"İLMİNİ, dindarlığını, gösteriş olarak yapan kimse, HARMANI biriktirip ateşe veren gibidir.” Sadi Şirazi.
Din; kelime anlamı "karşılık vermek, itaat etmek, âdet, hayat tarzı ve yol" dur. Terim olarak, tanrı veya tabiat üstü güç ve değerlere inanma ve bağlanma esasına ve kutsal düşüncesine dayalı kurum, kurallar, uygulamalar ve semboller düzeni ve bağlılarına bir hayat tarzı öngören sistemdir.
Kur'an-ı Kerim'e göre din hem uluhiyyeti (bir ilahla ilgili, ona adanmış veya ondan kaynaklanan şeyler) hem de ubuddiyeti (Allah'a ihlasla kulluk etmek, her şeyiyle Allah'a yönelme hali) ifade etmektedir Buna göre din halik (yaratıcı, yaratan) ve mabut (kayıtsız şartsız kulluk edilmeye layık olan, kendisine ibadet olunan Allah) olan Allah'ın nispetle "hakim olma, itaat altına alma, hesaba çekme, ceza, mükafat verme" mahluk ve abid olan kula nispetle" boyun eğme, aczini anlama, teslim olma, ibadet etmedir".
Mutlaka her dinin bir tebliğ edeni vardır bunlara Allah'ın elçisi yani peygamberler diyoruz. Peygamberlerin tebliğ faaliyetleri, dinlerin var olabilmeleri için Allah'ın emirlerini ve yasaklarını herhangi bir ekleme ve çıkarma yapmadan olduğu gibi insanlara ulaştırmaya bildirmeye ve açıklamaya denir. (Tahkani 1955:180- 181, Gölcük Toprak 1988: 283, Bahçeli 1977: 281- 284,) peygamberlerin en önemli görevi tebliğdir.
Hz. Peygamber (s.a.v) pek çok şeyi genel vaaz ve hutbelerinde öğretmiştir ve örneklerle zenginleştirilmiş sohbet metodunu kullanmıştır. Resulullah'ın tebliği hem teşvik hem de korkutma ve sakındırma, insanın ruhunu hayra yönlendirme ve şerden sakındırma hususunda önemli bir tesire sahiptir.
Peygamberler insanlığa kurtarıcı olarak gönderildiler. Onlar da insandı ve hayatlarını idame ettirmek için çalışmak zorundaydılar.
Allah'ın azmış toplumlara kurtarıcı olarak gönderdiği nebiler, üstün ahlaklı olmalarının yanı sıra iyi bir de meslek sahibiydiler.
Hz. Adem'den son Peygamber Hz. Muhammed'e (s.a.v) kadar peygamberlerin meslekleri ve nitelikleri:
Hz. Adem; ekici, çiftçi
Hz. Şit; hallaç, nessac, kazaz (mensucat sanayi, örücüler ve dokumacıların piri)
Hz. İdris; terzi
Hz. Nuh; neccar- marangoz
Hz. Hud; tüccar
Hz. Salih; deveci
Hz. İbrahim Halep'te sütçü daha sonra Cenabı Hakk'ın emriyle Kabe'yi Mükerreme'yi yapmaya memur edildi.
Hz. Lut; çiftçi( Hz. İbrahim'inHacer'den olan oğlu)
Hz. İsmail; tercüman
Hz. İshak; çoban
Hz. Yakup; çoban
Hz. Yusuf; saati ilk icat eden, toprak mahsullerinin depolanmasını ve İhtiyaç halinde mahsullerin dağıtılmasını sağlayan kişi.
Hz. Eyüp; ziraat ve hayvancılık
Hz. Şuayip; ziraatçi
Hz. Musa; çoban ve kayınpederi Hz.Şuayip' in hizmetkarı
Hz. Harun; vezir, Allah'tan vahiy yoluyla aldığı bilgileri ve emirleri tebliğ etmek, muhataplarını hak dinine çağırmakla görevlendirilen yüksek vasıflı kimse.
Hz. Zülküf; ekmek pişiricisi- fırıncıların piri
Hz. Davut; çoban, ordu komutanı, zırh yapıcı ve demir işleme ustası
Hz. Süleyman; emir, hükümdar, sazlardan zembil yapan ve bakır madenini ilk defa işleyen
Hz. İlyas; Dokumacı ve iplikçilerin piri.
Hz. Ermiya; cerrah “ağlayan peygamber" olarak da adlandırılır.
Hz. Yunus; balıkçıların piri.
Hz. Zekeriya; indirilen vahiyleri tebliğ eder ve yazardı. Süleyman mabedinde İsrailoğulları'nın dini şurasının başkanıydı. Gelirini temin etmek için "marangozluk" yapardı. Kendisini Süleyman Mabedi’nin bakımına ve maddi - manevi hizmetine adamıştır.
Hz. Yahya; vaiz
Hz. İsa; marangoz
Hz. Danyal; kahin ve ilim sahibi. Yahudileri Babil esaretinden (Babil Kralı 2’nci Nebukadnezar'dan MÖ 605- 562) kurtarmış kişidir.
Hz. Lokman; doktorluk o ve eczacılık mesleğinin piridir.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (s.a.v.); tacir yani tüccar.
(Hz. Harun'da belirtmiş olduğumuz vasıfların hepsi, tüm peygamberler için geçerlidir.)
Allah'ın emirlerine hiçbir ekleme ve çıkarma yapmadan insanlara tebliğ ile görevlendirilen peygamberlerin sözleri, zaman içerisinde hadis adı altında (sahih olmayan) çarpıtılarak insanlara aktarılmaya çalışılmış ve bundan çıkar elde etme amaçlı; dini konularda yetersiz, vasıfsız, fakat kendilerini din alimi olarak tanıtan insanlar için bir meslek haline gelmiştir. Bu insanlar çalışmadan, emek vermeden halkın dini duygularını sömürerek kazanç elde etmeyi amaç edinmişlerdir. Hatta organize biçimde cemaatler oluşturmuşlardır.
Buralardan elde ettikleri gelirlerle birçok alanda söz sahibi olmuş, şirketleşmişlerdir. Hatta siyasi kimlik kazanmış, devlet yönetiminde bazı kurum ve kuruluşlar içerisine sızmış ve eğitim sistemine dahi müdahale eder hale gelmişlerdir. Bazı yetkililerce STK olarak adlandırılan bu yapıların benzeri bir yapının, kısa süre önce yönetim sistemimizi değiştirmeye yönelik kalkışması birçok canımızın şehadeti ile sonuçlanmış ve binlerle ifade edilen vatandaşımız yaralanmış ya da sakat kalmışlardır.
Şimdi Kur'an'da hadisle ilgili hususların neler olduğuna bir göz atalım ve bu çıkar peşinde olan kişilerin saptırılmış sözlerini sıralayalım.
Kur'an-ı Kerim'de hadis kelimesi; temel anlamında birçok yerde geçmektedir Taha 20 / 6; Nazirat 79/ 15-10; Zariyat 51/24-11; Büruj 85/17-12; Ğaşiye 88/1-13; Mü'minin 23/44.
Hadisler, Müslümanların Kur'an'da kısaca bahsedilen şeyleri açıklayıcı (tefsir) bir kaynaktır.
Sefedi, Kur'an'ın hadis (sünnet) ve icmal ile neshini (iptal etmek, gidermek, nakletmek, yok etmek) de reddeder. O'na göre hadisin ayeti nesretmesi mümkün değildir. Yani "dini bir hükmün yürürlükten kaldırılması veya daha sonra gelen bir hükümle değiştirilmesi!"
Hiçbir husus Kur'an'a muhalif olamaz. Peygamberin sözleri Allah'ın Kur'an'da husus ve umum olarak zikrettikleriyle nasih (şer'i bir hükmün yerine yeni bir hüküm getirilerek kaldırılması) ve mensuhun (hükmün yok edilmesi ya da geçersiz kılınması) hangileri olduğunu açıklar. Kur'an'da mensuh olan bazı ayetler vardır (Bunlar Bakara Suresi 282 ve Talak s. 2, 31, 32 bu ayetlerle birlikte 99 105 ve 107 ayetlerin de mensuh olduğu söylenir)
İslam'ın ilk yılları Kurancılar, inançlarını hadis yazmayı yasaklayan Hazreti Muhammed (s.a.v) zamanına dayandırırlar. Peygamberimizin sahabelerinden biri ve ikinci İslam halifesi olan Ömer bin Hattab da hadis yazmayı yasaklamış ve kendi zamanında mevcut koleksiyonları yok etmiştir. Dört halife zamanında hadis yazdırılmamıştır.
Hicri birinci asrın sonunda Emevi halifesi Ömer bin Abdülaziz'in (Ö. 101/720) talimatıyla Hz.Peygambere (s.a.v) isnat edilen hadisler bir araya getirilmeye başlanmıştır.
Hadisler içerisinde Buhari'nin yazdıkları Sahih hadis olarak (çoğunluk tarafından) kabul görür ve Peygamberimizden 200 yıl sonra yazılmıştır.
Şimdi, din adına birçok cemaate hâkim olan kişilerin akıl ve havsalamızın almadığı bazı sözlerini aktarmak istiyorum.
Bunlar sosyal medyada inançlı ve mütedeyyin Müslümanların tepkisini çekebilecek ve üzüntülerine sebep olabilecek sözler... Yorumu siz okuyucularıma bırakıyorum. (Devam EDECEK)