Yavuz Gezer

Tarih: 07.11.2024 18:23

Düne Nazire - V

Facebook Twitter Linked-in

Osmanlı boyunduruğunun alaşağı edilmesi için yapılan gizli planların ve Robert Koleji’nin ya da başka misyoner okuldan mezun olan coşkulu genç devrimcilerin tasarlamaları ile yapıldığı ve bunların "Bulgar bağımsızlık mücadelesindeki rolü küçümsenmemelidir." A. B. DODD (İstanbul gezgini)

Önce katolik, ardından da Protestan misyonerler Osmanlı Hıristiyanları üzerinde çalışmışlar ve yeni cemaatlerin oluşmasına sebep olmuşlardır. Misyonerlerin en çok etkilediği cemaat ise Ermenilerdir. Kadim Gregoryan Ermeni Cemaati, misyonerlerin etkisiyle büyük bir değişim yaşamış, Katolik ve Protestan Ermeni cemaatleri ortaya çıkmış, milliyetçilik fikri yaygınlaşmıştır. Ancak bu değişimin ilk sonucu, Ermenilerin milliyetçilikten etkilenmesi ve ayrılıkçı faaliyetlere girişmesi değildir. İlk sonuç Ermeni cemaatinin, kendi içerisinde parçalanması ve iç çatışmalar yaşaması olduğu konusunu Yrd. Doç. Dr. İsmigül ÇETİN hanımefendinin araştırma makalesinden öğrenmekteyiz.

17. yüzyılın başından itibaren İstanbul'daki Katolik papazlar Ermenileri Katolikleştirmek için misyonerlik faaliyetlerini artırmışlar, bu da cemaat içerisinde hoşnutsuzluğa neden olmuştur. İstanbul Ermeni patriği 4. Murat zamanında katolik misyonerlerin Ermenileri başka kiliselere götürdüklerinden şikâyet edince mezhep değiştiren Ermenilerin toplandığı kiliseler kapatılmıştır (Kılıç 2001, s.728) Özellikle 1773-1799 yılları arasında Ermeni patriği Zaharya sadece İstanbul'da değil ülkenin diğer bölgelerinde de Katolik Ermenilere karşı çok sert bir tavır takınmıştır.

Patrikhanenin Katolik Ermenilere karşı tavrı 19. yüzyılda da değişmemiştir. 1828 yılında patriğin isteği üzerine pek çok Katolik Ermeni İstanbul'dan sürülmüştür. Katoliklerin koruyucusu Fransa'nın buna müdahale etmesi sonucunda katolikler İstanbul'a dönebilmişlerdir (Türkan 2012 B, s.36) Osmanlı Devleti'nin Gregoryan Ermeni kilisesini koruyup Katoliklerin faaliyetlerini engelleyici tutumu üzerine Fransız baskısı gelince, hükümet 1830'da katoliklere ayrı bir "millet" statüsü vermiştir. Bu durum sadece Katolik ve Gregoryan Ermenileri değil Katolik Ermenileri de birbirine düşürmüştür. Çeşitli kiliselerin etrafında pek çok grup ortaya çıkmıştır (günümüzde durum farklı mıdır?). Kısacası Ermeni cemaati parçalanmıştır. (Türkan  2012 a. s.322 vd) vergi meselesi, mezarlıklar ve nüfus tahrirleri konularında Gregoryan ve Katolik Ermeniler sık sık karşı karşıya gelmişlerdir Türkan 2012 b, s .36- 37 )

ABD ve İngiltere güdümlü protestanlaştırma faaliyetlerinin Ermeni birliği üzerindeki tahribatı daha büyük olmuştur. İstanbul'dan Kudüs'e kadar kısa sürede örgütlenmesini tamamlayan Protestan hareketi, kısa sürede belli bir kitleyi kazanmayı başardı. İngiltere'nin girişimi ile 27 Kasım 1857 tarihinde sultan Abdülmecid'in Fermanı ile Protestan Ermeniler "millet" statüsü kazandılar. 12 Aralık 1856 tarihinde Sultan Abdülmecid'e Diz Bağı Nişanı’nın verilmesinin bir etkisi olmuş mudur? (1346 yılında Kral 3. Edwards tarafından ortaya çıkarılan Diz Bağı Nişanı’nın geleneğinde şöyle bir uygulama vardır. Diz Bağı Nişanı’nı alan kişi ya da hükümdarların armaları Londra'da Windsor Sarayında bulunan Saint George Kilisesi’nin duvarına asılmaktadır. Ancak Osmanlı padişahının arması bulunmamaktadır. Bunun üzerine kraliçe Victoria, Charles YOUNG ismindeki Arma uzmanını Osmanlı için arma tasarlamak üzere görevlendirir. İstanbul'a gelerek araştırmalarda bulunan YOUNG'a Etyen PİRZANİ isminde bir Ermeni tercüman yardımcı olur. İngiliz tasarımcı padişahlık alameti olan; Saltanat Kavuğu’nu, sorgucu, Ay- yıldızı sancağı ve tuğrayı ön plana çıkararak bir arma hazırlar. Bir yılda hazırlanarak İstanbul'a gönderilen Arma çizimlerini Sultan Abdülmecid de beğenir. Bu şekilde oluşan Osmanlı Devleti Arması İngiltere'nin Saint George Kilisesi’nde yerini alır. Osmanlı Nişanı'nın son hali 17 Nisan 1882'de Sultan 2. Abdülhamit tarafından yürürlüğe konmuştur. Osmanlı ile Rusya arasındaki Kırım Savaşı sırasında Fransızların Sultan Abdülmecid'e verdikleri Legion d'Honneur nişanı Osmanlı Devleti ile yakın ilişkiler kurmak isteyen İngiltere'nin ön alma çalışmalarının tezahürüdür.)  Odalarımızda, işyerlerimizde ve araçlarımızın arkasında gururla sergilediğimiz Armanın hikayesi bilinsin istedim.

İçimizde damarlarımıza kadar nüfuz etmiş misyonerlerin en etkili olanları 19. yüzyılın 3. çeyreğinde Anadolu'ya ayak basan Amerikan misyonerleri olup kısa sürede Osmanlı coğrafyasına yayılmışlardır. Müslümanlar ve Yahudiler üzerinde denedikleri faaliyetlerde başarılı olamayacaklarını anlayınca, Ermenileri gözlerine kestirirler.  Açmış oldukları eğitim kurumlarında Ermenilere ayrılıkçı fikirleri öğrettiler. Çünkü misyonerlerin dini ve ekonomik çıkarları, Ermenilerin Osmanlı yönetiminden ayrılmasıyla gerçekleşebilirdi. Sonrasında 19. yüzyılın sonlarına doğru Anadolu'nun her yerinde çıkardığı isyanlar ve ona karşı Osmanlı yönetiminin almış olduğu önlemler sırasında birtakım olaylar yaşanmıştır. ABD ve Avrupa kamuoyuna "Türkler Ermenilere sözde soykırımı yaptılar" şeklinde haberleri yansıtan ve bununla ilgili yayınlarda bulunan Amerikan Misyonerleridir. Türkiye Cumhuriyeti'nin gündemini yoğun bir şekilde meşgul etmesinde Amerikan misyonerlerinin o dönemde yaptıkları faaliyetlerin yadsınamaz katkısı vardır.

Amerikan misyoner Teşkilatı BOARD'un faaliyetleri de göz ardı edilemez. Bu faaliyetlerin çıkış noktası Robert Koleji’nin kurucusu Syrus HAMLIN’dir.  Ama inşaat işlerini finanse ettiği için Christopher RHINALENDER Robert'in ismi verildi.

Arazi Abdullaziz'in özel izniyle 60 bin dolara satın alındı. Temel atma töreni dualarla yapıldı.

Abdülaziz' aslında ilk başta bu fikre sıcak bakmıyordu ama ABD filosunun komutanı PARAGONT İstanbul'a gelip devreye girince izin verildi.

Amerika'dan uzak diyarlarda Osmanlı toprağında faaliyet gösteren Okul, diğer okullar arasında temayüz etmiş, Osmanlı İmparatorluğu yıkılınca sadece Türkiye'nin değil Ortadoğu ve Balkanların en köklü ve başarılı okullarından biri olmuştur. Kolej bu ününü bugün de devam ettirmektedir.

Okulun bugün eğitime devam etmesindeki en büyük etmen; Cumhuriyet döneminin başından itibaren ders türlerinde, saatlerinde ve eğitimin süresinde aşamalı bir azalma göstermiştir. Çünkü kısmen etnik-dini yapı, çeşitliliğinin azalması, kısmen de Cumhuriyet’in yabancı okullara uyguladığı yaptırımlarla ilgili olarak yeni eğitim yaklaşımının, değişen şartlar ve ihtiyaçlara binaen ders programını değiştirmek ve duruma uygun hale getirmek olmuştur.

Eğitimin; fiziksel, zihinsel ve ruhsal bakımdan tekemmül etmiş insan yetiştirme hedefi tabii ki aynı kalmıştır. (Devam EDECEK)

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3