Aşağıdaki sözler Recep Tayyip Erdoğan’a aittir:
“Biz koltuğa yapışanlardan olmayacağız.”
“Yaş 70 iş bitmiş.”
“Biz koltuğa yapışanlardan olmayacağız”
Erdoğan Vatan satmak nasıl olur? dediğinde “Yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur” diyor.
Ve ekliyor “Vatanı satmak, kendi dirayetsizliğiniz, kendi işbilmezliğiniz yüzünden ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur”
Veya bir ülkenin parasının değeri hakkında “Para, tıpkı bayrak gibi tıpkı milli marş gibi bir ülkenin gücünü itibarını bağımsızlığını simgeler. Paranın itibarı milletin itibarıdır.”
Bunlar sadece birkaç örnek. Arşivler bu ve buna benzer sayısız örnek dolu. Bunları neden veriyoruz?
Ana Muhalefet Partisi Lideri Özgül Özel bazı boykot listeleri açıkladı. “Vay sen nasıl yerli-milli şirketleri boykot edersin” çığırtkanlığı ortalığı sardı. Sonra arşivlere bakıldığında tıpatıp benzer boykot çağrılarının 2008 yılında Erdoğan tarafından yapıldığı ortaya çıktı.
Gün olmuyor ki herhangi bir olayda muhalefetin suçlandığı konularda Erdoğan’ın geçmişi karşımıza çıkmasın.
O nedenle diyorum ki, bugünkü Erdoğan’ın en büyük muhalifi eski Erdoğan’dır.
Erdoğan’ın geçmiş sözleri ile bugünü arasında neden tam zıttı durum oluşuyor? Bu elbette AK Parti’nin kuruluş ilkeleri ile bugün geldiği noktayı da ifade ediyor.
Bir dönem cenazeler gelmiyor diye övünen parti sonradan şehit cenazeleri ile muhalefeti bile sıkıştırmaya çalışmıştı. Yani her durum kendisine ait bir kazanım olabiliyordu.
Bir dönem demokrasi, hukuk diyenler bugün Vatan savunması için demokrasiyi, hukuku önemsiz görebiliyorlar.
Bir dönem medyadan şikayet edenler bugün medyanın tekellerinde olmasına sevinip 2-3 muhalif medyayı bile çok görebiliyorlar.
Bir dönem Avrupa Birliğini özgürlük ve erdem gören kadrolar şimdilerde Avrupa’yı düşman-ayrımcı veya başka şekilde hain gösterebiliyorlar.
Bir dönem 3 Y diyerek yolsuzluk-yoksulluk ve yasakları kaldırmakla övünürken bugün tam da “aç kalın ama Reis’i yedirmeyin” noktasına gelebiliyorlar. Veya porsiyonları küçültün tavsiyesinde bulunabiliyorlar.
Aslında işin özü şu: Kuruluş döneminde ve sonraki dönemde Ak Parti mazlumdu ve demokrasi hukuk, adalet, özgürlük vs gibi tüm evrensel değerleri savunuyordu. Bugün geldiğimiz noktada büyük evrim gerçekleşti ve artık tam zıttı bir yapı ortaya çıktı.
Darbelere karşı direnen parti bugün bir bakıma en büyük rakibine siyasi darbe yapabilme noktasına erişmiş oldu. Hak-hukuk-adalet diye eylem yapanlara en sert müdahaleyi hak görebilen bir camia oluşturdu.
Yaş 70 iş bitmiş diyen ve koltuğa yapışıp kalmayacağız sözleri unutularak “Türkiye’nin bekası AK Parti’nin bekası ile eş değer” diye sunulmaya başlandı. Tabii ki AK Parti dediğinizde de sadece Erdoğan var, gerisi sadece formalite.
Bakın mesela yıllarca şahlanacağız, uçacağız dedikleri Başkanlık Sisteminde ülke battıkça batıyor ama hala hiçbir şeyi kabullenmiş değiller. Çünkü mesele ülkeden ziyade oturdukları koltuk ve o koltuğun gücü haline geldi.
Bugün Ramazan Bayramı’nın 2. günü. Bayramı çok buruk şekilde kutluyoruz. Pırıl pırıl gençler hapishanede; gözü yaşlı anneler yol gözlüyor.
Ya da küçücük çocuklar annelerinin-babalarının hiç geçerli nedeni olmayan gerekçelerle hapishanelerden çıkıp evlerine dönmesini bekliyor.
Acılarla dolu bir ülke olduk.
Ayrıştık, bölündük ve kutuplaştık. Tek bir nedeni var: İktidarın devamı uğruna.
Bir kişi de çıkıp “biz böyle kurulmamıştık, bu kadar zulüm neden ve nasıl olur” diye sormuyor. Bir kişi de çıkıp bu evrim teorisi yanlış, biz bu kadar nasıl değiştik demiyor.
Gelinen nokta gerçekten çok acı. Buruk bayramımız mübarek olsun.
https://www.karar.com/yazarlar/ibrahim-kahveci/evrim-teorisi-1603382