802-508-7352

Arslan Bulut


Bozulmanın temeli, yenilmişlik psikolojisi!

Yenilmişlik psikolojisi, bir taraftan toplumların çeşitli kurum ve kuruluşlarının yönetici kadrolarını başarısızlığa mahkûm ederken, diğer taraftan da bireylerin çok hızlı bir şekilde kitleselleşmesine ve yozlaşmasına ortam sağlar.


“Bir ülkede hukuk devleti ortadan kalkınca, her alanda bozulma başlar. Yine de bozulmanın temelinde adalet ve hak duygusunun kaybedilmesi vardır. Bozulmanın asıl sebepleri üzerinde durmaya devam edeceğim...” demiştim ya, Dr. Mehmet Alkanalka’nın mesajı, konuyu özetliyor:

Alkanalka diyor ki, “Cengiz Aytmatov’un Türk mitolojsinden çıkardığı mankurt, bilinçsizleştirilmiş, biat ile liderine sadakatle istenen her şeyi sorgusuzca yapan birisidir. Mankurt, düşünme ve muhakeme yeteneği olmayan, başkalarını hissetmeyen, farklı değerleri kabul etmeyen birisidir. Türklerin ise fikri ve vicdanı hürdür.”

Bu noktada aklıma Atatürk’ün bilinen tek şiirinde söylediği “Türk sadece bir milletin adı değil, Türk bütün adamların birliğidir.” sözü geliyor. Yani Türk olmak için önce adam olmak gerekiyor.

***

Pekİ ne oldu Türk Milleti’ne?

Bu soruyu, Prof. Dr. Feyzullah Eroğlu, “Türk Yönetim Tarihi ve Düşüncesi” adlı muhteşem eserinde cevaplandırıyor:

*“Yenilmişlik psikolojisine maruz kalmış olanlar, egemen ideolojinin ve psikolojik savaş tekniklerinin etkilerine karşı son derece meyyal ve her türlü propagandaya açıktır. Gerçekten çaresiz olmasalar bile, çaresiz olduklarına; gerçekten teslim olmaları gerekmese bile, teslim olmaları gerektiğine ikna edilmişlerdir. Böylece, karşılaştıkları sorunlar ve hayal kırıklıkları karşısında, bir şeyler yapma sorumluluğundan sürekli olarak kaçarlar. İnsanın yapabileceği bir şeyler varken yapmaması, çözebileceği sorunlarla yüzleşmemesi ve olan şeylere teslim olması, yeni sorun ve hayal kırıklıklarına yani yeni yenilgilere sebep olur ve açıktır ki, böyle bir durumu aslında bizzat kendisi tetiklemiştir.

*Bu kişilerin duyu organları sadece biyolojik ve otomatik bir kullanıma açık oldukları için teslimiyet ve çaresizlik psikolojisi içerisindedirler. Bunlar, bakarlar ama göremezler, işitirler ama duyamazlar. İradi bir akıl kullanımına sahip olmamaları sebebiyle düşünmek ve sorgulamak yerine, kendilerine ulaşan en baskın ve güçlü mesajlara dikkat kesilirler. Bu kişiler, çaba harcamaktan vazgeçerler, yapabilecekleri şeyleri bile düşünemez ve akıl edemez duruma düşerek her türlü izlenime açık hale gelirler (Furedi,2010, 7).

Yenilmişlik psikolojisi, bir taraftan toplumların çeşitli kurum ve kuruluşlarının yönetici kadrolarını başarısızlığa mahkûm ederken, diğer taraftan da bireylerin çok hızlı bir şekilde kitleselleşmesine ve yozlaşmasına ortam sağlar. Bu bağlamda, sürekli olarak yenilmişlik duygusunu yaşamak durumunda kalmış olan toplumsal yapıda yaygın bir acizlik ve teslimiyetçilik duygusu ortaya çıkar. Yenilmek ve kaybetmek duygularından bir türlü kurtulamayan kişiler ve gruplar için “ne pahasına olursa olsun kazanmak, sahip olmak ve ele geçirmek tutkusu”, bütün benlikleri ve ruhları teslim almaya başlar. Sağlıklı ve dengeli insan ilişkilerinin yapı taşlarını oluşturan sosyal temsiller ve değerler sisteminde büyük bir ahlaki aşınma meydana gelir. Sanki toplum, şimdiye kadar yapmak isteyip de yapamadığı ne varsa bunları yapabilmeyi kendinde bir ‘hak’ (!) olarak görmeye ve her şeyi olağanlaştıran genel bir kuralsızlık ve etik yoksunluğuna gömülmektedir (Bilgin, 2014,5-13).

*Yenilmişlik psikolojisi ile malul olan bir toplum, adeta sürekli savunur göründüğü değerlere rağmen, her türlü gafletin, cehaletin ve günahın meşrulaştırıldığı ve mubah görüldüğü bir hayat yaşamaya savrulmaktadır.

****

*Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Ne mutlu Türküm diyene’ vecizesi, Türk Milleti’nin içinde bulunduğu yenilmişlik psikolojisinin ezikliğinden sıyrılarak onları yeniden harekete geçirecek mucizevi bir etkiye sahip özlü sözdür. Bu yüzdendir ki, bu veciz söze düşmanlık, etnik sebepler yüzünden Türkiye’de açıktan açığa Türklük düşmanlığı yapanlar ile Türklük düşmanlıklarını siyasi nedenlerden dolayı bilinçaltlarında saklamakta olan siyasi İslamcıların en büyük ortak paydalarını oluşturmaktadır.

*Türkiye’deki bütün insan yetiştirme kurum ve kuruluşlarının yeniden tasarlanarak, buralarda yetişecek nitelikli insan gücünün, Türk ülkesinin potansiyel kaynakları ile Türk devletinin potansiyel gücünü en doğru şekilde kullanarak, bir ‘Türk Yeniden Doğuşu’nu inşa etmeleri sağlanmalıdır. Bilimsel zihniyete sahip, hukuka saygılı ve ahlaklı, nitelikli bir insan kaynağı yetiştirinceye kadar acilen mevcut yöneticileri özellikle de üniversite kurum ve birimlerinin başında bulunan yöneticileri iyi bir felsefe ve sosyoloji kursuna almak gerekiyor.”

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/bozulmanin-temeli-yenilmislik-psikolojisi-900145h.htm