Arslan Bulut

Tarih: 13.01.2025 12:10

“Beyefendi” sürecinin röntgeni!

Facebook Twitter Linked-in

Öyle bir süreçteyiz ki, 40 yıldır terörist başı dedikleri adama şimdi “beyefendi” diyorlar. Hani, o “beyefendi”nin biraz dini nitelikleri olsa “hazretleri” de diyebilirlerdi...

Gerçi Bülent Arınç, dün başka bugün başka konuşan Mehmet Uçum’a, "Sen kimin yarisin yavrum, her yanın oynak? Nasıl döndün sen, nasıl fırıldak oldun böyle?" diyor ama biz yine de sorunun kendisine odaklanalım...

***

MİT’in 80’inci kuruluş yıldönümünde, 2007 yılının Ocak ayı başında müsteşar Emre Taner, bir mesaj yayınladı. Taner, mesajında ''Bulunduğumuz dönem, gelecekte birçok ulus devlet ve milletin hızlı bir şekilde tarih maratonunu kaybetmeye başladığı süreci anlatacaktır. Bu devletler günümüz teknolojik devriminin ve küresel ekonominin rekabetine dayanamayıp ulusal egemenliklerini de büyük ölçüde yitireceklerdir. Ulusal ve uluslararası düzeyde gerçekten sağlam politikalar üretebilmek ve uygulayabilmek için ulusal güvenlik ve ulus-devlet yapısına yönelen tehdit ve kaynakları iyi algılayabilmek, ulusun karşı karşıya olduğu fırsatları ve tehditleri öngörmek, doğru analiz edebilmek ve uygun vasıtalar ile karşı koymak zorunluluğu/ihtiyacı her zamankinden daha fazla hissedilir hale gelmiştir." dedi.

Biz o zaman yaptığımız yorumda, “Şu ana kadar tarih maratonunu kaybedenler, ulus devletler değil, federasyonlar oldu! Sovyetler Birliği ve Yugoslavya gibi! Irak ise bir ulus devlet değildi? Iraklı diye bir millet yoktu ki ulus devlet dağılmış olsun! Çin, Rusya, Hindistan, Türkiye, İtalya, Almanya, Fransa, İran gibi devletler mi dağılacak? Avrupa Birliği, yeni bir ulus devlet inşası girişimi değil midir? Küresel rekabet içinde Çin ve Hindistan'ın ağırlığı artıyor! Bu rekabet sonucunda asıl ABD dağılmaz mı? Türkiye'nin ulus devlet yapısına en büyük tehdit devletin kendi kurumlarını yöneten kişilerden gelmektedir.” demiştik.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal da MİT müsteşarının açıklamasını eleştirmiş ve “Bu, Türkiye'yi de Ortadoğululaştırmak sürecinin bir parçasıdır. Türkiye, bu coğrafyada ancak bir milli devlet olarak ayakta durur. Bütün milletimizi çok dikkatli olmaya çağırıyorum, sakın ha 'Ulus devletin modası geçti' diye diye Türkiye'nin içinden bir ulus devlet çıkarmaya çalışanların tuzağına düşmeyelim.” diye konuşmuştu.

***

Şimdiki MİT Başkanı İbrahim Kalın ise 21 Şubat 2009 tarihli Zaman gazetesinde, kurucu başkanı olduğu SETA Vakfı adına, “Yeni bir coğrafi tasavvura doğru” başlıklı bir yazı yazmış ve “Yeni coğrafî tasavvur, küresel sisteme entegre olmuş ulus-devlet yapısının dar ve indirgemeci kalıplarını aşmamızı zorunlu hâle getiriyor. Osmanlı'nın yıkılış sürecinde ortaya çıkan suni Orta Doğu haritası, bir asırdır çözümden çok sorun üretiyor; istikrardan çok çatışmaya yol açıyor; barıştan çok savaşa zemin hazırlıyor. Aynı şekilde ulus-devletin empoze ettiği indirgemeci ve tek boyutlu etno-seküler birey ve vatandaşlık tanımları da inandırıcılığını yitiriyor. Bu tanımların yol açtığı zihin daralması, bir tarafta çatışmacı kimliklere yol açmakta, öte tarafta devlet ve iktidar merkezli bir coğrafya ve kültür tanımını dikte etmektedir. Bin küsur yıllık ortak tarihî tecrübeyi, kültürel etkileşimi ve medeniyet inşasını çatışmacı kimliklere dönüştüren bu paradigmanın bugünün gerçekleriyle örtüşmediği aşikârdır.

(...) Türkiye kendi içindeki Kürt sorununu çözebildiği oranda bölgedeki diğer Kürt nüfusuyla sağlıklı ilişkiler geliştirecektir. Terör, bölgesel geri kalmışlık ve kimlik siyaseti sarmalına dolanmış bir sorunu çözecek ulusal zemini inşa etmeden ve Türkiye sathında bir asgari müşterek oluşturmadan sınırın ötesine bir güven ve huzur eli uzatmanız mümkün değildir. Kürt sorununu bölgesel ve uluslararası bir sorun olmaktan çıkartmak için Türkiye cesur, özgürlükçü ve kararlı bir siyasî ve toplumsal irade göstermek zorundadır.” demişti.

***

İşte bugün Selahattin Demirtaş’ın “barış ve kardeşlik” süreci diyerek Tayyip Erdoğan, Özgür Özel ve Devlet Bahçeli’ye teşekkür ettiği; artık “beyefendi” diye hitap edilen Abdullah Öcalan’ın da “Sayın Bahçeli'nin ve Sayın Erdoğan'ın güç verdiği yeni paradigma” dediği paradigma, bu bakış açısı olsa gerek.

Bahçeli, bu paradigmanın sözcülüğünü üstlenmiş durumda, Özgür Özel de destekliyor ama Erdoğan, yine de temkinli davranıyor. Prof. Dr. Emre Kongar, “evdeki hesap çarşıya uymaz!” diyor ya Erdoğan, bu sebeple kendisi için bir manevra alanı bırakmak istiyor.

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/beyefendi-surecinin-rontgeni-877197h.htm


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3