Türkiye’nin kredi notunu yükselttiler. Kimler? Hani şu “Sen kimsin yaa!” diye çıkıştıkları, o bildik, “faiz lobisi”, “dış mihraklar”, “ajanlar” ve “provokatörler”...
Dünyanın en çok kabul gören üç büyük kredi derecelendirme kuruluşu olan S&P, Moody’s ve Fitch’in değerlendirmeleriyle Türkiye, 13. basamağa kadar yükseldi.
Zira yatırım yapılabilir seviyeyi ucundan yakalamamız için bile her birinden ikişer not artışı daha gerekiyor. Ve düşünün, bu ekonominin “iyi” hali…
***
Oysa notumuz düşürüldüğünde Fitch için “piç”, S&P için “Türkiye ile senin ne alakan var?” denilmiş, Moody’s raporları ise “yok hükmünde” ilan edilmişti.
Herhalde şimdi not yükselttiler diye Fitch’in babası ortaya çıkmadı, S&P Türkiye’nin hamisi kesilmedi veya Moody’s’e hüküm verme yetkisi tanınmadı.
Peki, o zaman bu karar neden Mehmet Şimşek başta olmak üzere tüm yönetim tarafından adeta bir “zafer” gibi kutsandı?
***
Sahi, bu başarı kimin için? Halkın sofrasına bir lokma daha koyabildik mi, yoksa sadece küresel sermayenin iştahını mı kabarttık?
Kredi derecelendirme kuruluşları; halkın refahına, gelir dağılımına ya da milletin insani ihtiyaçlarına bakmaz. Onları ilgilendiren tek konu, borcunu ödeme kabiliyetindir. Halk fakirleşiyormuş, sürünüyormuş, bu onları ne ilgilendirir?
***
Yine de notun artırıldığına bakmayın. Halen bize layık görülen bu kredi notunun Türkçe meali “Belanı mı arıyorsun? Git Kıbrıs’ta rulet oyna, daha iyi...”
Daha da ilginci, Moody’s’in bir sonraki not artışı için öne sürdüğü şartların Türkiye’de gerçekleşmesi pek de mümkün görünmemesi…
***
Öncelikle, çok daha fazla döviz rezervi biriktirmemizi istiyorlar. Bu zor bir iş olsa da makul bir talep olarak görülebilir.
Moody’s aynı zamanda diyor ki; “Asgari ücrete beklenen enflasyona göre zam yapın! Yıl başında yüzde 12-13’ten fazla vermeyin!”
Tamam o zaman! Beyzademiz notumuzu yükseltsin diye asgari ücretlileri kamplara kapatalım, ayaklarına pranga vurup çalıştıralım. Tam olsun!
***
Ekonomi alanında yapısal reformlar yapılmasını da şart koşuyorlar. Bunların başında ise enerji ithalatını azaltmamız ve Merkez Bankası bağımsızlığını tam olarak sağlamamız geliyor.
Enerji için daha ne yapalım? Ne sit alanı bıraktık ne çevre duyarlılığı... Doğanın canına okuyup nehir, orman, zeytinlik demeden ne varsa katlediyoruz işte! Daha ne?
***
Merkez Bankası bağımsızlığı konusunu ise hiç açmasınlar. Bu ülkede Futbol Federasyonu bile bağımsız değilken, para basan bir kurumun iktidardan bağımsız olmasını beklemek… Fazla iyimser olmak demek!
Belli ki bir adım sonrasında “Sen kimsin yaa!”, “faiz lobisi”, “dış mihraklar”, “ajanlar, provokatörler” söylemlerine dönülecek… Söz uçar, yazı kalır… Buyurun, yazdım işte… Bakalım zaman kimi haklı çıkartır?
https://www.nefes.com.tr/yazarlar/murat-muratoglu/bu-basari-karin-doyurmadi-51088