G-XKX1J2WR62

Arslan Bulut

Cuma namazı cemaati 25 milyon ise...

Bir Cuma namazından sonra caminin önündeki kafede, imama, “Hutbedeki söyleminiz, Büyük Ortadoğu Projesi ve dinler arası diyalog söylemlerine hatta AKP’nin parti programına benziyor!” demiştim de herhangi bir siyasi yaklaşım içinde bulunmadığını söylemişti...


Arslan Bulut


Cuma namazı cemaati 25 milyon ise...

Bir Cuma namazından sonra caminin önündeki kafede, imama, “Hutbedeki söyleminiz, Büyük Ortadoğu Projesi ve dinler arası diyalog söylemlerine hatta AKP’nin parti programına benziyor!” demiştim de herhangi bir siyasi yaklaşım içinde bulunmadığını söylemişti...


Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, AKP iktidarına çok yakın gazetecileri, Üsküdar’daki İslam Araştırmaları Merkezi’nde yemeğe davet etti ve sohbette bulundu. Erbaş, yemekte Diyanet Teşkilatı hakkında bilgi verdi.

Gazetelerde genellikle haber, Ali Erbaş’ın “Audi tartışması” ile ilgili sözleri üzerinden verildi. Her zaman görüşlerini önemli bulduğum gazeteci Hayri Köklü, yemeğe katılanlardan Nagehan Alçı’nın yazısının bir bölümüne dikkat çekti.

***

Nagehan Alçı, Habertürk’teki yazında şöyle dedi:

Ali Erbaş’ın verdiği bilgiler arasında beni en çok şaşırtan Cuma hutbesinin ulaştığı rakam ile ilgili paylaştığı bilgi oldu.

Camide hutbe dinleyenlerin sayısı haftada ortalama 25 milyonmuş. Yani cumaya 25 milyon gidiyor. Diyanet İşleri Başkanı'nın söylediğine göre en az bu kadar kişi de dijital ortamdan dinliyormuş hutbeyi.

Hutbe ortak metin olarak okunuyor biliyorsunuz. Erbaş’ın verdiği orana göre bu ülkede en az 50 milyon kişiye ulaşıyor bu metin. Bu inanılmaz bir rakam… Yani bu ülkenin en kuvvetli iletişim mecrası Cuma hutbesi mi? Şayet öyleyse temel sorunlarımızın çözümü için bence çok dikkatli değerlendirilmeli.

‘Hutbe konusunu kim seçiyor, metni kim yazıyor?’ diye sordum Sayın Erbaş’a…

‘Her hafta tam 7 dakikalık bir konuşma hazırlanıyor. Yaklaşık 10 kişiden oluşan hutbe yazma komisyonumuz var. Başında daire başkanı var. Metin hazırlanınca komisyon başkanına gidiyor, o onayladıktan sonra en son bana geliyor. Her hafta en az 1-2 saat bana gelen metin üzerinde çalışıyorum. Bazen geri gönderiyorum, tekrar yazılmasını istiyorum. Bugünkü hutbe ile ilgili 2 saat çalıştım mesela. Miras hukukunu işledik. Aslında kadın derneklerinin ödül vermesi lazım bize’ diye yanıtladı Diyanet İşleri Başkanı.”

***

Ali Erbaş’ın, Nagehan Alçı’ya verdiği 25 milyon rakamı nasıl tespit edilmiş, o konuda bilgi verilmemiş ama Cuma namazlarında, bütün camiler dışarıya taşacak kadar dolduğuna göre camilerin kapasitesinden rakam tespit edilebilir...

Peki her haft,a toplamda 50 milyon kişiye ulaştığı söylenen hutbelerin içeriğinden, Cuma namazlarına gitmeyenlerin haberi var mı? Sadece, hutbeye dönük bir tepki varsa ve bu da haber olursa ancak o zaman duyuyorlar...

Ben ne zaman Cuma namazına gitsem, dinlediğim hutbelerin, AKP’nin iç ve dış politikasına uyumlu olduğuna tanık oldum. Bütün hutbelerde her hafta AKP söylemlerini andıran ifadeler kullanılıyor... Bu şartlar altında AKP’ye karşı herhangi bir siyasi partinin seçim kazanması, gerçekten mucizedir!

Bir Cuma namazından sonra caminin önündeki kafede, imama, “Hutbedeki söyleminiz, Büyük Ortadoğu Projesi ve dinler arası diyalog söylemlerine hatta AKP’nin parti programına benziyor!” demiştim de herhangi bir siyasi yaklaşım içinde bulunmadığını söylemişti...

***

Los Angeles Times'ta Amir Tahiri, Aralık 2002'de yani AKP’nin kazandığı 3 Kasım seçimlerinden hemen sonra yaptığı değerlendirmede Erdoğan ve Gül'ün laiklik veya Avrupacılık anlayışlarının, devletin, dini tamamen cemaatlere bırakmasına dayalı olduğunu belirtmiş ve bunun da Diyanet İşleri Başkanlığı'nın milyarlarca dolarlık servetinin bir siyasi parti tarafından kontrolü anlamına geleceğini, dolayısıyla Türkiye'de çok partili demokrasinin ortadan kalkabileceğini yazmıştı...

Tahiri, şöyle demişti:

"Diyanet İşleri'nin feshedilmesi, çok büyük oranda malvarlığının özel dini gruplara devredilmesi anlamına gelecektir. Bu gruplar, devletin çıkarlarını gözetmeksizin, İslâmiyeti diledikleri gibi yorumlayabilir, tanıtabilir ve kullanabilir. Cami, türbe, vakıf gibi kutsal yer ve işyerlerinin kontrolünü devletten söküp alması halinde, parti, fiilen ülkedeki hemen her köy ve kasabada güçlü ve kalıcı bir mevcudiyet temin etmiş olacaktır. Parti, binlerce militanını nüfuzlu ve gelir getiren mevkilere atayabilir, tüm camileri kontrol edebilir.

Bu durumda parti, atadığı insanlar vasıtasıyla camileri ve dini sistemi kullanarak, yıllarca iktidarda kalmasını sağlayacak şekilde, yeterli sayıda seçmeni kontrolü altına alabilir."

Dikkat ediniz, adam daha işin başında ne olacağını yazmış...

***

Diyanet feshedilmedi ama siyasileşti. Gerçi o zaman da sonradan da Amiri’nin değerlendirmesini gündeme getirdim ama Türkiye’de muhalefet de AKP’yi iktidarda tutmak için organize edildiği için kimse üzerinde durmadı!

Şimdi o parti, trollerine “Suriye’de Müslümanlar kazandı” propagandası yaptırırken ABD, İngiltere ve İsrail’in ortak projesi olan BOP’u harfiyen uyguluyor!

Trump ise “Anahtar Türkiye’de” diyerek tarihin en büyük yalanını söylüyor...

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/cuma-namazi-cemaati-25-milyon-ise-870257h.htm

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.