Taha Akyol


Dindarlık ve deizm

Çağımızda siyasetin işi din ve vicdan hürriyetini sağlamaktır. Bunun ötesine geçerek, siyasi propagandada din referansı yaparsanız siyaset de din de büyük hasar alıyor. Ucuz faizli kredi dağıtıp seçim kazanma politikasını “nass var, sana bana ne oluyor” diyerek dinîleştirip tartışma kapılarını kapatırsanız sonra da faizi yüzde 50’yle çıkarırsınız, her mü’minin kalbinde kudsiyeti bulunan “nass”ı ne hale getirmiş olursunuz?!


YRP lideri Fatih Erbakan da dini ibadetlerin gerekli ahlaki hassasiyetleri yaratmadığını, İmam Hatip okullarında şu veya bu ölçüde deizm eğilimlerinin ortaya çıktığını söyledi.

Bu yeni bir şey değil.

Diyanet’in, bugünkü değil, saygın din âlimi Mehmet Görmez başkanlığındaki Diyanet’in 2015 raporu bu bakımdan önemlidir. Raporda, DAİŞ gibi terör örgütleri anlatılırken, ayetlerin bağlamlarından koparılarak dinî metinlerin kanunmuş gibi okunması sorunları vurgulanarak şöyle denilmişti:

Çağımız Müslümanları din ile hayat arasındaki ilişkiyi doğru kuramadıkları, yenilemedikleri, güncellemedikleri için ya hayattan kopuk gelenekçi bir anlayışa mahkûm olmuşlar ya da dine karşı lakaytleşmeye veya dinden uzaklaşmaya başlamışlardır.” (s. 11)

Sonra adı konuldu, İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. İhsan Fazlıoğlu, “mesele ciddi, deist, ateist başörtülüler var” diye konuşmuştu. (19 Mart 2018)

Deizm haberleri ve tartışmaları zaman zaman gündeme geldi. Bazı İlahiyat Fakültelerinde durumun müzakere edildiği, uluslararası sempozyum düzenlendiği gibi haberler çıktı.

‘NASS VAR’ SİYASETİ

Fatih Erbakan da nihayet politikacı. T24’te Cansu Çamlıbel’e verdiği mülakatta, iktidarın yolsuzluklarını örneklerle anlatarak ama iktidardaki insanların dindar olmasını hatırlatarak şöyle diyor:

Burada bir çarpıklık var. Bu görüntüyü gören genç insanlar İmam Hatip’te okuduğu halde deist olmaya karar veriyor, ateist olabiliyor. Veya başı örtülüyse başını açıyor. Şekilden ibaret bir anlayışla maalesef toplumun önüne çıkılmış, iktidar olunmuş.”

Erbakan’ın bu sözleri doğrudur fakat ciddi surette eksiktir. Mesele, sadece “yolsuzluk” sorunundan ibaret değildir.

Çağımızda siyasetin işi din ve vicdan hürriyetini sağlamaktır. Bunun ötesine geçerek, siyasi propagandada din referansı yaparsanız siyaset de din de büyük hasar alıyor.

Ucuz faizli kredi dağıtıp seçim kazanma politikasını “nass var, sana bana ne oluyor” diyerek dinîleştirip tartışma kapılarını kapatırsanız sonra da faizi yüzde 50’yle çıkarırsınız, her mü’minin kalbinde kudsiyeti bulunan “nass”ı ne hale getirmiş olursunuz?!

Erdoğan dört yıl önce “İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır” diye konuşmuştu. (14 Haziran 2020)… Meğer “krizden çıkışın anahtarı” faizi yüzde 50’ye çıkararak ortodoks ekonomiye geçmek, “rasyonel zemin dönmek”miş?

Bir İmam Hatip öğrencisi, açık zihinli bir mümin bu tablo karşısında ne düşünülebilir?

DAHA 8. YÜZYILDA

Faiz konusunda verdiğim bu örnek, “içtihat kapısını kapatmış” fıkhın, çağımızın sorunlarına cevap üretemeyeceğine dair bir örnektir.

İslam düşüncesi, çağımızın bilgilerine ve ihtiyaçlarına cevap verecek düzeyde evrimleşmiş değildir. Bir tek örnek, fıkıhta “kamu hukuku”nun gelişmediğini artık muhafazakar fıkıh profesörleri de kabul ediyorlar.

Daha 8. Yüzyılın başlarında Emevi Halifesi Abdülmelik, “daha önce kimsenin aklına gelmeyen kader ve hür irade gibi soruların” ortaya çıktığını belirterek devrin âlimlerinden Hasan-ı Basrî’nin bunlara cevaplar yazmasını istemişti. İslam medeniyetinin geliştiği çağlar bu konuda serbest tartışmaların yapıldığı çağlardır.

Zamanımızda bütün okullarda, iyi kötü, matematik, fizik, kimya, biyoloji, sosyal bilim dalları okutuluyor.

Müslümanlarda 21. yüzyılda gerek evren bilgisi, gerek hukuk ve devlet idaresi konusundaki sorulara cevap verecek düzeyde bir düşünce dinamizmi olduğunu kim söyleyebilir?

YENİ BİR DİNAMİZM?

Saygın sosyal bilimciler Hatem Ete ve Abdullah Yargı’nın “Türkiye’de Dindarlık Algısı” (Kasım 2023) konulu araştırması gösteriyor ki, Türkiye’de bir sekülerleşme süreci yaşanıyor. Temeldeki sebep modern bilimler eğitimi, şehirleşme, piyasa ekonomisi ve dünya nimetlerine duyulan ilginin artması gibi faktörlerdir. Yüksek eğitimlilerde bu oran daha yüksek.

Araştırmaya göre, “dindarlık azalıyor” diyenlerin oranı yüzde 72.7’dir. AK Partililerin de yüzde 65’i böyle düşünüyor.

AK Parti iktidarının “dinin ahlaki içeriğini eritmesi” konusunda sorumluluğu büyüktür. Fatih Erbakan’ın göremediği taraf, bu konuyu iktidara indirgemesidir.

Peygamberimizden yüzyıl sonra “yeni sorular” ortaya çıkmış, “yabancıların bilimleri”ni de alarak, felsefe-kelam ve hukuk tartışmaları yaşanmış, 13. Yüzyıldan sonra donmuştu.

Çağımızda, İslam düşüncesi “asrın idrakine” hitap ettirecek düzeyde yüksek fikri dinamizm ve yüksel bilimsel seviyeye ulaşmadıkça, ne Müslümanlar ayağa kalkabilir ne de dünyanın bilim merkezlerinde İslam kendini gösterebilir.

Temel sorun bu. Siyasetin işi bunun özgürlüğünü sağlamaktır. Bunun dışında dini konulara karışmamalıdır.

https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/dindarlik-ve-deizm-1601287