Tayyip Erdoğan, Gaziantep’teki “Gençlerle Buluşma” programında soruları cevaplandırdı ve yabancı liderlere karşı kullanılan ifadelerin önemli olduğunu belirterek şöyle dedi:
“İfadelerin yanında, onlarla diyalog mekanizmasını devam ettirmek çok çok önemli... Biz buna diplomasi atakları diyoruz. Bu diplomasi ataklarını devam ettirmek... Şu anda da dünyada liderler arasında zaten iki kişi kaldık. Bir ben varım, bir de Vladimir Putin var. Yani bunu ben olduğum için söylemiyorum. Yani vakayı söylüyorum. Tabii 22 yıl bu fakirin görev süresi var. Neredeyse bir o kadar da Sayın Putin’in var. Diğerleri hepsi elimine oldu.”
Erdoğan'ın, tavlada galip gelenin, “Bu oyunu bir ben oynarım, bir de Balat'ta Mişon” sözünden esinlendiği anlaşılıyor.
***
Peki Suriye'de Esad, nasıl elimine edildi? Reuters ajansının Jonathan Spicer ve Maya Gebeily imzalı analizinde "Planlama hakkında bilgi sahibi iki kaynak, 13 yıllık iç savaşın ardından Suriye'deki muhalif milislerin, yaklaşık altı ay önce Türkiye'ye büyük bir saldırı planlarını ilettiklerini ve Türkiye'nin zımni onayını aldıklarını söyledi." diye bir ifade var.
Analizde şu değerlendirme yapıldı:
"Yıldırım hızındaki bu ilerleme, Esad'a karşı çıkan güçlerin neredeyse kusursuz bir şekilde hizalanmasına dayanıyordu: Esad'ın ordusu moralsiz ve bitkin durumdaydı; başlıca müttefikleri olan İran ve Lübnan Hizbullah'ı İsrail'le yaşanan çatışma nedeniyle ciddi şekilde zayıflamıştı; diğer önemli askerî destekçisi Rusya'nın ise dikkati dağılmıştı.
Bölgedeki bir diplomat ve Suriye muhalefetinden kaynaklar, savaşın ilk günlerinden bu yana Suriye muhalefetinin, başlıca destekçisi olan Türkiye'ye haber vermeden isyancıların harekete geçmesinin mümkün olmadığını söyledi.
ABD'li bir yetkili, isminin açıklanmaması koşuluyla yaptığı açıklamada, Washington'un Türkiye'nin isyancılara verdiği genel desteğin farkında olmasına rağmen, Halep saldırısı için Türkiye'nin herhangi bir zımni onayından haberdar edilmediğini söyledi."
***
Analizde, Erdoğan'ın İdlib'den Şam'a yürüyen HTŞ'ye altı ay önce zımni olarak onay verdiği iddia ediliyor... Erdoğan’ın, HTŞ, Şam'a ulaşmadan iki gün önce, "İdlib, Hama ve Humus. Hedef tabii Şam... Muhaliflerin bu yürüyüşü şu an itibarıyla devam ediyor. Temennimiz kazasız belasız bir şekilde bu yürüyüş devam etsin.” demiş olması, iddianın delili sayılıyor herhâlde...
Balatlı Mişon, şimdi aramızda değil ama olaylar bu şekilde geliştiyse, o bile bu oyuna şapka çıkarırdı herhalde!
***
Peki ama Türkiye'nin eline ne geçti? Bir oyunu kazanmak, partiyi kazanmak anlamına gelmiyor!
Tel Rıfat ve Münbiç'in PKK/YPG işgalinden kurtarılması, Türkiye'nin güvenliği için yeterli olamaz. Kamuoyu bu başarıyla meşgul ama Suriye'de devlet kalmayınca İsrail, Golan tepelerinin Suriye tarafını işgal etti, Suriye'ye ait hava savunma sistemleri ve füzelerin de bulunduğu 100 askerî noktaya hava saldırısı düzenledi. ABD Başkanı Biden, Hizbullah hedeflerini vurması için İsrail'e izin verdiklerini açıkladı. Oysa Hizbullah çekildi ama İsrail hâlâ Suriye’yi vuruyor.
İsrail, böylece “Suriye tehdidi”ni tamamen ortadan kaldırmaya çalışıyor.
Erdoğan, "Bir ben varım bir de Putin" diyor ama bir de Netanyahu var! O, sadece ABD Başkanı ile diyalog kuruyor... ABD Başkanı da İsrail'in güvenliğini sağlayacak bütün adımlara destek oluyor elbette...
***
Peki Nejat Eslen ne diyor bu işe?
"Bırakın isteyen sevinsin. Siz büyük fotoğrafa bakın. Tehlikenin farkında mısınız? Arap Baharı Suriye'yi fena vurdu. İsrail, PKK-YPG ve HTŞ ile nüfuz alanını kuzeye doğru genişletti. İsrail, güneyimizde PKK-YPG ve HTŞ ile komşumuz oldu. Ve Arap Baharı henüz bitmedi..." diyor...
***
Şimdi Balat'ta Mişon yok ama Kudüs’te Netanyahu var, en çok sevinen o...
https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bir-de-balatta-mison-var-867097h.htm