Arslan Bulut

Tarih: 15.01.2025 19:23

Bütün suç Serenay Sarıkaya’nın mı?

Facebook Twitter Linked-in

Rekabet Kurulu, sinema sektöründe büyük rolü olan menajerlik şirketleri ve cast ajanslarına yönelik tekelleşme iddialarıyla ilgili geniş çaplı bir soruşturma başlattı. Soruşturma çerçevesinde hakkında yurt dışına çıkış yasağı konulan ID İletişim’in sahibi Ayşe Barım’dan sonra oyuncu Serenay Sarıkaya da ifade vermek üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na çağrıldı.

Böylece, Türkiye’de kanunla kurulmuş bir Rekabet Kurumu bulunduğu hatırlatılmış oldu...

***

Av. Mehmet Ballı, “haksız rekabet” ile ilgili makalesinde şöyle diyor:

*Haksız rekabet, anayasal bir hak olan rekabet hakkını kötüye kullanmayı engellemek için hüküm altına alınmış kurallardan ibarettir. Haksız rekabet kuralları, mevcut bir rekabetin haksız olup olmadığı ile ilgilidir. Oysa rekabet ihlali halinde, bir tarafın rekabet etme hakkı tamamen ortadan kaldırılmış veya kısıtlanmış, rekabet düzeni bozulmuştur.

*Rekabet ihlalinde temel sorun, “rekabet” olgusunun ortadan kaldırılması veya tahribata uğratılmasıdır. Örnek vermek gerekirse; bir teşebbüsün bir diğer teşebbüs hakkında kötü intiba oluşturmaya çalışması halinde haksız rekabet; iki farklı teşebbüsün aralarında fiyat, miktar gibi unsurlar konusunda anlaşmaları veya bir ya da birden fazla teşebbüsün hâkim durum yaratmaya veya hakim durumlarını daha da güçlendirmeye yönelik olarak, herhangi bir mal veya hizmet piyasasındaki rekabetin önemli ölçüde azaltılması sonucunu doğuracak şekilde birleşmeleri halinde rekabet ihlali söz konusu olmaktadır.

*“Rekabet ihlali” ile “haksız rekabet” kavramları arasındaki farka rağmen uygulamada ve öğretide çokça karıştırılmaktadır. “Haksız rekabet” Türk Ticaret Kanunu’nda; “rekabet ihlali” ise 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun kapsamında düzenlenmiş iki ayrı hukuki kavramdır. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 3’üncü maddesinde yer verilen “rekabet” tanımına göre rekabet ihlali; “mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarışın ihlali” olarak ifade edilebilir. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’da yasaklanan; mal ve hizmet piyasalarındaki rekabeti engelleyici, bozucu veya kısıtlayıcı anlaşma, karar ve uygulamaları ve piyasaya hâkim olan teşebbüslerin bu hâkimiyetlerini kötüye kullanmalarıdır. Burada amaç, mevcut rekabet düzenini korumaktır.

***

Şimdi yukarıda bahsedilen kanunlar çerçevesinde Türkiye’de kamu ihalelerini gözden geçirelim. Yandaş olmayan şirketlerin, devletten ihale alması mümkün müdür? Komisyon vermeden ihale almak mümkün müdür? Değilse, 22 yıldır sürdürülen rekabet ihlalleri ne olacak?

Buradan medya sektörüne geçelim. İktidar, mevcut medya sektörünü ele geçirmek için ödenmesi imkânsız vergi cezaları keserek, gazetelerin, televizyon kanallarının el değiştirilmesini sağlamıştır. Doğan Holding, Demirören Holding haline gelirken, satın alma için Demirören’e Ziraat Bankası’ndan, “2 yıl anapara ödemesiz, 10 yıl vadeli, yüzde 6.5 faizle” 800 milyon dolar kredi verildi. Yani bir devlet bankası, rekabet ihlali amacıyla kullanıldı. Faiz, önce yüzde 6’ya sonra yüzde 4’e düşürüldü. Sayıştay, borcu iki kez yapılandırmasına rağmen bu süreçte “teminatlar dışında tahsilat sağlanamadığını” rapor etti. Şirketin, kredi anapara ödemesini dahi vade tarihine göre eksik yaptığı bildirildi.

Borçlarından dolayı TMFS tarafından el konulan Sabah grubu da 2008 yılında 1.1 milyar dolara Çalık grubuna satılmıştı. Sabah grubu daha sonra da Zirve Holding bünyesindeki Kalyon İnşaat’a satıldı.

***

Böylece, Türkiye’nin en büyük gazeteleri ve televizyon kanalları iktidar tarafından kontrol edilmeye, tek tip manşetlerle yayın yapmaya başlandı. Öyle ki medyanın yüzde 90’ından fazlası, iktidarın eline geçti. Medyanın görevi, artık gerçekleri ortaya çıkarmak değil, iktidarı övmek ve hatalarını örtmek oldu. Kullandıkları haberler hatta tabirler gerekçe gösterilerek muhalif gazetelerin resmi ilanları kısıtlandı. Muhalif kanallara çok yüksek para cezaları kesilmeye başlandı? Yüzde 10’luk medya organları bünyesinde gazetecilik mesleğini yapmak, tutuklanmayı göze almak anlamına gelir oldu! Yargı sopa gibi kullanılarak rekabet hakkı, resmen ortadan kaldırıldı...

Yıllardır bu ihlalleri ve sorumlularını görmeyen Rekabet Kurumu, nedense sinema sektöründe var olan oyuncu kadrosu tekelleşmesine el koydu!

Türkiye’deki haksız rekabet uygulamalarından ve rekabet ihlallerinden Ayşe Barım ve Serenay Sarıkaya mı sorumludur?

Bu işin içinde, medyaya uygulanan el değiştirme operasyonları gibi bir türlü iktidar olamadıkları sinema sektörünün alt yapısına el koymak hesabı olmasın!

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/butun-suc-serenay-sarikayanin-mi-877841h.htm


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3