802-508-7352

Çiğdem Toker


Bu gıda kriziyle enflasyon mu düşer?

TÜİK’in açıkladığı ocak ayı enflasyon verilerinde, aylık bazdaki yüzde 5,03, Merkez Bankası beklentilerini aştı. Ancak ekonomi yönetimi, hedeflerin resmi veriler üzerinden “tekzibine” rağmen, enflasyonun düşeceği mesajlarında ısrar etmeyi sürdürüyor.


Türkiye’de tarımın girdi maliyetleri, düşük alım fiyatları gibi temel sorunları da ağırlaşarak sürüyor. Mevcut sorunlar yetmezmiş gibi, 2025-2027 dönemini kapsayan 3 yıllık bitkisel üretim desteklerinde, mazot ve gübre desteği Cumhurbaşkanı Kararı ile tamamen kaldırıldı

gıda çiftçi

TÜİK’in açıkladığı ocak ayı enflasyon verilerinde, aylık bazdaki yüzde 5,03, Merkez Bankası beklentilerini aştı. Ancak ekonomi yönetimi, hedeflerin resmi veriler üzerinden “tekzibine” rağmen, enflasyonun düşeceği mesajlarında ısrar etmeyi sürdürüyor.

Daha dün Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek Bloomberg Zirvesi’nde “Şüpheleri anlıyorum ancak enflasyon düşecek” dedi. Şubat ayı boyunca elektrik ve gıda fiyatlarında yeni artışlar geleceğinin bilinmesine rağmen enflasyonun düşeceğinde ısrarlı olmanın başka bir izahı olmalı. Sorumlu yöneticilerin bu konuda bir fikri vardır elbet ama biz bilmiyoruz.

Özellikle tarımı etkileyen ve çoğu iktidar kaynaklı birçok dinamikte ortaya çıkan bozulmalar, küresel ölçekteki genel krizin ülkemizde çok daha ağır yaşanmasına yol açıyor. Gıda fiyatlarındaki artışın süreceğini görmek için uzman olmaya gerek olmasa da çiftçilerin yaşadığı ağır sorunların kaydını içeriden tutan uzmanların hazırladığı son çalışmadaki verileri paylaşalım. Paylaşalım ki, Türkiye’nin tarımda ne kadar vahim bir noktaya sürüklendiği ve bunun nedenleri ile sorumluluk sahipleri iyice anlaşılsın.

Merkezi İzmir’de bulunan Çiftçiler Sendikası 2024 yılı Tarım Raporu’nu yayımladı. Çiftçi Sen Genel Başkanı Ali Bülent Erdem ile Genel Örgütlenme Sekreteri Adnan Çobanoğlu’nun imzalarının taşıyan rapor, bugün yaşadığımız gıda krizine adım adım nasıl gelindiğini somut ve net bulgularla aktarıyor.

Raporda yer alan saptama ve verilerden öne çıkan bazıları özetle şöyle:

Çiftçinin yasal hakkı 321 milyar nerede?

- 2006 yılında çıkarılan Tarım Kanunu, tarıma sağlanacak desteklerin milli gelirin yüzde 1’inden az olamayacağı kuralını getirdi. Ancak bu destek binde 2’ye kadar geriletildi. 2024 yılında 91,5 milyar TL olarak ayrılan tarımsal destek bütçesinin, eğer kanuna aykırı davranılmasaydı 412 milyar TL olması gerekmekteydi.

- Dahası, kuşa çevrilen destek tutarı da koşullara bağlandı. Çiftçi kendi tohumunu değil, sertifikalı şirket tohumunu kullanmaya mecbur tutuldu. “Planlama” adı altında, kimin nerede ne ekeceğini Bakanlığın belirleme koşulu getirildi. Farklı bir ürün ekilirse destekleme verilmedi. Çiftçiler ve köylüler desteklemeden yararlanabilmek için yıllardır ürettiği bildiği ürünü değil, hiçbir üretim deneyiminin olmadığı ürünü üretmeye zorlandı.

Sonuç? Desteklemeler çiftçilere destek olmaktan çıkıp, şirketlere desteğe dönüştü.

Gıda şirketlerinin kontrolü arttı

Çiftçi Sen’in 2024 Tarım Raporu’nda gıda şirketlerinin, üretimden pazara kadar olan zincirde kontrolünün arttığı vurgulandı. Gıda şirketlerinin tarımda kontrolü ele geçirmesi, çiftçilerin toprağından kopmasına yol açarken gıda enflasyonunun da yükseltti.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’ne gör (FAO) dünyada gıda fiyatları yıllık yüzde 5,7 artarken, Türkiye’deki gıda fiyatların, dünya ortalamasını sekize katladı.

- Neoliberal tarım politikalarının sonucu tarımda çalışanların toplam istihdam içindeki payı: 2002 yılında yüzde 35 iken, 2024 yılının ilk yarısında ise yüzde 14,7 ye geriledi.

- Tarımsal üretimin gayri safi yurtiçi hasıladaki (GSYH) payı 2002’de yüzde 10,2 iken 2024 yılı sonunda ise yüzde 5,2’ye düştü.

- Çiftçilerin bankalara olan borçları Ekim 2023’te 551 milyar lira iken yetersiz desteklemeler nedeniyle yüzde 42,3 oranında artarak Ekim 2024’te 784 milyar liraya yükseldi. Son 20 yıl içinde, çiftçilere verilen destekler 30 kat artarken, çiftçilerin bankalara olan borçları 147 kat arttı.

26 milyon dekar eksildi

Türkiye’nin tarımda kendisine yeterli bir ülke olduğu, nesillerin kulağında yer etmiş bir bilgiyken, 22 yıllık AKP iktidarı boyunca uygulanan politikalar ülkeyi ithalata mahkûm hale getirdi.

Çiftçi-Sen’in Tarım 2024 Raporu’nda, bu konuda da çarpıcı veriler yer alıyor. Sözgelimi, Türkiye’nin ithalata -2002 yılında ekili-dikili arazi miktarı 266 milyon dekar iken, günümüzde 239 milyon dekara geriledi. Bu, tarım alanlarının 26 milyon dekar azalması anlamına geliyor. Üstelik nüfus sürekli artarken…

Türkiye’den ihraç edilen yaş meyve ve sebzeler ile kuru gıdalarda yüksek oranda saptanan tarımsal ve kimyasal zehir sorunu büyümeye devam ediyor. Raporda, Tarım Bakanlığı’nın bu konuda tatminkâr bir açıklama yapmadığına dikkat çekilirken, verilere de yer verildi. Bakanlık verilerine göre 2009 yılında 37,7 bin ton olan pestisit kullanımı 2023 yılı itibariyle 57,8 bin tona yükseldi. Bu da 15 yılda toplam pestisit kullanımını yüzde 53 oranında arttığını gösteriyor.

Türkiye’de tarımın, girdi maliyetleri, düşük alım fiyatları gibi temel sorunları da ağırlaşarak sürüyor. Mevcut sorunlar yetmezmiş gibi, 2025-2027 dönemini kapsayan 3 yıllık bitkisel üretim desteklerinde, mazot ve gübre desteği Cumhurbaşkanı Kararı ile tamamen kaldırıldı. Son derece kapsamlı hazırlanmış olan rapordaki diğer tespitleri bir başka yazıda paylaşacağım.

Son olarak Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’nın (TEPAV), 2025 yılı ocak ayına ilişkin gıda fiyat endeksi verilerini aktaralım. Önceki aya göre, yüzde 3,90 oranında yükselen TEPAV gıda fiyat endeksinin, 10 ayın en yüksek aylık gıda enflasyonu olduğu belirtiliyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek, tarımda ne hale getirildiğimizi, uygulanan politika ve kararlarla tek tek listeleyen Çiftçi Sen’in Tarım 2024 Raporu’nu okusa, belki enflasyonun düşeceğine dair ısrarını yeniden gözden geçirir. Ne işe yarar derseniz, belki kandırıldığımız duygusunu ortadan kaldırır. O da bir şey.