Murat AĞIREL

Bırakınız yaksınlar bırakınız yıksınlar!

Yaşanan bir kaza değildir. Göz göre göre gelen bir cinayettir. 2000 yılından itibaren Türkiye’de çıkarılan toplam altın tutarı 500 ton!


Murat AĞIREL


Bırakınız yaksınlar bırakınız yıksınlar!

Yaşanan bir kaza değildir. Göz göre göre gelen bir cinayettir. 2000 yılından itibaren Türkiye’de çıkarılan toplam altın tutarı 500 ton!


En son yazacağımı en başta yazıyorum.

Erzincan İliç, Çöpler madenini kapatın! Bunu iki sene önce de söylüyordum. Gittim yerinde inceledim büyük bir tehdit olduğunu bölgedeki herkes biliyordu. 

Bu yaşanan bir felaket değil göz göre gelen bir cinayet.

Sedat Cezayirlioğlu ve doğayı korumaya kendisini adamış avukatı İsmail Hakkı Atal, Ümit Özdağ ve az sayıda siyasetçi, bilim insanları, uzmanlar tehlikenin büyüklüğü hususunda uyardı. Yüksek Metalurji Mühendisi Cemalettin Küçük yaşanacakları 10 yıl önce anlattı. Gazeteci İbrahim Gündüz, “Altın Ölüm” (Galeati Yayıncılık) kitabında tüm ayrıntılarını anlattı. Oraya gidene kadar tehlikenin bu kadar büyük olduğunu fark etmemiştim.

ABD’YE İKNA TURLARI

Rio Tinto, Anatolia Minerals, Çukurdere Madencilik, Lidya Madencilik, Avoca Resources, Alacer, SSR Mining...

Bu isimler Çöpler’i işleten şirketlerin listesi. Maden şirketi üç tur şeklinde halkı ikna edebilmek için birçok kişiyi ABD’ye götürdü. Dönemin kaymakamı, belediye başkanı, ticaret odası başkanı, muhtarlar, siyasetçiler katıldı bu gezilere. Çöpler Köyü Muhtarı Cahit Keklik, “Gezi sonrası madenin çevreye zarar vermeyeceği konusunda tatmin olduk. Arazinin dönümünü 5 bin liraya verdik 55 modern ev yapılacak” diye belirtiyor. AKP İliç İlçe Başkanı Mustafa Gürbüz de “Gönül rahatlığıyla izin verdik” diyordu.

KORKUNÇ RAKAMLAR

İktidar madenin açılması için dört koldan harekete geçti. Milyonlarca lira akıtıldı, rüşvetler verildi. 

Maden sahası Fırat’ın hemen dibinde. Madenin kendi raporlarına göre maden sahasının hemen dibinde dereler var ve iki sondaj kuyusu dahil olmak üzere madene saniyede 130 litrelik bir su girişi var. Yani dakikada 7 bin 800 litre. Bir saatte 468 bin litre. Bir günde 11 milyon 232 bin litre. Bir yılda 4 milyar litre.

Erzincan ilinde ise vatandaşlara saniyede 295 litre su veriliyor. Yani maden tek başına koca Erzincan’ın yarısı kadar su tüketiyor.

Maden sondaj yapmaya devam ediyor. Dağları tepeleri tek tek gezdim. Kemaliye’ye kadar uzanan bölgede dağlar delik deşik edilmiş durumda. Ağıl, Harmankaya, Dilli ve Çanakçı köylerinde altın sondajları yapıldı. Bir ton kömür için yaklaşık bir ton kömür cevheri kazılır. Bir ton demir için, iki üç ton demir cevheri kazılır. Bir ton bakır için 150-300 ton bakır cevheri kazılır. Ancak bir ton dore altın için yaklaşık 5 milyon ton cevher kazılır. Elde edilmek istenen altın için doğa geri döndürülemez şekilde yok edilecek ve geriye milyonlarca ton atık, “asit maden drenajı” denen ölümcül sıvı başka bir deyişle sülfirik asit ve ağır metal kirliliği çıkacak. Avrupa Parlamentosu, 2010 yılında Avrupa Komisyonu’nu siyanür madenciliğinin tamamen yasaklanması için harekete geçmeye çağıran bir karar tasarısını oyladı. Bizim ülkemizde ise Uşak, Gümüşhane, Kütahya, Sivas, Kayseri, Niğde, Konya ve Balıkesir illeri de dahil 19 maden işletmesinde siyanürle altın ayrıştırması yapılıyor. Şöyle anlatayım: Bir adet basit altın yüzük için 30-50 ton kaya parçalanarak çıkarılıyor. Çıkarılan parçaların içinden zehirli bileşik siyanür geçiriliyor ve içinden 31 gram (1 ons) altın çıkarılıyor sonra geriye 30-50 ton zehirlenmiş “pasa” çevreye bırakılıyor. Kendi ülkesinde, kendi topraklarında siyanürle arama yapamayan şirketler soluğu bizim topraklarımızda alıyor. Vahşi madenciliği ülkemizde gerçekleştiriyorlar.

Yaşanan bir kaza değildir. Göz göre göre gelen bir cinayettir. 2000 yılından itibaren Türkiye’de çıkarılan toplam altın tutarı 500 ton!

Cemalettin Küçük aynen şöyle söyledi: “Bu 500 ton altının ağırlığında para basılsın sadece İliç madeninin çevreye verdiği zararı önleyemezsiniz.” 

“Altın Ölüm” kitabının yazarı gazeteci İbrahim Gündüz, işin ideolojik yanına da dikkat çekerek şunları anlatıyor: “SSR Mining’in çok dikkat çekici bir de şirket logosu var. Eski Yunan ve Bizans sembolleri olan yarım ay ve güneşi kullanıyor. Yani bugün Erzincan dağlarında SSR Mining’in eski Yunan ve Bizans sembolleriyle süslenmiş bayrağı dalgalanıyor. Kaderin ve tarihin cilvesine bak: Şirketin sembolünü kullandığı Bizans İmparatorluğu, uzun yıllar Erzincan’ın da içinde olduğu bölgede hâkim bir güçtü. 26 Ağustos 1071’e kadar. Yani Malazgirt Ovası’ndan Diyojen, Alparslan’a boyun eğene kadar. Kim derdi ki tam 949 yıl sonra hem de muhafazakâr-milliyetçi olduğunu söyleyen bir iktidar döneminde Bizans’ın sembolleri Anadolu’da yeniden dalgalansın. Herhalde kartellerin yeni dünya düzenini, küreselleşmeyi, neoliberalizmi ve ‘neoişgali’ bundan daha iyi anlatacak bir ironi bulunamazdı.”

Belki birkaç tane mühendisin üzerine işi yıkacaklar. Ama Kanadalı, ABD’li, para babası üst düzey şirket yöneticilerine kimse dokunmayacak.

Soma’da aynısı olmadı mı?

Neoliberalizmin iktidarının mottosudur: Bırakınız yaksınlar, bırakınız yıksınlar!

https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/murat-agirel/birakiniz-yaksinlar-birakiniz-yiksinlar-2176233