiği zirveler düzenlemektedir. Zirveye AB üye devletleri, aday statüsündeki ülkeler ve Avrupa politikalarıyla etkileşim halindeki devletler davet edilmektedir. Bu yılki zirveye Türkiye dahil 42 devlet katılım göstermiştir.

Zirve vasıtasıyla Avrupa Birliği’nin önemsediği değerler çerçevesinde ortak çıkarların hayata geçirilmesi, katılımcı devletler arasında siyasi diyalog ve iş birliği oluşturulması istenmektedir. Bunun yanında, kıta genelinde güvenlik, istikrar ve refahın güç kazanması amaçlanmaktadır. Avrupa Birliği’ni destekleyici bir koordinasyon platformu olarak etkinliğini sürdürmektedir. 

EPC, bilhassa AB üye devletleri ve AB üyesi olmayan ülkeler arasında fikir alışverişinin etkin sağlandığı önemli platformlardan biridir. Son yıllarda dünya ölçeğinde yaşanan gelişmeler göstermiştir ki AB ideallerine ulaşılması ve rekabetçi bir fonksiyona geçiş için güvenlik, ekonomi, enerji tedariki, iklim ve dış politika gibi konularda iyi bir eşitlikçi koordinasyon gerekmektedir. 

Budapeşte Puskas Arena’da düzenlenen Zirve’de liderler konuşmalar yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuşması sırasında küresel siyasete yönelik tespitlerini paylaştı. Filistin’de ve Ukrayna’da devam eden savaşlara, Avrupa’da İslamofobi ve ırkçılığın yükselişine, Türkiye’nin AB katılım sürecinin hızlandırılmasının önemine yönelik açıklamada bulundu.

Türkiye’nin BRICS’e olası üyeliğinin AB’ye alternatif olup olamayacağının değerlendirildiği bu günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Zirve’de AB’ye katılmaya yönelik ortaya koyduğu açık niyet çok değerliydi. Her ne kadar ülkemizin adaylık süreci birçok ülkeye nazaran rötarlı ilerlese de yeni üye devletlerin birçoğundan fazla ekonomik katma değer yarattığımız bilinen gerçektir. Ayrıca, Avrupa ve Türkiye arasında kültür köprüleri kuran 6,5 milyon vatandaşımız da Avrupa’da ikamet etmektedir. 

AB-Türkiye arasında ekonomik, sosyal ve siyasi iş birliklerin ve etkileşimlerin yüksek düzeyde olduğu bir ilişki mevcuttur. Tam üyelik gerçekleşmeden var olan bu sağlam ilişkiler takdire değerdir.

Özellikle AB’nin Doğu Avrupa genişleme hamlesinde birlik standartlarını sürdüremeyecek devletler üye yapılmıştı. Üyeliklerinin üzerinden yıllar geçse de belli başlı bu devletler ekonomi, hukuk ve sosyal şeffaflık alanında AB seviyesine erişme çalışmaları sürdürmektedir.

Yeni dünya düzeninde Avrupa’nın yıllardır bir kısır döngü içerisinde sürüklendiği aşikârdır. AB ve Türkiye kendine özgü alanlarda karşılaştırmalı üstünlüklere sahiptir. Hem AB hem de Türkiye yapısal sorunlarından çıkabilmesinin çözümü üyelik üzerinden geliştirebilecekleri bir ilişki kompozisyonu ile mümkündür. AB bir türlü krizlerinden çıkamıyor. Döngüsel kriz durumunu puzzle’da (yapboz) bir parçanın eksik olmasına benzetiyorum. Parçalar ne kadar yerine koyulsa da krizden çıkış resmi tamamlanamıyor. Buradaki eksik parçanın Türkiye olduğunu düşünüyorum. 

Belirsizlikler ve risklerle dolu gelecek senaryolarının çizildiği günümüzde gelecekte Avrupa Birliği’nin direkt karşı karşıya kalacağı olumsuzluklar ve yeni şekillenecek denklemler neticesinde Türkiye’nin tam üyeliği şaşırtıcı hızda gerçekleşebilir. 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3