Ferman Karaçam

Tarih: 18.09.2024 12:01

Bu Hadis-i Şeriften Ben Ne Anlıyorum?

Facebook Twitter Linked-in

“Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır.

Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir.”

Yaratıcı kudret, yaratmayı murat etmişse istediği şekilde, zamanda, sürede ve mekânda yaratma işini gerçekleştirir.

Çünkü yaratma fiili bizatihi, başlı başına bütün diğer iş, oluş ve mekânların yanında eşi, emsali olmayan bir fiildir ve sadece O’na mahsustur.

Eğer bu fiili ortaya çıkarmak, vücut sahibi kılmak, bu fiile varlık elbisesi giydirmek başlı başına bir “hikmete” sahipse ve bu önemli fiil gerçekleşecekse o zaman, Yaratıcı Kudret bunu, kendi kuralları ile, yani Sünnetullah çerçevesinde sebeplere bağlar ve yaratır.

Sebepler ise ikinci derecede öneme sahiptir.

Zira Yaratıcı Kudret yaratmaya muktedir olduktan sonra, isterse, o yaratma fiilini, herhangi bir sebebe bağlamadan da yaratabilecektir, önemli olan ve esas olan yaratma'dır.

Ancak, yaratma gücüne sahip olan Rabbimiz, kuralsız, kaidesiz, sebepsiz ve vasıtasız yaratmak istemiyor.

Çünkü, burada, hem kurallara, kaidelere ve sebeplere bir "değer" atfediyor hem de çalışarak ilerlemenin müteselsil şartlarını ve anahtarını yarattıklarının eline ve emrine veriyor.

Öte yandan "varlık", başlı başına bir "değer."

"Yokluk" ise başlı başına bir "hiçlik"tir.

Yani varlık artı bir ise, yokluk boşlukta, evrende bir yer, sayı, kütle, değer, önem ortaya koymamış olmaktır.

Öyle ise, hiçlikten, varlığa çıkmak, var edilmiş olmak emsalsiz bir "değer" taşımaktadır.
 

Zira yaratılmış olmak, hele insan olarak yaratılmış olmak ise ayrı bir değer ve önem taşıyor, bütün mahlukatın en şereflisi oluyorsunuz yani.

Çünkü insan, "muhatap" kabul edilerek, değerler silsilesiyle donatılarak yaratılıyor.

Mesela, akılla, yürekle ve en önemlisi yaratanından bir parça taşıdığı ruhuyla birer değer sahibi olmuştur insan.

Ve bu değerler ile donatılmış olmak bu "yaratığı" diğer önemli "yaratılışlarla", mesela, bir akıl sahibi olarak bilmek ve sevmek gibi yaratılışlarla kuşatıp hem sorumluluk yüklüyor hem de nihai hedef olarak Yaratıcısına ulaşma ile, erişme ile mükâfatlandırıyor.

Yani var edip, var edicisiyle tanıştırıp, ödüllendiriyor.

Eğer bu nihai mükafat olmasa, bu büyük ve emsalsiz ödül olmasa o zaman yaratılış ile hiçlik arasında bir fark olmayacaktır.

Öyle ise bu durumda yaratılmış olmak başlı başına bir değer, hem de son derece emsalsiz bir değerdir.

Hiç'likten varlığa geçiş, hiç'likten bir değer taşıyor olan varlığa yükseliş eşsiz bir değerdir.
 

Ve yine bu hiç'likten varlığa dönüşme, yani yaratılmak da sebeplere bağlanmaktadır ki, sebepler burada da aynı şekilde önem sıralamasında ikinci konuma oturmaktadır.

Sebeplerin, vesilelerin değerli olması aynı zamanda Yaratıcı Kudret olan Allah’ın (cc) insana verdiği değerin de bir ifadesidir.

Burada ise Peygamber (sav) Efendimiz: "Allah'ın rızası, anne ve babanın rızasındadır, Allah'ın öfkesi de anne babanın öfkesindedir." buyururken, benim anladığım, tam da bu yaratılış sıralamasında, yaratıcının ikinci derecede önemsediği noktaya Efendimizin parmak basıyor olmasıdır.

Yaratıcı Kudret, eğer istese anneye veya babaya gerek duymadan istediği yaratmayı ortaya koyar.

Hepimizin bildiği gibi, hem ilk yaratmada babasız ve annesiz yaratmayı ve hem de babasız yaratmayı zaten ortaya koymuştur.

Çünkü O'nun yaratış gücü her şeyin üzerinde tam bir güç, tam bir bilgi ve tam bir kudrettir.

Ama O, anneyi ve babayı sebep kılarak, sebep silsilesinde gelişme ve bilgi edinmenin yolunu açıyor, hem yaratmada onlara bir rol verip onları önemsiyor hem de devamında ve nihayetinde kendisine muhatap kılıyor.

Öyle ise, her evlat için, bu kutlu yaratma silsilesi içinde Yaratanın, kendisini yaratmada vesile kıldığı annesine ve babasına karşı, iyi davranma gibi ciddi bir sorumluluğu ortaya çıkmaktadır.

Çünkü Yaratıcı, yaratma işinde anneyi ve babayı "sebep olmak" gibi önemli bir konuma oturtunca evlattan da bu sebebe saygı göstermesini istiyor ve bekliyor.

Evlat bunu yapmayınca doğal olarak yaratıcı, sebebe yapılan saygısızlığı kendisinin öfkesine bağlıyor ve saygıya karşılık olarak da rızası ile, yani memnuniyeti ile ödüllendiriyor.

Böylece yaratılışına sebep kıldığı anne ve babaya hizmete, saygıya, onu memnun ve mutlu etmeye yönlendiriyor.

Anne-babanın öfkesini de Yaratıcı olarak, bütün bir "yaratma" fiilini elinde tutan tek söz sahibi Kudret olarak kendi öfkesine bağlıyor.

Bize verilen akılla ve mantıkla bunu değerlendirdiğimiz vakit; oldukça doğal, yerli yerinde hem genel yaratılış hem de özellikle insan yaratılışı sebep ve illiyet bağlantısına, silsilesine uygun bir uyarma söz konusudur Efendimizin bu Hadisinde.

Böylece aynı zamanda nesiller zincirleme, yani müteselsil bir şekilde kan ve nesep yolu ile kolayca sevap elde etmeye, Hak rızası kazanarak Cennet kazanmaya teşvik edilmektedir.

Uygarlığımızın bizim bünyemize zerk ettiği kültürel ve genetik kodlarımızda hala mevcut olan anneye ve babaya karşı olan hürmeti hiçbir zaman hafife almamalıyız. Bu hürmeti batı medeniyetinin iletişim yoluyla dünyaya yaydığı yozlaşmaya ve seküler kültüre feda etmemeliyiz.

Ve unutmamalıyız: Annelerimizin ve babalarımızın değerini bilmek, dünya ve ahiret hayatındaki değerlerin en büyüklerinden biridir.

https://www.haber7.com/yazarlar/ferman-karacam/3461102-bu-hadis-i-seriften-ben-ne-anliyorum


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3