Bir varmış bir yokmuş.
İstanbul’da bir özel hastane varmış.
O hastanenin de saçlarının ön kısmı kırmızı bir başhemşiresi varmış.
İşe bazen kot pantolonla bazen de elbiseyle gidermiş.
Ruh hakine göre giyinirmiş.
En çok makam koltuğunu severmiş.
Onunla gün içinde konuşurmuş.
Arada orasında çıkarak koridora bakarmış.
Mutlu bir şekilde yeniden odasına girermiş.
Adı da Emine Türk’müş.
Bu başhemşire o hastaneninde en çok sorunlu elemanıymış.
Ama genel müdürü Fatih beyde torpilli olduğu için kimse ona karışmazmış.
Bu Başhemşire Emine’nin bir de hastane içinde çetesi varmış.
İstemediklerini işten atarlarmış.
Sevmedikleri hastalara acemi hemşire verirlermiş.
Amaçları tedaviye yardımcı olmak değil.
Nerede kime bir fesatlık yapsak derdindelermiş.
Bu başhemşirenin çok sevdiği 2’de hemşiresi varmış.
Birinin adı Deniz diğerinin adı da Eslemmiş.
Birini süpervisör yapmış, diğerini de kat sorumlusu.
Onlarla gün içinde de hastane içinde saklambaç oynarlarmış.
Başhemşire Emine onlara hadi beni bulun beni bulun der ve saklandığı yerde kıs kıs gülermiş.
Ancak bir gün hastanelerine bir hasta gelmiş ve Başhemşire Emine’nin tüm düzeni bozulmuş.
O eski mutluluğu gitmiş.
Yüz rengi değişmiş.
Daha çok sigara içmeye başlamış.
Kendi ekibinin bir kısmını her zamanki gibi ortada bırakmış.
Kendi koltuğunu koruma derdine düşmüş. Ama ülke çapında da bir anda ünlü olmuş.
Artık adını Googleye yazanlar bu hemşirenin kirli yüzünü çok net görmeye başlamış.
Neden böyle bir giriş yaptım yazıya. Hemen anlatayım. Kendi hastama yaptıkları zulmü anlatmak için başladığım yazı dizimde konular başka yönlere gitti de gitti. Hastane genel Müdürü Fatih bey topa girdi. Yazı dizilerimizin başkahramanı oldu. İşten atılmayan ve mücadele edilmeyen bir Başhemşire ve çetesi hastane içinde hala kendilerini dokunulmaz görüyor. Ancak o kadar çok ah almışlarki, istemediğim bilgiler bile önüme düşmeye başladı. Hastanenin SGK’sız çalıştırıp işten attığı çalışanlar mı dersiniz, UMH’den döndüğü anlatılan dolaplar mı, haksız yere işten atılan çalışanlar mı dersiniz, yoğun bakımlık edilen hastalar mı dersiniz. Bu hastaneden o kadar çok şikayetçi varmış ki sanki benim yazılarımı beklemişler. Gün içinde sosyal medya hesaplarıma sayısız mesaj geliyor. Her gelen mesajı büyük bir özenle okuyor ve gelen bilgileri de birçok yerden teyit etmeye çalışıyorum. Ama hiçbirini de henüz kaleme almadım. Ama söz verdiğim gibi hepsini bu sayfalardan yayınlayacağımı da ilan ettim. Yapacağımı söylediğim her şey gibi Başhemşire Emine ve Genel Müdür Fatih beyin mağdurlarını da yazacağım.
Bir dernek kurmamaları da hata olmuş. Liv Hospital Bahçeşehir mağdurları derneği ismi de çok yakışır. Bildiğiniz gibi hastanede yaşadıklarımız ulusal basında da yer almaya başladı. Yani artık Fatih bey ve Başhemşire Emine’nin oyunlarını tüm Türkiye okuyor. Bir kaç güne televizyonlarda da izlemeye başlayacağız.
Ne dedim bugünkü videomda “Hiç kimse yaşattığını yaşamadan ölmeyecek” bize bu tedavi yöntemini layık görenlerde maruz kaldığımız mobinge maruz kalacaklar.
Yazılarıma hafta sonu biraz ara vereceğim. Bu süre içerisinde de Başhemşire Emine ve Genel Müdür Fatih beyin mağdurlarını dinleyeceğim. Onların hikayeleriyle karşınıza Pazartesi günü çok farklı bir konseptle geleceğiz.
Bugün hastanede ne mi oldu? Hemen söyleyeyim. Hastane yönetimi üst yönetimden benimle iletişime geçmemeleri konusunda uyarıldı. Benim hakkımda hastane içinde de konuşmamaları konusunda uyarıldı. 13’ncü katta değişen bir şey yok. Hemşire Melissa, hemşire Elif, hemşire Büşra hala o katta çalışıyor. Enfeksiyon hemşiresi olan Deniz enfeksiyon hemşireliğine devam ediyor. Bu arada Deniz protez tırnaklarını çıkarmış. Yazılarımız işe yaradı. Başhemşire Emine bugün kendisini hastane kafesine kapadı. Bol bol sigara ve çay içti. Masasında hep yalnız oturdu. Kimse ona eşlik etmedi. İtibarını kaybettiğinin oda farkında. Fatih bey bugün daha az toplantı yaptı. Ulusal haberler onunda canını sıktı. 8’nci katta sessizlik hakimdi. Genel Müdür Yardımcısı Mehtap hanım işten bir iki saat erken ayrıldı. Yoruldu kadın ne yapsın. Onunla uğraşsın bununla mı uğraşsın. Kimin arkasını toplasın… dinlenmek onun en büyük hakkı. Hasta hasta bizim konularımızı da çözmek için çok çaba sarf etti. Hakkını yiyemem.
Nisan ayında hastane dahiliye servisi doktorları 3 bin hastaya bakmış. 15 bin tahlil yaptırmış. Büyük başarı. Bir doktor günlük ortalama 80 hasta bakmış. Yöneticilerinden tebrik aldılar. Hastanenin iyi bir endokrin doktoru aradığını öğrendim. Buldukları gün hastanede hastalara bakmaktan daha çok onlara fırça atan Endokrin hocası Hüseyin beyi kapıya koyacak. Eslem ve Deniz’in talip olduğunu başhemşire yardımcılığına Acil serviste yıllardır çalıştığını öğrendiğim Ümran hanım getirildi. Bu Başhemşire Emine’ye büyük bir darbe olmuş. Çünkü bu atama yapılırken kendisine sorulmamış. Bu da Genel Müdür, başhekim ve başhemşire arasında gizli ve büyük bir kavga yaşandığını gösteriyor.
Benim kulağıma gelen ise Başhemşire Emine ve ona bağlı çalışan çete üyeleri hafta içi işten atılacak. Genel Müdür Fatih bey de topun ağzında. Biliyorsunuz bende yalan yok. Hafta içi bu dediğim isimlerin işten atılacağını duyarsınız.