İbrahim Kahveci

Tarih: 06.02.2025 13:25

Beyaz öfke!

Facebook Twitter Linked-in

İnternet ansiklopedisi Vikipedi “Aydınlanma Çağı” tanımını şu şekilde veriyor:

Aydınlanma Çağı olarak adlandırılan tarihsel dönem, aydınlanma felsefesinin 18. yüzyılda doğup benimsenmeye başladığı dönemdir. Batı toplumunda 17. ve 18. yüzyıllarda gelişen, akılcı düşünceyi eski, geleneksel, değişmez kabul edilen varsayımlardan, önyargılardan ve ideolojilerden özgürleştirmeyi ve yeni bilgiye yönelik kabulü geliştirmeyi amaçlayan düşünsel gelişimi kapsayan dönemi tanımlar”

Ama asıl bilgiler TÜBİTAK sitesinde: (Lokman Çilingir yazmış)

Aydınlanma Çağı olarak şu değerlendirme yer alıyor: “Aydınlanma Çağı düşünce tarzında olduğu kadar inanç, siyaset ve iktisat alanlarında da esaslı bir dönüşümü talep eden felsefi bir faaliyettir. Akıl Çağı olarak da adlandırılan bu çağın en belirgin özelliği akla ve bilime yapılan vurgudur.

Amaç, öncelikle insan aklının ve iradesinin tembellik ve cehalete mahkum olduğu eski düzeni yıkmak; sonra da ilerlemeyi, refahı, adaleti ve bireysel özgürlüğü getirecek olan aklın ve bilimin düzenini tesis etmektir. Aydınlanmacılar otoriteyle, bağnazlıkla ve adaletsizlikle özdeşleştirdikleri eski düzene karşı çetin bir mücadeleye girişirler. Almanya’da Kant ‘Ergin olmama durumunu insanın tembellik ve korkaklığından ötürü kendi aklını bir başkasının kılavuzluğuna başvurmaksızın kullanmayışı’ olarak tanımlar.”

Aydınlanma Çağı ne ile mücadele ediyor? Değişmez kabul edilen varsayım, inanç, önyargı, ideoloji, cehaletle…

Bunun yerine akıl-bilim ve özgürlük vadediyor.

Şimdi kendi ‘tez’imizden bahsedelim: “Ekonomik buhranlar toplumların da ruh sağlığını bozmaktadır.” Bunu hiç unutmayın.
29 Büyük Ekonomik Buhran sonrası Avrupa’da demokrasiler yolu ile birçok diktatör iktidara gelmişti. Günümüzde ise otokratik liderler benzeri durum sergiliyorlar.

Trump ABD’de tam bu tanıma uyan bir lider. Taban sınıfın beyaz yakalılardan intikamı olacak şekilde yeniden koltuğa oturdu.

Karl. Marx ana teorisinde emek sınıfı ile sermaye sınıfının çatışacağını öngörürdü. Oysa günümüzde taban sınıfın sermaye sınıfı ile bir sorunu yok. Seçimlerde görülen tablo taban sınıfın beyaz yaka dediğimiz orta sınıfa hıncının yansımasıdır.

Trump olsun benzer diğer liderler olsun sermaye ile çok yakın ilişkiler kurabiliyor ve yeniden sermaye dağıtımları yapabiliyorlar. Adeta her liderin kendi oligarkları oluşurken bu ilişki taban sınıfın oylarına hiç mi hiç etki etmiyor. Hatta bir güç gösterisi haline geldiğinden taban sınıf liderlerinin sermaye ile ilişkilerini güç devşirmesi olarak görebilmektedir.

Toplumlarda taban sınıfların tek derdi orta sınıf dediğimiz okumuş kesimler oldu. Mesela “artık doktor dövebiliyoruz” tam da bunun simgesidir. Ya da “giderlerse gitsinler” dediğimiz iyi eğitimliler gibi.

Ortada adeta bir beyaz öfke söz konusu. Beyaz yaka olarak tanımladığımız doktor, mühendis, avukat vs ne varsa dışlanması gereken ve intikam alınması gereken bir bireyler olarak görülmektedir.

“Bize ihtiyacımız olduğunda hizmet etsinler ama sakın ola bize fikir vs vermesinler. Hele hele bilgiçlik hiç taslamasınlar. Onların fikirlerindeki dönemlerde demokrasileri ve iktidarları görmedik mi? Zaten bu hale de onlar yüzünden geldik….” İşte mantık ana hatları ile bu.

Kartalkaya’da geceliği 30 bin liralık otele gitmişseniz siz zaten yanmaya da hazır olmalısınız. Çünkü beyaz yakalı ve refahı iyi bir orta sınıf olarak size pek acıyamayız. İnanın bu anlamı içeren o kadar paylaşım yapıldı ki; çok acı.

Beyaz öfke sadece taban sınıftan gelmiyor; aynı öfke otokratik iktidarlarda da görülmektedir. Çünkü kendi liderlikleri için en büyük karşı cephe tam da beyaz yakalılardan oluşmaktadır.

Son dönemde getirilen vergilerin ve yüklenilen kesimin orta sınıf olması tesadüf midir?
Mesela, Türkiye’de gelir dağılımına bakıyoruz: Alt gelir grupları son yıllardaki kayıplarına rağmen hala artıda bulunuyor. Sermaye dediğimiz en üst yüzde 5’lik kesim zaten nerede ise bütün pastayı alıp yemiş. Kaybeden tek kesim ise “orta sınıf”.

Soğuk yenen bir intikamı seyrediyoruz resmen. Taban sınıflar sayıca fazlalıklarına dayalı olarak demokrasilerde iktidarları ele geçirmiş durumdalar. Kaybettiklerinde bile Kongre basabilecek kadar da pervasızlar (ABD).

Brezilya’da ise Bolsonaro seçimi kaybettiğinde taraftarları askeri kışlaların önüne geçmiş ve seçimi kazanan Lula’ya iktidarı vermemek için darbe istemişlerdi.

Yani otokratik yönetimlerden seçimleri kazandığınızda iktidarı devralmak oldukça meşakkatli olmaktadır.
Aydınlanma Çağ’ında yaşanan realist ve bilimsel argümanlar günümüzde maalesef yerini itaat ve adanmışlığa bırakmış oldu. Tersine bir çağ yaşadığımız belli.

Böyle bir çağa 17. Ve 18. Yüzyılda yaşanan Aydınlanma Çağı bile diyemeyiz. Tek bir tanım olabilir: Karanlıklar Çağı.

Türkiye’de para politikasında “Nass var” deyip bilime aykırı adımlarımızın bizi taşıdığı sonuçları hala yaşıyoruz. Ayrıca Türkiye eğitimli beyinlerini kaybederek Karanlık Çağ’ı en fazla hisseden ülkelerden biridir.

Beyaz öfke ve bilimdışı yaşam bizi hızla bir yere taşıyor. Bunun sonucunun aydınlık olmayacağı açık ne nettir. Hoş geldin Karanlıklar Çağı…

screenshot-1.jpg

https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/beyaz-ofke-1602757


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3