Taha Akyol

Tarih: 13.11.2024 12:13

Düşünme sanatı

Facebook Twitter Linked-in

Daha önce birkaç defa yazdım. Okur mesajlarına Türkiye’nin düşünce atlasını okur gibi okumaya çalışıyorum.

Genel izlenimim şu: Fazla politize bir toplumuz. Siyasi tarafgirlik, her değerin, hatta somut bilginin bile üstünde…

Enflasyon yazıyorsunuz, ister istemez hükümetin yanlış politikalarını belirtiyorsunuz; konu Atatürk kavgasına dönüşüyor. Atatürk döneminde enflasyon konusu nasıldı, bütçe nasıldı, Atatürk ne kadar ekonomiyle ilgiliydi, halkın alım gücü nasıldı, başka türlü olabilir miydi diye kaliteli tartışmalar değil… Yandaşlık-karşıtlık tartışması…

Bir başka genel özelliğimiz de bilgiye, veriye dayanmadan, kaynak ve delil ihtiyacı duymadan genel geçer düşüncelere düşkünlüğümüzdür.

Bir konuda, fikir demeyeceğim, duyularımız vardır; bunları fikir zannederiz. Kulaktan dolma birkaç bilgi kırıntısı, hayatımızdan birkaç gözlem yeterli oluyor!..

ÖZELLEŞTİRME VE DEVLETÇİLİK

Bir okurum “Atatürk yasasaydı elde ne var ne yok satmazdı” diyordu. O zaman özelleştirme söz konusu değildi zaten. Zamanımızda özelleştirme bir verimlilik politikasıdır. İktidarın yanlışları özelleştirmenin yanlış olduğunu göstermez. Ayrıca, Atatürk dönemindeki tartışmalarda devlet işletmeciliğine İnönü’nün daha yatkın, Atatürk’ün daha mesafeli olduğunu da hatırlamak lazım.

Devlet işletmeciliğine dayalı bir iktisat sistemi kurmak isteyen Mustafa Şeref Bey’i uzaklaştırıp İktisat Bakanlığına özel sektör yanlısı Celal Bayar’ı getiren, sonra da Başbakan yapan, Atatürk’tü.

Bu çağda devlet hâlâ kaput bezi, şeker, kibrit falan mı yapmalı?

Diyorum ki, genel geçer hükümler yerine, ayrıntılara ve verilere bakarak düşünmeliyiz. Zamanımızda genel olarak ekonomi, spesifik olarak özelleştirme konuları tartışılırken referansımız Atatürk değil, iktisat bilimi ve uygulama sonuçları olmalıdır. “Nass var” diyerek uygulanan politikanın zararlarını yaşayarak gördük değil mi?

Bir okurum, “Atatürk on yıl daha yaşaydı teknolojide Almanya gibi olurduk” demiş. On yılda İTÜ’den Almanya’daki kadar mühendis yetiştirilebilir miydi diye düşünmek gerekmez mi en azından?

İKTİDARIN BAŞARISI?

Bir başka okurum, Türkiye’nin teknolojide hayli ileriye gittiğini, bunu benim görmediğimi yazmıştı. Ben “Türk milletinden bişey olmaz” karamsarlığını yayıyormuşum. “Biraz halk gibi bakın olaylara, Türkiye sizin gördüğünüz yerden çoook daha yükseklerde.. emin olun” diyordu okurum.

Bu okurum hiç rakam ya da somut veriden bahsetmiyordu.

Türkiye 23 yılda elbette gelişti, özellikle alt yapıda… Sayın okurum da buna bakarak öyle düyünüyor olmalı. Fakat sorun, dünyadaki gelişmenin daha hızlı olması ve bizim o gelişme hızının gerisinde kalmamızdır.

Bu hükümetin hazırlayıp kanunlaştırdığı 10. ve 12. Kalkınma Planlarına göre, “imalat sanayii ihracatı içinde yüksek teknolojili ürün” oranımız 2006 yılında yüzde 5.6 idi. (10 Plan, s. 82)

12. Planda ise 2028 yılı için hedef, yüzde 5.5’e ulaşmaktır! (12 Plan, s. 85) 2006’dan sonra ihracatımız içinde yüksek teknolojili sektörlerin payı yüzde 3’lere, 4’lere düşmüştü. Sanayici Rahmi Koç’un “Yatırımlar taşa toprağa gitti” dediği yıllar! (18 Şubat 2016)

2028 yılında tekrar yüzde 5.5’e çıkmayı hedefliyoruz!

PISA SINAVI VE TEKNOLOJİ

Genel geçer hükümler, ideolojik kavramlar, siyasi tarafgirlikler ile ayrıntılara ve somut verilere bakmak nasıl farklı görüyorsunuz.

PISA sınavlarındaki durumumuz da, ayrıntılara nüfuz etmeye zihni alışkanlığımızın yetersiz olmasından kaynaklanıyor. Yoksa, aynı metni kendi dilinde okuyan bir Türk’le yine aynı metni kendi dilinde okuyan bir Vietnamlı niye farklı puan alsınlar, değil mi?

Ama işte “okuduğunu anlama”da Vietnam’ın skoru 487, bizimki 428. Ve… Yüksek teknoloji ürünleri olan “Entegre Devreler, Çipler, Elektronik Parçalar”da Türkiye’nin ihracatı 200 milyon dolar, Vietnam’ın ihracatı 17 milyar 900 milyon dolar!

Vietnam’ın toplam yüksek teknolojili ürün ihracatı 130 milyar dolar!

Vietnam bu seviyeye 30 yılda geldi!

Zihnimize siyaset ve ideolojiyle doldurmaktan rasyonel analitik düşünmeye yer kalmıyor! Liderlerimiz de bizleri arabalarına at gibi koşmak için sürekli ideolojiye, hamasete, sürüyorlar.

Netice: Bir konuda tavır almadan önce kendimize “bu konuda ne okudum, zihnimde ne gibi veriler var” diye bir soralım. İyi bir başlangıç yapmış oluruz sanıyorum.

https://www.karar.com/yazarlar/taha-akyol/dusunme-sanati-1601838


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —
G-DT9JLG88B3