Taha Akyol

Tarih: 31.01.2025 12:02

Bu tutuklama kanuna aykırı

Facebook Twitter Linked-in

Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanması, kanuna aykırı bir işlemdir.

Zira bir soruşturmada bilirkişilik yapan bir kimseyle ilgili yayın yapmak, hatta onu etkilemek Ceza Kanunumuza göre suç değildir. Suç olmayan bir fiil için gözaltı yapmak tutuklamak kanunsuz bir işlemdir.

Kanunumuzda, “görülmekte olan davada” hakimi, savcıyı, bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs suçtur. Fakat Satılmış Bey, raporunu vermiştir, artık etkilemek mümkün değildir. Zaten mahkeme üçüncü bir bilirkişiye karar vermiştir. Halk TV’deki yayının bu son bilirkişi ile ilgisi yoktur.

Hâkimi, savcıyı, bilirkişiyi, tanığı etkilemeye teşebbüs etmenin, emir ve talimat vermenin soruşturma aşamasında suç sayılmayıp dava açıldıktan sonraki hakimi, savcıyı ve bilirkişiyi etkilemeye teşebbüsün suç olması hukuk mantığına aykırı, çarpık bir durumdur. Olaya bu açıdan bakalım.

KANUN 2014’TE DEĞİŞTİ

Sadece savcılık değil, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç da Halk TV’ soruşturmasının, gözaltı işlemlerinin Türk Ceza Kanunu’nun 277. Maddesine dayandığını söylediler.

Bu 277. Madde, “Görülmekte olan bir davada veya yapılmakta olan bir soruşturmada gerçeğin ortaya çıkmasını engellemek… amacıyla şüpheli veya sanığın veya mağdurun lehine veya aleyhine” hâkimi, savcıyı, bilirkişi ya da tanığı etkilemeye teşebbüs etmeyi suç sayıyor idi… Evet, idi…

İktidar 6 Haziran 2014’te çıkardığı torba yasa ile, yukarıda altını çizdiğim kelimeleri kanundan çıkardı! (6545 Sayılı Kanun, Md. 69)

Böylece “yapılmakta olan bir soruşturmada” herhangi bir “şüpheli”nin hakimi, savcıyı, bilirkişiyi etkilemeye teşebbüs etmesi suç olmaktan çıkarıldı!

Suat Toktaş ve arkadaşları hakkında soruşturma ve gözaltı kararının sebebi, üçüncü defa atanmasına karar verilen ve rapor yazacak olan yeni birikişi heyeti değil, raporunu vermiş bitirmiş, artık etkilenmesi mümkün olmayan eski bilirkişi bilirkişiyle yapılan görüşmenin yayınlanmasıdır. Tamamen gazeteciliktir.

GAZETECİLİK YAPMAK

Gazeteci Barış Pehlivan, İBB Başkanı İmamoğlu’nun eleştirdiği Satılmış Bey’i telefonla arayıp gazeteci olduğunu, Halk TV’den aradığını belirterek görüşünü sormuş ve Toktaş da yayınlama kararı vermiş… Bu "Kişiler arasındaki konuşmaların dinlenmesi ve kayda alınması" da sayılamaz, Gazeteci, iki kişinin konuşmasını gizlice kaydedip yayınlamamıştır.

Gündemdeki konu hakkında gündemdeki kişinin görülerini kendisi sormuş, gazeteci olarak aradığını da belirtmiştir. Gazetecilikte bu haberciliktir, bir cevap hakkı yayınıdır.

Hayatın normal akışında gazetecinin gündemle ilgili sorduğu sorunun cevabını yayınlaması olağandır, yayınlayacağı bilinir. İstenmiyorsa ‘yazmayın’ denilir.

Teybe kaydetmek, hafızaya güvenip yanlış yazmama tedbiridir bizim meslekte.

277 MADDE SORUNU

Bu sorunu yaklaşık on yıldır yazıyorum… 277. Maddenin 2014’te değiştirilerek “soruşturma” aşamasında, savcıya, hâkime, bilirkişiye, tanığa “emir ve talimat” vermenin, etkilemeye teşebbüs etmenin suç olmaktan çıkarıldığını ilk defa Hürriyet gazetesindeyken yazmışım. (27 Şubat 2015)

Son olarak da beş gün önce Karar gazetesinde yazdım. (26 Ocak 2025)

Ülkemizin saygın ceza hukukçularından ve Ceza Kanunu’muzun mimarlarından Prof. İzzet Özgenç’in kitabına baktım…

Özgenç’in kitabında 2014’te yapılan bu değişikliğin resmi gerekçesi de var. Resmi gerekçe diyor ki, hakim, savcı veya bilirkişiyi etkileme “esasen görülmekte olan davada işlenebilen suçtur” ve de “bu suçun yarattığı tehlike hafiftir.” Bu gerekçeyle soruşturma aşamasında suç olmaktan çıkarmışlar.

Görüyor musunuz, gazeteciler, “tehlikesi hafif” bir isnattan dolayı, tehlikeli canilermiş gibi gözaltına alınmış, yurt dışına çıkış yasağı konulmuş, sıkı bir adli kontrol altına alınmış ve sorumluluğu mertçe üstelenen Suat Toktaş tutuklanmış!

Prof. ÖZGENÇ’İN DEĞERLENDİRMESİ

Prof. İzzet Özgenç “’Türk Ceza Hukuku Mevzuatı” adlı kitabında, şu değerlendirmeyi yapıyor:

Söz konusu değişiklik 17 ve 25 Aralık 2013 tarihli operasyonların oluşturduğu siyasi atmosferin etkisiyle yapılmıştır. Ümit ederiz ki kısa bir süne sonra yapılacak olan bir kanun değişikliği ile madde önceki haline tekrar dönüştürülür.” (sf. 526)

Eski haline dönüştürülmedi çünkü iktidarın kendisi kullanıyor! İktidarın yargıyı daha soruşturma aşamasında etkilediği hususu, AİHM kararlarında da belirtiliyor. Ama madde eski haline dönüştürülmüş gibi gazetecilere uygulanıyor.

Basına baskının yollarından biridir bu!

Basın, anayasal olarak kabul ettiğimiz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ndeki hürriyetlere sahip olmalı, yargı yetkileri basına baskı için kullanılmamalıdır.

Bakın, Adalet Bakanı’nın referans yaptığı Venedik Komisyonu bizde yargı bağımsızlığı olmadığını yazdı. Basın hürriyeti alanında ülkemizin sırası yerlerde sürünüyor.

https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/bu-tutuklama-kanuna-aykiri-1602677


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3